obursali@cumhuriyet.com.tr
Cumhurbaşkanı emeklilere zam için “kendini mağdur hisseden” diye seslendi ve yılbaşını işaret etti. Güldüm. Emeklilerin maaş alt sınırı 7 bin TL. Ortalama 10 binde. Bununla bu kitlenin nasıl yaşayabileceği konusu “hissetmek” meselesi değil, nesnel bir durum, hesap kitap meselesidir. Emekliler kendinizi mağdur mu hissediyorsunuz, aşk olsun, bu his yanıltıcıdır ve çevrenin muhalif kesimlerin sendikaların size dışarıdan dayattığı bir yabancı duygudur... İyisinizdir, Reis ne yapacağını bilir, desteklemeye devam!
Seçim bitti, arkasında bir dizi soru işareti bırakarak. Şimdi araştırma zamanı ama araştırmacıların en iyi bildiği “Kim kazanacak” sorusuna yanıt aramak olduğu için, seçimde kimin nasıl neden oy verdiği konusu artık geçmişin çöküntüsü...
Oysa özellikle muhalefetin tam da şimdi, gelecekteki bugün ve yarın politikalara yön verecek bilgi üretimiyle ilgili... Bilgi mi dedim? Biz algıya önem veririz, bilgi üretimine değil, kafamızdaki “hayali gerçekler” bize yol gösterir ve buna uygun politika yaparız.
BEN YİNE DE SORUYORUM:
- Emekliler kimlere oy verdi, yüzdeleri nedir, acaba mesela muhalefete oy verecekken iktidara oy verdiyse, hangi gerekçelerle davrandı? Ve şimdi ne düşünüyor?
- Deprem bölgesinde, 11 kentte seçmenlerin iktidara yönelmesinin saikleri nedir? Muhalefet kendilerine devletin ücretsiz ev yapılmasının anayasal hakları olduğu vaadi hakkında ne düşünüyorlar? Bu büyük yıkımda iktidarın önleyici davranmadığını düşünüyorlar mı? Prof. Dr. Ali Yaycıoğlu geçen hafta Büyükada’daki konuşmasında, depremzedelerin iktidarın hemen konut yapımına başlamasını, vaat yerine somut bir olgu olarak kabul ettiğini ve oylarını buna göre kullandığını söyledi. Bu ne kadar doğru? 35’er – 50 biner TL nakit ödemelerin etkisi ne oldu?
- Kılıçdaroğlu’nun 414 milyar doları Türkiye’ye getireceği ve halka dağıtacağı vaadini seçmen nasıl karşıladı, gerçekçi buldu mu yoksa atmasyon olarak mı karşıladı. Genel olarak bu vaatler hakkında neler düşünüyor seçmen?
- Seçmen altılı masadaki çok başlılığı benimsedi mi? Kılıçdaroğlu hakkında daha önce sürdürülen seçilemez propagandasının ona oy verme olasılığı olan seçmen üzerinde bir etkisi oldu mu, olduysa ne kadar? Başka bir aday olsaydı?
Bu sorular uzatılır... Bir başlangıç yaptım sadece. Bu iki adaylı sistemde, adayın seçilmesi, seçmen kitlesinde yüzde 5-10 arasında bir oy dalgalanması, yer değiştirmesi ile belirleniyor. Geri kalan kitle sabit blok. Seçim sonucunu belirleyen ise yüzde 2.5’lik seçmen oldu. Daha da azı. Bu kitle neden yer değiştirilemedi, temel soru budur.
CHP: SEÇMEN ELEŞTİRİYOR!
CHP seçmeni ne diyor, en önemli bulduğum konu budur. Çünkü taban ve seçmenin derdi farklı, parti içinde liderlik yapanların derdi başka.
Serdar Karsu diyor ki: “CHP’de parti içi demokrasi, tabanla bütünleşmekte yaya kaldı!.. Demokrasi mücadelesi, halktan gücünü alan örgütlenmelerle olur. CHP örgütsel gücünü seçmeninden almalı... Seçimlerdeki özverili mücadelesiyle saygınlık kazanan Sn. Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında geciktirilmeden yapılması gereken (demokratik seçimli!) kurultayla tabana/seçmenine açılmadır. Parti örgütlerinin her kademesi, alttan yukarıya yansıyacak şekilde partililerce belirlenmeli.
Medyadaki değerlendirmeler lider ismiyle sınırlanmış durumda. ‘Halkçı, yurtsever, sola yakın ya da sosyal demokrat’ bir partide partinin ideolojisi, temel ilkeleri, örgüt yapısı mı, yoksa yalnızca lider ismi mi tartışılmalı?
“AKP rejiminden kurtulmak için ittifaklar, kapsamlı programlar/sözler hepsi tamam... Ancak, CHP’yi yüzde 20-25 bandından kurtarmadan sonuç alınamıyor...
Çaresi: 80 öncesi olduğu gibi, partiyi seçmeniyle/üyesiyle bütünleştirmek! Seçmeni küstüren üstten atamalar yerine, ilçe/il/merkez yöneticilerinin, milletvekili ve belediye seçimlerindeki adayların (demokratik/adaletli önseçim, örgüt/ üye yoklaması vb. yöntemlerle) parti tabanına sorularak belirlenmesi. Örgüt dinamizminin sağlanması! Aydınlanmadan, halktan, ezilenden, emekten, çevreden, doğadan ve CHP’nin temel ilkelerinden yana bir yapının oluşturulması!”
ÇEK 28 YAŞINDA!
Bursa’da Çağdaş Eğitim Kooperatifi, daha aydınlık bir ülke hayali ve eğitim aşkıyla 28 yıl önce 25 Temmuz 1995’te yola çıktı. İlk eğitim kooperatifi olarak. ÇEK’i çok önemli görüyorum ne yazık ki İstanbul’da benzeri kurulamadı. İnceleyin: https://www.cagdas.org.tr/ ve www.youtube.com/watch?v=c7ivBH27rS8
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder