Orhan Bursalı
Meral Akşener'in kumarı 2
Dünkü yazımda bugünkü koşullar sürer ve Meral Akşener’in tüm illerde tek başına yerel seçimlere kendi adaylarıyla girme “sabitesi” sürerse, Akşener partisinin başından ayrılma gibi 1 Nisan ciddi şakası ile karşılaşabilir, iddialı olmak iyidir, ama siyaset mucize beklentisiyle yapılmaz demiştim.
Aylardır bu politikayı ısrarla ve şiddetle sürdürüyor, öyle ki partisinden bu nedenle ayrılan milletvekilleri oldu. Ayrılmayıp doğru olanı sonuna kadar savunmalarını isterdim. Fakat ayrılarak büyük bir uyarıcı görev yaptıkları da söylenebilir. Seçimler yaklaştıkça İYİ Parti’den yeni kopmalar olabileceği konusunda da yorumlar, görüşler var.
Salt yerel seçimlere yönelik politika nedeniyle milletvekilleri ayrılıyorsa, toplam 8 milletvekili partiden istifa ettiyse, bunun İYİ Parti’ye destek veren seçmenlerde de bir karşılığı olacağını varsaymak, politik analizlere uygundur. Çünkü partideki küçük-orta çaplı depremlerin seçmende bir karşılığı vardır. Böyle bir karışıklık seçmende de ayrışmaya neden olur.
Bu ayrışmayı bence cumhurbaşkanı seçiminin kaybedilmesinde de yaşandığını düşünüyorum. Hadi Kılıçdaroğlu’nun adaylığını, kampanyadaki yoğun soru işaretlerini ve inandırıcılıktaki eksiklikleri vurgulayarak da yazayım: Meral Hanım’ın altılı masadan kalkışının ve adaya karşı sürekli negatif tutumunun, seçmende de negatif etkiler oluşturduğunu düşünenlerdenim.
İYİ Parti, oy kaybının nedenleri konusunda bir ciddi analiz yayımlamadı, sessiz sedasız bunu geçiştirdiler. En azından dışa yansımadı.
ÇEKMECEDE BAŞKA SEÇENEK VAR MI?
En çok tartışılan konu, İYİ Parti/ Meral Akşener’in seçimlere az süre kala ittifaklara yanaşacak bir seçeneği çekmecesinde tutup tutmadığıdır.
Şubat sonlarında mart başlarında İYİ Parti’nin seçim anketlerinde durumu belli olur. Anket şirketleri İYİ Parti’nin politikası konusunda doğru mu yanlış mı, seçmen ne istiyor ve düşünüyor sorularının karşılıklarını da araştırırlar ve kabaca bilgi sahibi oluruz.
Eğer beklediğim negatif tablo ortaya çıkarsa, İYİ Parti’de seçimlere kısa süre kala, seçmenin istekleri doğrultusunda bir politika değişikliği beklenir mi?
Belki de Meral Hanım’ın çekmecesinde bu seçenek duruyordur. Politika değişikliğinin zorunluluğunu izah etmek çok kolaydır; ama İYİ Parti’nin yara alacağı bir seçim sonucunda ısrarın nedenlerini izah etmek, bir lider için imkânsızdır; ne gerekçe ileri sürerse sürsün, inandırıcılığı sıfır olur.
KONUNUN AHLAKİ YÖNÜ
Evet bu da var. Ülkenin üzerinde giderek ağırlaşan bir tek adam rejimi var. Üstelik anayasayı da değiştirerek ebedi ve ezeli o zenginlik içinde koltuğunda oturma planlarını da açık ediyor.
Şimdiki planı İstanbul, Ankara ve diğer kaybettiği büyükşehirleri geri almak için devletin-iktidarın tüm gücünü, mahkemesini, valisini kaymakamını, polisini vb. devreye sokacaktır.
Eğer bunu başarırsa, faturasının kime kesileceği ve İYİ Parti’nin kime çalıştığı konusunda sonsuz teorilerin sökün edeceğini görmemek mümkün değil. Bu durumda doğrularla yanlışları birbirinden ayıklamak çok zor olur.
ŞU DA VAR!
Ayrıca şu da var: İYİ Parti bu tek adam rejimine karşı inşa edilmedi mi? Seçmeni muhalif bir seçmen değil mi? Yoksa seçmende gizli bir iktidar-tek adam seviciliği vehmine de kapılacağız?
İYİ Parti seçmeni, tek adam ve iktidarını daha da güçlendirecek bir seçim stratejisine evet mi diyecek?
Eğer böyle sonuçlar doğurursa, bu stratejiyi ve seçmenin bu doğrultuda oy kullanmasını ahlaki mi bulacağız?
İYİ Parti ve seçmeninin “kendini inkârı” olmayacak mı?
Kazan kazan mı, kaybet kaybet mi? Neyse bunu erken yazılmış bir yazı kabul edin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder