obursali@cumhuriyet.com.tr
Pazar günlerini bilim konularına ayıracağım dedim ya, önüme gelen bir rapor, ekonomi ve toplum açısından ülkenin bilim gücünün nasıl yerlerde süründüğünü belgeliyordu, bana hiç yabancı değil, ama bunu konu edineceğim. Bilime politika açısından bakacağım.
Bilimsel yaratıcılığı “askeri teknolojide yeni silahlar üretimi” ile sınırlar ve ekonominin bütününe yayamazsanız, ekonominizi batmaktan kurtaramazsınız. Ekonomi=askeri teknoloji değildir, evet bir parçasıdır, dahası azıdır, askeri ihtiyaçlarınızı sürekli dış alımdan elinizi kısmen rahatlatır. Bu konuda bir ara not: İktidar savunmada bağımsızlığımız yüzde 70’lere vardı diye gerçek olmayan bilgiler paylaşıyor. Peki Rusya’dan alınan S-400 sistemine ödenen 2.5 milyar doları hesaba katıyor musunuz? Ya alınan, alınacak yenilenen savaş uçaklarına ödenen-ödenecek milyarlarca dolar hesabın içinde mi? Hayır.
Bu şimdilik burada dursun.
TÜKETİM CENNETİ ÜLKE
Teknoloji-ekonomi arasındaki ilişki çok zayıf. Gelişmiş teknoloji-yüksek teknolojide dışa bağımlıyız. Tüketimde teknolojiyi neredeyse tamamen dışarıdan alıyoruz. Birkaç ara eleman-kablo ihtiyacı için piyasayı araştırdım. Her türlü bağlantı kablosu dışarıdan, çoğu Çin malı. Bilgisayar-iletişim sektöründe her şey dışarıdan.. Yerli kılıklılar da bazı yazılımlar dışında montaj. Yazılım üzerine başarılı yerli örnekler var. Ama fiziksel malzeme üretimi konusunda acaba yılda kaç milyar dolar dışa ödüyoruz?
Konu teknolojiden açılmışken: Söze girdiğim “bilim raporu” CHP Bilim Platformu’nca hazırlandı. Yüksek teknoloji diye kodlanan mal ve hizmet satışının dış satımdaki payı yüzde 3 ile sınırlı gidiyor, yıllardır böyle. 2022 Ocak-Ekim arası dış satımdaki payı yüzde 2.9 (5.7 mia dolar). İçinde askeri teknolojiler de vardır. Yüzde 2.9’un dağılımını bilsek iyi olur! Bu oran, AB’nin yüksek teknoloji toplam ihracatının yüzde 1’i! 2007-2021 arası yüksek teknoloji ihracatında artış yüzde 1!
ŞU YAPIYA BAKIN!
Şimdi Müfit Akyos’un Herkese Bilim Teknoloji dergisindeki (sayı 351) yazısında paylaştığı, ekonominin şu yapısına bakın:
İhracatın ana yapısını düşük-orta düşük teknolojilere dayalı üretimler oluşturuyor. İkisinin toplamı yüzde 64. Yani emek yoğun. 20 yıldır bu ana tablo değişmedi.
Dikkatinizi satın aldıklarımıza çekeyim: Yüksek teknoloji ürün ihtiyacımız düşük (9.7), demek ki sanayi kendisini buna uyarlamakta istekli değil. Ayrıca orana aldanmayın, buna ödediğimiz milyar dolarlar çok yüksektir, belki de orta-düşük teknolojilerin ithalatına ödediğimiz para kadardır?! Ve hâlâ orta-düşük teknoloji ürünlerine talep çok yüksek ülkemizde, sattığımızdan daha fazlasını alıyoruz! Türkiye düşük nitelikte mal cenneti!
Buradan bir politik sonuç çıkarırsak: İktidar bu tabloyu değiştirmedi! Bu nedenle, ihracattaki artış da düşük emeğe dayanıyor. Emek ücreti baskılanacak ki dış satım ürün fiyatları ucuz-rekabetçi olsun! Milli gelirde emeğin payının yüzde 33’lerden yüzde 25’e düşmesi de bundan! Büyük emek sömürüsü, enflasyon karşısında durmadan ütülen bir millet!
Bu durumu bilmeden üretilecek tartışılacak tüm politikaların özü doğru değildir. Ekranlarda köşelerde boşa çene çalınıyor.
‘YÜKSEK YETENEK İNŞASI’
Önceki gün Kılıçdaroğlu İstanbul’da “Dijital Emek ve Emek 4.0 Çalıştayı”nda “yüksek yetenek inşası” konusunda önemli saptamalar yaptı:
- “İngiltere’ye son ziyaretimde; üniversitedeki rektör hocamız şunu söyledi. ‘İki şey arıyoruz. Dünyanın en zeki insanlarını İngiltere’ye nasıl getireceğiz, bu insanların keşfettikleri ürünü elle tutulur metaya dönüştürmek için parayı nerede bulacağız?’ Dünya artık bunun peşinde. İngiltere, dünyanın en önemli 20 üniversitesinden mezun olan herkesi vatandaşlığa alıyor. Bizde ise 400 bin dolarla otomatik vatandaş olabiliyorsun...”
- Gelişmiş bütün ülkeler; sıfır maliyetle en değerli, genç evlatlarımızı kendi ülkelerine alıyor. Doktorundan, mühendisine kadar... Siyaset görmüyor mu bunu?
- Türkiye kökenli, Alman vatandaşı. Covid-19 aşısını buldu. Alman ekonomisine yaptıkları katkı, 140 milyar doların üzerinde. İki kişi... İşte yüksek yetenek inşası dediğimiz bu.
- Çin ile Amerika arasındaki kavga aslında, yüksek yetenek inşası kavgasıdır. Çin, en zeki çocuklarını Amerika’nın üniversitelerine gönderdi, yetiştirdi; Çin’e geldiler. Huawei gibi bir devi yarattılar. Uzay sanayisini büyüttüler. Biz neresindeyiz?
***
Kılıçdaroğlu meselenin özünü biliyor. Bu nedenle “bilime yolculuk” yaptı. Kendisinin ayrıca çok iyi bir Herkese Bilim Teknoloji dergisinin okuru olduğunu da burada belirteyim..
Politik bilime geri döneceğim, yazmakla bitmez konu. Hele üniversiteler.. Boğaziçi’nde işlenen bilim cinayetleri!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder