SAYFALAR

7 Kasım 2010 Pazar

CHP ve Tasfiye


Gönül şunu isterdi: Kavga bu noktaya varmasın! Genel Sekreter Sav, Parti Başkanlığı'na seçilen Kılıçdaroğlu ile yetki –istek- dilek paylaşımında bulunsun. Parti örgütünün, hadi diyelim ki kişisel değil, “tek koruyucu”su tutumunun yanlışlığını görsün. Kendisi orada olmazsa, partinin geçmişine ihanet edilip daramadağınık edileceği endişesi taşımasın.. Eğer ipler bu noktada koptuysa, Kılıçdaroğlu haklı gözüküyor.
Ancak CHP'nin tarihinde sürekli tasfiye vardır!
Tonlarca değerli CHP'li parti içinde işlevsiz kılındğı gibi, dışarı da atıldı. Başkanlar, “problematik” gördüklerinden arındırılmış bir parti yönetmeyi tercih etti! Küstürülenlerden düşünce-kemiksiz olanlar, tam karşı saflara geçtiler.
Şimdi de ortalıkta bol “tasfiye” talepleri var! Vur! Kır! Yok et!
Oysa parti içinde şöyle bir kültür-genetiği oluşturulmalıydı: Evet, senin düşüncelerinle hemfikir değilim, veya senin hırsın iktidar olmaya yetmedi, ancak sen partinin insanısın, sana ihtiyaç hep olacak, şu görevlerle hizmetini sürdürmelisin... Devran döner, bakarsın sen haklı çıkarsın, biz beceremezsek, parti seni denemek isteyebilir!
Şüphesiz, parti siyasetine 180 derece aykırı düşenleri tutamazsınız. Ama arınarak zenginleşme olmaz, hele sosyal-siyasal kurumlarda ve söylemlerde... Biriktirerek, koruyarak, bir bir üstüne koyarak, zenginlik sağlanabilir. Tabii, parti iktidarında olmayanların da, partiyi ufalama değil, kucaklayarak büyütme gibi bir sorumluluğu var!
***
Kılıçdaroğlu ve ekibinin neyi nasıl yapacaklarını bilimyoruz. Ama, görünen o ki, mükemmel bir popülist çizgi izleyeceklerini söyleyebiliriz. Bütünlüklü, arkası-önü belli bir siyasi program beklentisi içinde değilim. İktidar olabilmek için “her araç mübah” bir politika görebiliriz! “Önemli olan, kedinin faresi tutmasıdır, kedinin siyah veya beyaz olması değil!”
Bu nedenle, göreceklerimizi, CHP'nin geçmişine ihanet olarak algılama ciddiyetine de düşmeyeceğim! Ama umarım, bugünkü liderlerin gönüllerindeki “popülist” politikalar, toplumda gericiliği, dinci bağnazlığı, ilkesizliği, güçlendirecek bir sonuç üretmez!
***
Kılıçdaroğlu'nu Rahşan Hanım'ın yanında, mavi gömleğiyle görüyoruz. Ecevit, “idolü” gibi. Ecevit “halka açılım”ın adı onun için.
Ecevit, şüphesiz çok önemli bir politik liderdi. Hiç bir sağcı politikacıda bulunmayan iyi özelliklere sahipti. CHP'nin bütün liderleri de hep düzgün ve dürüst insanlar!
Ancak Ecevit bir “güven” lideriydi! Bana güven, gerisini merak etme sen. Millet dağa taşa adını yazdı, ama, köy-kent görüşlerinden başka, bu ülkenin geleceğine yönelik önemli bir programı yoktu. Ayrıca parti içinde hiç demokrat bir lider değildi! Yarını kurmak için bence Ecevit'ten örnek alınacak bir “politik program” yoktur! “Küllerinden yeniden doğması”nın da, Türkiye'ye bir yararı olmadı!
CHP, “eksen yaratıcı” (yani devrimci) bir politik-sosyal-ekonomik bir dil/program oluşturur ve burada israr ederse, Türkiye'de kendi “atmosferi –auora-”sını yaratabilir. Sağcıların “atmosferi” içine girerek, orada toplayacağı tek mal bulamaz! Şu günlerce CHP'ye, “Erdoğan ile omuz omuza” girmesi için şahane öneriler ortalıkta kol geziyor da, söyleyelim dedik!
Yine CHP gündeme çok yönlü düştü!
----
KİTAP: Sevgili arkadaşım Meral Tamer, “Aşkolsun Kanser” kitabını yazdı! (Doğan Kitap) Onun göğüs kanseriyle mücadelesini bir an bile kaçırmadan heyecanla izledim! Milliyet'te yaşadıklarını anlatmasını cesur buldum. Meral'in orada aslında kendinden çok, tüm kadınları anlattığını görüyordum! Korkulu bela, Meme Kanseri! Meral, bu konuda bir toplumsal sorumluluk üstlenerek, kendini ortaya attı, bilgilendirici oldu, farkındalık yarattı ve iyi bir toplumsal örnek oldu... Yakından bildiğim göz sorunu konusunda da yılmaz mücadelesini izleyen bir insan olarak, meme kanseri ortaya çıkınca da “işte Meral'in ikinci meydan savaşı” dedim. Kitabı, aslında Meral'in hayatı niteliğinde. Uzun yıllar çalıştığı Cumhuriyet de var kitapta! Diyorum ki, iyi yazdın bu kitabı! 
7 kasım 2010, bilim ve siyaset


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder