SAYFALAR

21 Eylül 2022 Çarşamba

İktidarın ‘benim şiddet dilimi kullan’ dayatması

 obursali@cumhuriyet.com.tr

İktidarın ‘benim şiddet dilimi kullan’ dayatması

15 Eylül 2022 Perşembe


Geçen yıl İzmir’in kurtuluş törenleri konusunda iktidarın sesi çıkmış mıydı? Hayır. Tunç Soyer o günkü konuşmasında da “Yunanları denize döktük” dememişti, en azından okuduğum haberde böyle bir ifade yoktu.

Diyordu ki “99 yıl önce bugün İzmir işgalden kurtuldu, ülkede ise tam bağımsız ve hür bir yaşamın kapısı aralandı... İzmir’in Kurtuluşu ile birlikte halk egemenliğine dayanan Cumhuriyetin temelleri atıldı.. kurtuluş destanı için İzmir bir sembol, bir parola oldu. Dolayısıyla 9 Eylül, sadece bir şehrin esaretten kurtuluşunun değil, aynı zamanda bir milletin omuz omuza verdiği mücadelenin, yani umudun tarihi oldu.. 9 Eylül ruhu, halk egemenliğine dayanan Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya sahnesinde yerini aldığı günü simgeler...”

Kimse sesini çıkarmadı.

Şimdi iki ülke seçim sürecine girdi. Karşı yakadaki adam, milliyetçiliği ve Türkiye düşmanlığını körüklüyor. Bizimkiler onlara daha üst perdeden yanıt veriyor: “Bir gece ansızın gelebiliriz”... “Adalar bizim hakkımız...”

Oysa Ankara, “Gel kardeşim öpeyim yanaklarından.. sorun nedir Atina’ya geliyorum konuşalım, meclisinizden sesleneyim, yaptığınız yanlıştır, iki ülke olarak Ege’yi bir barış denizine dönüştürelim, Atatürk ve Venizelos’u yeniden taçlandıralım..” demeli. Büyük ülke ve kendine güvenen iktidar böyle yapar..

Hayır, edepsizliklere karşı savaş çığırtkanlığı.

İkisi de seçimler için daha büyük düşman yaratarak iki ülkenin birbirine düşmanlığını körükleyerek seçmeninden “aferin bravo..” alkışları bekliyor.

‘KALDIRIN O BAYRAĞI’

İktidar ve mensuplarını, yandaşlarını bir kenara bırakıyorum. Koca koca medya adamları “Evet Yunanlara küfretmeliydi” anlamında konuşup duruyor. Akıl gitmiş ve iktidarın şiddet dilinin esaretine girmiş her şey: Sen de öyle konuş!

Neden iktidar dilini konuşalım ki!

Atatürk, ayaklarının altına Yunanistan bayrağını serenlere, “Kaldırın bu bayrağı yerden.. Yunan kralı bizim bayrağı çiğneyerek hata etmiş. Çünkü, bayrak bir milletin onurudur. Ben bu hatayı tekrarlamam” diyor.

Büyük adamın Çanakkale’de ölüm kalım savaşı verdiği Anzakların ailelerine nasıl seslendiğini biliyorsunuz: “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Kendine güvenen, savaşla barışı birbirinden ayıran, barışı ön plana çıkartan, Atatürk’ün yanına yaklaşan bile olamamıştır. İzmir savaş arabalarınız mı?

VAHDETTİN VE HAİNLİK

“Hain değildi, büyük yanlışlıklar yaptı, aptallık derecesindeydi... Artık hainlik lafını kullanmayalım...”

Bu masalları dinliyoruz. Hainlik lafını çok sık duyduğumuz doğrudur. Olur olmaz konularda kişiler için olaylar için bol bol kullanılıyor. Siyah ve beyaz.

Fakat Vahdettin Padişah için aynı şey mi?

Adam, İngiliz muhibi. Tek derdi İstanbul ve tahtı.. 15 yıl İngilizler yönetsin derdinde. Atatürk Samsun’da Kurtuluş için çalışmalara başladığını görünce, bir ay içinde İngilizlerin talimatıyla müfettişlik görevini iptal ediyor. Yakalanması, tutuklanması sonra da öldürülmesi için ferman çıkarıyor. Kuvayı Milliye güçlerine karşı Hilafet Ordusu çıkarıp savaştırıyor. Ülkenin ölümü demek olan Sevr’i kabul ediyor.

Bu en büyük ihanettir. Ruhunu bedenini teslim etmiş bir kişi var ortada. Yunanistan’ın Anadolu’yu işgale girişmesi karşısında kılını bile kıpırdatmıyor. İngilizlerin esiri olmaktan memnun.

Yunan işgalinin ardında İngilizler vardır. İngilizler Yunanlıları alet olarak kullandı. Denize dökülen, aynı zamanda İngilizlerdir!

Ama hain demeyeceksin.. O zaman kime hain denecek, yoksa sözlükten mi kaldıralım?! Padişah ve muhiplerine sormalı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder