SAYFALAR

8 Kasım 2010 Pazartesi


Günümüzün Tanrıları

"9 hakime, üst mahkemenin kalkıp da ceza vermesini bu ülkede hukuk adına ciddi sıkıntı süreci olarak görüyorum. Yargı o kararla güvenirliğini adeta bitirmiştir. Böyle ceza verdiğiniz andan itibaren bu ülkede yargının güvenirliği kalmaz. Bugüne kadar olmamış ve yeni kapıların açılmasına mesnet teşkil edecek bir adımdır. Bundan sonra mahkum olanına, tutuklusuna kadar hepsi için bir kapı açılacak mı? Açılacak. Bunun altından neyle kalkacaksınız?"
Bunlar Başbakan'ın sözleri idi.
Silivri'de haksız hukuksuz yere yıllardır hapishanede tutulan insanlarımızdan Prof. Mehmet Haberal, ciddi bir neden göstermeden tutukluluğun sürmesine kararı veren 9 yargıç hakkında tazminat davası açmıştı. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bu başvuruyu haklı bulmuş ve yargıçları tazminat ödemeye mahküm etmişti.
Şimdi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bu kararı onadı ve kesinleştirdi!
İktidarın şiddetinden bu ülkede herkes nasibini eninde sonunda alır! O en büyüktür ve en güçlüdür!
Son olarak Oktay Ekşi bu ülkede “tepelenmiştir”.
Bu yetmemiş, tazminat davalarıyla Ekşi'yi anasından doğduğuna pişman etmenin peşine düşülmüştür!
***
Şimdi bir sonuç çıkartırsak: 4 Daire tazminata hükmederken Erdoğan'ın şimşeklerini çekti mi, çekti!
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun, Erdoğan'ın bu şiddetli eleştirisini dikkate alması gerekmez miydi? İktidar demek hukuk demek değil miydi! Iktidar ki millet iradesiyle oraya oturmuştu, o halde ne derse o olacaktı! İçinde yaşadığımız iktidar-hukuk ilişkileri böyle emrediyordu!
Kurul, bu eleştiriyi dikkate almalı, kararı bozmalı, hatta 4. Daire'yi iyice azarlamalıydı!
Ama öyle davranmadı, kararı onadı. Ve bir içtihad yarattı: yani keyfi olarak tutukluluk durumu sürdürülüyorsa, bu yargıçların kabahatidir!
Yargıtay, dünyada insan hak ve özgürlüklerinin genel akışına uygun karar vermişti! Hukuk böyle ilerler, geliştirilir!
Şimdi, iktidarın Yargıtay'a operasyonunu bekleyelim bakalım!
***
Düşünün, bir iktidar ki, yargı konusunda en iyisini kendi bilir!
Kimin içeride ne kadar tutuklu kalacağını, kimin içeri tıkılacağını, kimin başına balyoz ineceğini, hangi işverenin peş parasız bırakılacağını...
Bilen, karar veren, buna uygun adaleti güden bir iktidar.
“9 hakime, üst mahkemenin kalkıp da ceza vermesini bu ülkede hukuk adına ciddi sıkıntı süreci olarak görüyorum. Yargı o kararla güvenirliğini adeta bitirmiştir..”
İşte bu kadar!
Bunu söyleyen kim? Bir hukuk otoritesi mi? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı mı, Dünya ombudsmanı mı, kim? (Onlar olsa bile, hiç biri, hukuka saygısından ağzını açıp tek söz etmez!)
Hayır, ticaret okumuş bir siyasetçi!
Ama Başbakan!
En kudretli insan!
Güç, insana herşeyi yaptırır, güç insanı her yere kondurur!
En büyük yargıç da yapar, en büyük savcı da, tek hüküm verici de!
Güçlünün / gücün hukukçusu, "Güçlünün Yargısı/Yargıcı”!
***
Türkiye hukuk bakımından dibe vururken, ilginç ama beklenen sonuçlarını da üretiyor: Bir yandan direnci, öte yandan da güce boyun eğişi..
Anlı şanlı yazarlar, inen balyozlar karşısında, “Mutlak Güç”e, Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük politikacı muamelesine başladılar...
Üstüne üstlük, muhalefete, “bu gücü anlama” çağrısını eklemeyi de ihmal etmeyerek...
***
Peki mazlumu kim koruyacak?
Günümüz tanrılarının inayetine terkedilmiş, Haberal'ın, Balbay'ın, Doğu Perinçek ve arkadaşlarının, Tuncay Özkan'ın ve diğerlerinin, ve henüz dışarıdakilerin haklarını, hukuklarını, insanlıklarını, onurlarını, varlıklarını...
Kim koruyacak?
Hangi gücün, hangi yeryüzü tanrısının mutlak iktidarı olmuştur..
İnsanlığın en büyük vicdanı hukuktur, adalettir!
O hep yaşar, ayakta kalır, galip gelir...
---
TEBRİK: Gazetemizin yazarı Ahmet Cemal, ilk kez düzenlenen Tarabya Çeviri Büyük Ödülü'nü aldı. Bu düşünce insanımızı tebrik ediyorum ve saygılar sunuyorum!
8 kasım 2010, bilim ve siyaset-  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder