SAYFALAR

28 Ağustos 2022 Pazar

Daha 10 ay var.. Daha başka neler yaşayacağız

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Daha 10 ay var.. başka neler yaşayacağız

28 Ağustos 2022 Pazar


YASAKLAMALAR TUTUKLAMALAR LİNÇLERLE SEÇİMİ BAŞLATTI

Evet konu değişti, toplumsal yarılmalar, kışkırtmalar, birbirine düşmanlıklar, kamplaşmalar ve sonuç: Şarkıcı Gülşen’in tutuklanması. Teamüllere aykırı olarak beş yılını doldurmadan, henüz bir yıllıkken İstanbul’a iktidar tarafından atanmış savcı varsa, özel görevli olmasını haklı olarak dile getirirsiniz. Böyle bir durumu şüphesiz hâkimler de bilir ve ona göre karar verir. Biri doğrudan iktidarı temsil etmektedir, özel atanmıştır, diğeri ise bunu bilir, eğer bir özel durumu yoksa, isteğe uyar. Bunlar karışık işler, yargının çivisinin çıktığı dönemler yaşadığımız için, bu tür tutuklamalar artık “olağan işler”e dönüşmüştür.

Adalet Bakanlığı’nda oturan “Buz yüzlü” adamın tutuklamayı öven normal kabul eden kişi de aslında olağanüstü seçim döneminin olağan görevini yerine getirmektedir.

SİVRİ DİL YOKSA DEMOKRASİ DE YOK

“Sivri” diller demokrasinin doğal ve normal halleridir. Terör ve katliam, vur-kır öldür gibi sapıklıklar- çağrılar içermedikleri sürece, (Erbakan’ın mahdumu partisi bunlarla mı dolu?), tamam soruşturma konusu olsa bile tutuklamaya asla varmayacak “adi vaka”lardır.

Ama adi vakaların bir linç kampanyasına, kadınlara adeta bir cadı avına dönüşmesi, ülkedeki rejimin karakterini net olarak ortaya serer.

Geçen ocak ayında Sezen Aksu’nun da dilini kopartacaklar mıydı yoksa kesecekler miydi?

Şahane Bir Şey Yaşamak isimli şarkısı üzerine başlayan tartışmaya “Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz, o uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir” kim demişti, bir türlü anımsayamıyorum.

Daha geçen haziran ayında yine aynı kişi Gezi Parkı protestolarına katılan kadınlar kızlar için “çürük” ve “sürtük” diyen de aynı kişi değil miydi. Evet, yüzlerce kişi suç duyurusunda bulundu ve işe bakın ki tek bir savcı bunu ciddiye alıp hakkında soruşturma açmadı. Bırakın fezleke mezlekeyi, akla gelmesi bile ayak keser!

HEY! NEREDESİNİZ!

Hah, anımsadım, bu kişi Saray’da oturan AKP’li cumhurbaşkanıydı!

Yargı için tam bir boyun eğme teslimiyet gösterisi! Veya başlarının üzerinde sallanan Demoklesin Kılıcı’nın beyinlerine inmesi veya kafalarını uçurması (tabii ki mecazi anlamda!) ama sürüm sürüp süründürülmenin kaçınılmazlığının farkındalığı içindeler şüphesiz ki!

Savcı yargıç güvenliğinin olmadığı, veya özel seçilmiş sözde yargı- savcı mensuplarının varlığı, yargı ve adalet bakımından rejimin kara yüzünün, keyfiliğin, ülkeyi nerelere kadar sürükleyebileceklerinin dipsizliğini gösterir.

Öte yandan Gülşen, Aksu, Kabaş vd. örnekleri, ülkede kadın düşmanlığını körüklemenin de araçları olarak kullanılıyor.

VE CİNAYETLERE DE KAPI ARALIYOR!

 Bu cinayetlerin bir kısmı, İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinin ayrı bir yan etkisi olarak da iktidarın alıp cebine koyması, olayın ekstrası!

İktidarın kol ve kanat gerdiği din tüccarı tüm cemaatler özgürlük ve kadın düşmanıdır.

Zaten bu sözleşme, bu siyaset cüppesine asla oturmazdı, ve dolayısıyla iptal ettiler.

Tümü ve topu sakallı erkek takımının 1500 yıldır yazdığı “İslam müktesebatı”nın esası, kadın düşmanlığına, kadını kapatmaya, erkeğe boyun eğdirmeye, cinsel istismarına dayanır.

***

Aksu, Kabaş, Gülşen hem bu düşmanlığın kurbanları hem de toplumu seçime giderken siyasi olarak düşman kamplara bölmenin, ülkeyi çökerten politikaları arka plana atmanın araçları..

Sarnayın ki bitti! Daha 10 ay kadar var.. Bakın başka neler yaşayacağız!

İktidar iyice din aldatmasına ve yasaklara sarıldı

 obursali@cumhuriyet.com.tr

İktidar iyice din aldatmasına ve yasaklara sarıldı

25 Ağustos 2022 Perşembe


Cumhurbaşkanı “İktidar olduk ama kültürel hâkimiyeti kuramadık” sözleriyle neyi kastettiği ne kadar tartışıldı bilmiyorum ama Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaşlık ve uygarlık konusunda bugüne kadar kazanımları karşısında bir “karşı kültür” kuramadıklarından şikâyetçi olduğunu rahatça söyleyebiliriz.

Kültürel hâkimiyeti kurmadık, sözlerinden sonra yaşadıklarımıza bir göz atacak olursak kurulan beş - on kişilik İslamcı şeriatçı tamamen köktendinci birtakım derneklerin “14 ahlaksız festivali yasaklattık” açıklamalarını iktidarın “kültürel hâkimiyetini” kurma yolunda girişimleri, etkinlikleri olarak mı göreceğiz? Evet! Bu dernekler valileri kaymakamları yönlendirerek yasak kararları aldırdıklarını göğüslerini gererek ve belge yayımlayarak ilan ediyorlar.

SOYLU’NUN İTİRAFI

Nitekim İçişleri Bakanı Soylu da bunlara sahip çıkıyor ve “festival adı altında bir dizi sahtekârın gayri kanuni olarak yapmak istediği hiçbir organizasyona devlet izin vermez” tweet’i atabiliyor. Neresinden tutabilirsiniz? Yıllardır AKP’li belediyelerin de konserler düzenlediği bilinmiyor mu?

21 yıldır iktidarda olan bir partinin bugün geldiği nokta, büyük bir çaresizlikle her şeyi yasaklamaktır. İktidar, uygarlık ve millet düşmanı ucube derneklerle devletin valilik ve kaymakamlıklarını da yasaklara alet ediyor. Ben de ne diyorum, bu makamlar da zaten partinin makamları!

Demek yasaklarla “kültürel hâkimiyet” kuracaklar!

Yine Soylu’nun Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Subay ve Astsubay Öğrencileri Mezuniyet Töreni’nde tavsiyeleri de yenilir yutulur cinsten değil: “Mesleğinizin hakkını verin. Görevinize çıkarken Allah rızası için abdestli çıkın, Ayet-el Kürsilerle çıkın. Biliniz ki Cenabı Allah sizin muhafızınızdır”. Laik bir devletin- Cumhuriyetin bakanı bu sözleri söyleyemez. Bakanın dini tavsiyeleriyle değil, görev ve sorumluluklarının bilinciyle işlerini yapacak subaylar üzerinde büyük bir dini baskı yaratılıyor. Bu fişlenmeye kadar gider: Ne abdest alıyor ne Ayetel Kürsileri var!

DEVLETTE FİŞÇİLİK, BÜYÜK AYRIMCILIK

 Bakan zaten bir fişleme üstadı gibi. Emniyet’te, valilik ve kaymakamlıklarda hangi dinden hangi mezhepten hangi inançtan insan bulunduğu konusunda geniş bir bilgiye sahip.

Bir Ermeni kaymakamın ilk kez atanmış olmasını zikrederek “Emniyet müdürlerimiz arasında bir de Alevi müdür vardı” dedi!

Onun yerinde olsam, bu kadar büyük bir ayrımcılığı, dışlamayı itiraf etmekten korkardım.

İktidar tüm atama ve görevlendirmelerde büyük bir ayrımcılık yapıyor.

Bakıyor Sünni mi, bizden.. Alevi mi bizden değil.

Bu ülkede ortalama 25 milyon Alevi bulunuyor.

Ve bir tane kaymakam, bir tane vali, bir tane Emniyet müdürü yok onlardan. Saray’da, bakanlıklarda, bunlara bağlı tüm üst yönetim mevkilerinde, tabii ki yok!

Tam bir Sünni dini diktatörlüğü yaşanıyor ülkede. Ayrımcılık ve dışlama diz boyu.

ÇARESİZLİKLERİN DIŞAVURUMU

 Peki, durum bu iken cumhurbaşkanı, seçim sürecine girdiğimiz için, kendilerine uygun seçtikleri Alevi evlerine gitmesini çok cesurane bulmaz mısınız?

Oradaki Aleviler, kendilerini toptan ve tümden dışlayan bir iktidarın oy taleplerine “Devletlümmm” diyerek el etek öpüp evet mi diyecekler... İktidar en azından öyle sanıyor.

Bu ziyaret bile büyük çaresizliklerinin dışavurumu.

Bence baş şeriatçının tüm müftüleri dünkü gazetemizde Sefa Uyar’ın haberine göre acele toplantıya çağırıp tüm imamların evlere giderek iktidara oy talep etmelerini istemesi de ne büyük bir çaresizlik içine düşüldüğünün başka bir göstergesi.

27 Ağustos 2022 Cumartesi

Dikkat! 2. parti S-400 alımı yalanlanmadı!

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Dikkat! 2. parti S-400 alımı yalanlanmadı!

23 Ağustos 2022 Salı


RTE neden Suriye’ye el uzattı, konusunu seçimle ve Yunanistan ile ilgili çok önemli boyutuyla sürdüreceğim.. Ama araya şu yazıyı sığdırmalıyım: Şu ikinci parti S-400 anlaşması görüşmeleri haberi. Neden durup dururken bu gündeme düştü? Ve iktidar bu haberi gerçekten yalanladı mı?

Rus basını şunu yazdı: Türkiye ile ikinci paket S-400 savunma füze sistemi anlaşması imzalandı, sistemin bir kısmı Türkiye’de üretilecek... Rus yetkili Şugayev“Türkiye ile askeri-teknik işbirliği, iki ülke cumhurbaşkanları arasında varılan anlaşmalar doğrultusunda gelişiyor. Türk ortaklarla şeffaf ve karşılıklı yarar temelinde çalışmaya devam etmeyi planlıyoruz” diyor.

Gazeteler ise Savunma Sanayii Başkanlığı’nın (SSB) “Yeni bir gelişme söz konusu değil. İlk gün yapılan anlaşmaya göre süreç devam etmektedir” açıklamasını jet yalanlama geldi başlığıyla duyurdu. Bir Türk savunma yetkilisi, Reuters’a “S-400 hava savunma sistemi hakkındaki süreç anlaşmadaki haliyle devam ediyor, imzalanmış yeni bir anlaşma yok. Konuşulan konular teknoloji transferi, hangi parçaların Türkiye’de üretilecek” dedi.

Allah aşkına bunun neresi yalanlama, bizim gazeteler ne zaman adam olacak?

Bu arada Rus medyasındaki bu haberle borsa anında çakıldı. SSB’nin açıklamasıyla da yeniden zirve yaptı.

Bu borsa da aptal. Veya aptal rolünü oynamak şu yükseliş zamanlarında işlerine geldi. “Güzel güzel para kazanıyoruz, b.k haber istemiyoruz”!

YALANLAMA YOK!

SSB bir yalanlama yapmıyor. İşler daha önce kararlaştırıldığı gibi sürüyor diyor.

Peki daha önce ne kararlaştırılmış? Sizi 27 Nisan 2022 tarihli habere götüreyim: Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Türkiye Rusya’dan ikinci S-400 hava savunma sistemini alacak mı sorusuna yanıt verdi:

“Türkiye en başından beri Rusya ile iki sistem alımı için masaya oturdu. Sistemin devamı zamana yayıldı. Proje tek bir proje. Bir proje yaptık ikinci proje yapıyor değiliz. Türkiye düşündü taşındı şimdi de Amerika ne derse desin ben ikinci sistemi de alacağım manzarasından çok, Türkiye baştan beri verdiği kararın aynısını uygulamaya devam ediyor. İkinci partiyi de hemen akabinde teslim alabilirdik, ancak orada sürecin önemli parametrelerinden bir tanesi belirli teknoloji işbirliği ortak üretim parametreleriydi. Bu konulardaki müzakerelerin biraz zaman alması neticesinde sistemin devamı zamana yayıldı.”*

Anlaşıldı mı? Rus yetkilinin açıklaması ile ABD’den yasaklı Demir’in açıklaması tıpa tıp örtüşüyor.

PEKİ NEDEN ŞİMDİ?

Evet, tam da Türkiye’den bir heyet ABD’de lobi yapar, F-16’lar için ABD’de bulunurken. Savunma Bakanlığı açıklaması, bir hafta önce:

“ABD’den F-16 tedariki ve modernizasyonu kapsamında; Aralık-2021, Şubat, Mart-2022 aylarında olmak üzere Türkiye’de üç toplantı icra edilmiştir. F-16 tedariki ve modernizasyonunun en kısa sürede gerçekleştirilmesi maksadıyla ABD tarafından yapılan davet üzerine Milli Savunma Bakanlığı teknik heyeti görüşmeler yapmak üzere ABD’ye gitmiştir.”

Ruslar anlaşılan Amerikalılara anımsatma yapıyor: Kızdığınız S-400’lerin ikinci paketi teslime hazır...

Kötü niyetli ve komplocu bir yaklaşım olsa diyeceğim ki Rus tarafından yayılan haberi Saray ısmarladı. Amaç “Amerikalılara F-16 anlaşmasını imzalayın, yoksa ikinci parti S-400 geliyor” baskısı yapmak. İlk başta böyle düşünmüştüm. Ama mantıki değil, Rusların “halt yemesi” diyeyim.

Ama geçen nisan ayında SS Başkanı Demir’in açıklaması esas “Amerikaya şantaj amacı taşıyor olabilir”!  Rusların ne günahını alalım!

Ayrıca ABD aptal mı, tüm bunları bilmiyor mu? F-16 konusunda ne yapar dersiniz?

RTE neden Suriye’ye el uzattı?

 obursali@cumhuriyet.com.tr

RTE neden Suriye’ye el uzattı?

22 Ağustos 2022 Pazartesi


Kaç yıldır bu köşede yazdığım (tabii bunu yazan salt ben değilim, Ahmet Yavuz ve bazı meslektaşlarım da dile getirdi) ama bir türlü gerçekleşmeyen beklentiye kapılar açıldı. Şüphesiz çok geç kalındı, ülkemize maddi ve manevi on milyarlarca bedeli oldu, ayrıca can ve mal kayıplarını saymıyorum, sadece son Pençe operasyonlarında 50 civarında askerimizi şehit verdik.

Nedeni, 11 yıldır süren yanlış politika! Bir liderin neyin ülkenin çıkarına olacağına neyin olmayacağına tek başına karar vermesinin ceremesini çekiyoruz.

Sorulacak soru şudur: Neden iktidar şimdi küçük ortağı ile birlikte koro halinde “barış ve çözüm çubuğu” uzatıyor Esad’a?  

Evet soru şudur: Neden şimdi?

PUTİN ZOR DURUMDA MASALI

Soçi’de yaptığı ikili görüşmede Putin“Operasyon konusunu rejim ile konuşun” dediği için mi? Putin ile neler konuşulduğunu bilmiyoruz, 3.5 saat süren bir görüşme... Bence çok şey konuşuldu, bunların işaretlerini göreceğiz. 

Ancak Saray’ın medya seslerinin “Putin Ukrayna’da zor durumda, operasyona ses çıkaramaz, tam zamanı” gibi zırva beklentilerinin tam tersi gerçekleşti. Putin’in zor durumda olduğunu hiç düşünmedim. Türkiye’ye 10-15 milyar dolar bile gönderdiği yazılıyor! 

Saray yıllar sonra ilk kez ABD’nin ambargolarına katılmayarak Rusya’ya bir nefes borusu oldu, tahıl görüşmelerinde olumlu puan aldı. Ve bu göreli tarafsız konumuna Batı’dan fazla ses çıkaran olmuyor. Bu açıdan Batı-Rusya açısından makbul bir olumlu pozisyon yaratıldı. Ama bundan yararlanan, sadece Moskova değil, aynı ölçüde Ankara!

NEDEN ŞİMDİ?

RTE, Soçi’ye giderken Suriye’ye dördüncü operasyona yeşil ışık alacağını, Putin’i ikna edeceğini düşünerek mi gitti, yoksa Suriye konusunda yeni bir dönem başlatma kararı, Saray’ın “görüşme paketi” içinde duruyor muydu? Bence ikincisi! Çünkü Rusya ve İran usulünce “hayır” demişlerdi! İkili görüşmede “hayır dediniz ama..” denmesi komik olur ve diyeni zor durumda bırakır!

Evet neden şimdi? 

Ortadoğu’ya bakın. Evet Saray bir politika dönüşümünde. Arap ülkeleri ile İsrail ile Mısır ile...

Konuyu salt “Arap ülkelerinden para geliyor” ile açıklamak yanlış. Bu çerçeve çok eksik kalır.

DOĞU AKDENİZ’DE TECRİT

Mısır ile Müslüman Kardeşler birlikteliği, Ankara’yı açmazda bıraktı. Sisi katil ve düşman ilan edildi (tıpkı Esad gibi!). Bu kadar kör gözüm parmağına! Hiçbir devlet, lider vb. bunu yapmaz. 

Hadi Suriye’ye yönelik yıllardır “Esad’ı devireceğiz, Emevi Camisi’nde namaz kılacağız, iktidarı değiştireceğiz, özgürlük getireceğiz, Suriye’yi kontrol edeceğiz, orası zaten Osmanlı artığı bir yer” gibi imkânsız bir politika izlediniz. Peki Mısır’a da mı “özgürlük” götürecektiniz, Sisi’yi devirip Müslüman Kardeşleri iktidara taşıyacaktınız!? 

(Yoksa Mısır’ı da mı Osmanlı parçası olarak görüyordunuz! Kavalalı Mehmet Ali Paşa, az kalsın İstanbul’a yürüyecek ve Osmanlı sülalesiyle yer değiştirecekti, Kütahya’da durdu, unuttunuz mu?)

Doğu Akdeniz’de yalnız kaldı Ankara.

KİLİT: ATİNA

Kilit nokta Yunanistan’dır bütün bu gelişmeler içinde.

Yunanistan Mısır ile Mısır, Kıbrıs Rumları ile antlaşmalar ve işbirlikleri yaptı. Suudi Arabistan ve diğer Müslüman ülkeler de Yunanistan ile birlik ve beraberlik görüntüleri verdi ve işbirlikleri yaptı. Hele İsrail ile kopuk ilişkiler, Ankara için olumsuz resim tamamlandı. Bütün Ortadoğu Yunanistan ile birlikte.

Ankara bu fotoğrafı değiştirmek istiyor bir süredir küçük adımlarla. Mısır kendi açısından haklı olarak yavaştan alıyor!

Doğu Akdeniz’de güvenlik ve işbirliği çemberinin tamamlanması için Suriye ile barış olmazsa olmazdır.

Başka noktalar var ama meseleye ilk önce bu açıdan bakın...

Saray, “Doğu cephesini” sağlama alma politikasında! 

Bu ne demek şimdi?

24 Ağustos 2022 Çarşamba

Aziz Sancar büyük bir keşfe daha imza attı

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Aziz Sancar büyük bir keşfe daha imza attı

21 Ağustos 2022 Pazar


Bir müjde vereceğim, ilk kez Cumhuriyet’te bu sütunda okuyacaksınız. Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar yeni bir büyük keşfe daha imza attı. Sancar ve ekibi, laboratuvarlarda deneylerde çok kullanılan EdU olarak bilinen molekülün, özellikle beyin kanserlerinin tedavisinde kullanılabileceğini keşfettiler. Bulguları, acil olarak Amerikan Bilimler Akademisi’nin –PNAS– dergisinde yayımlandı.

Sancar ile Ankara’daki son buluşmamızda, Prof. Dr. Mehmet Öztürk ile sohbet etmiş ve Anıtkabir’i hep beraber yeniden ziyaret etmiştik. Sancar sohbetimizde önemli bir keşif yaptıklarını, bu keşfin doğru çıkması halinde son yıllarda kendisini bir bilim insanı olarak en çok mutlu edecek olay olacağını, ama henüz açıklama yapmanın erken olduğunu söylemişti.

Sancar, “Bu çok sürpriz bir buluş, büyük rastlantı, başka bir deney yaparken birden bizi şok eden çok farklı bir olay karşımıza çıktı” dedi.

Aziz Hocayı sık aradım; nihayet makalelerinin yayına kabul edildiğini bildirdi. Çok sevindirici bir gelişme!

RASTLANTININ BÖYLESİ!

Dün makalenin ön baskısını gönderdi, ayrıca bu keşfi anlatır mısın, dedim. Bilgi notu gönderdi. Özetle anlatayım: Kendisine Nobel kazandıran DNA Onarım Sistemi konusunda “merak ettiği” bir soruya yanıt arıyordu.

DNA’mız biliyorsunuz, dış ve iç etkenler nedeniyle, kemoterapi, ultraviyole, sigara, kötü çevre ve beslenme vb. çok sık hasara uğruyor. Fakat DNA Onarım Sistemi bu hasarı onarıyor. Sancar, İnsan Nukleotid Eksizyon Onarım Sistemi’ni (İkili Kesim) keşfetmiş ve Nobel kazanmıştı.

İkili Kesim-Onarım mekanizması DNA sarmalında hasar gören bölümü (26 Nükleotidlik) kesip çıkarıyor ve yerine doğrusunu koyuyor. Böylece DNA’mız hasarsız çalışıyor. (Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü kitabımda öyküsü var!)

ŞOK EDİCİ SONUÇ!

Aziz Hoca diyor ki “Bunu test tüpünde kanıtlamıştık ama insan hücresi içinde de tam böyle mi oluyordu, yoksa 26 nükleotitten daha fazlası mı çıkarılıyor ve yerine daha çok nükleotid mi konuyordu, merak ettik. Bunu anlamak için de laboratuvar deneylerinde bildik EdU isimli molekülü kullandık. Deneylerimiz beklenmedik sonuçlar verdi adeta bir şok yaşadık, EdU molekülü, sağlam DNA’da, sanki DNA hasara uğramış gibi etki yapıyor ve onarım mekanizmasını harekete geçiriyordu! Böyle bir etki beklemiyorduk! Sebebini araştırdık.

Bozulmamış sağlam hücrelerin bulunduğu besi ortamına EdU molekülü koyduk ve baktık ki hücre onarım mekanizmasını çalıştırarak bu molekülü durmadan kesip çıkartıyor. Çıkarılan molekül serbest kalınca tekrar genoma giriyor, hücre onu tekrar kesip dışarı atıyor ve kör döngü böyle devam ediyor. Sonunda EdU ile başa çıkamayan hücre ölüyor (apoptoz).

EdU molekülünün orta derecede zehirleyici etkisi (toksik) olduğu biliniyordu. Ama bu etkinin mekanizması bir sırdı. Şimdi burada hücreyi kesin nasıl öldürdüğünü çözdük. Daha önce EdU’nun kanser hücrelerini öldürdüğüne dair kanıtlar vardı, ancak garip bir şekilde, hiç kimse bu sonuçları takip etmedi, şimdi bile laboratuvarlarda binlerce bilim insanı DNA’yı incelemek için EdU’yu kullanıyor, ancak bu molekülün DNA’da hasar yaratarak öldürücü etki yaptığını bilmiyor.”

BEYİN KANSERİNE SİLAH

Şimdi gelelim keşfin beyin kanseriyle ilişkisine: EdU molekülünün bariyerleri aşarak beyine rahat geçtiği biliniyor. Ama kemoterapi ilaçları, mesela en çok kullanılan Cisplatin ise beyine giremiyor.

Sancar’ın ağzından: “Biz de madem EdU hücreleri bu şekilde hücreyi öldürüyor, eğer beyin kanseri olan bir hastaya verilirse beyine gider, bu kanserli hücrelerin DNA’sına girer ve nöronlara zarar vermeden tümörü öldürür, sonucuna vardık.”

Neden sağlıklı beyin hücrelerine zarar vermez? Çünkü beyin nöronları DNA sentezi yapmıyor yani çoğalmıyorlar, beyin kanseri hücreleri ise onlardan bağımsız olarak hızla çoğalırlar. EdU molekülü işte bu tümörleri hedef alıp yok edebilir.

Çok heyecan verici..

SIRADA FARE DENEYİ VAR

Sancar, beyin tümörleri konusunda tanınmış bir profesörle birlikte çalışmaya başlayacak şimdi. Beyin kanserlerinin tedavisi çok zor. Mesela dünyada glioblatoma hastalarının yaşam süresi tedavi olsa bile ortalama 15 ay kadar. Sancar’ın keşfinin yarattığı umut bu nedenle çok önemli.

Umalım ve dileyelim ki gerçekten EdU molekülü, beyindeki kanser tümörünü hedef alır ve onları öldürür!

Bu büyük rastlantı Sancar’ı yeniden gündeme oturttu!

Koş Aziz Hoca koş! Ama kendisi dikkatli, büyük umuda kapılmıyor sonuçları almadıkça, “Henüz yapılacak çok iş var, Orhan” diyor.

PNAS’ta yayımlanan makaledeki imzalar: Li Wang, Xuemei Cao, Yanyan Yang, Cansu Köse, Hiroaki Kawara, Laura Lindsey-Boltz, Christopher Selby, Aziz Sancar.