obursali@cumhuriyet.com.tr
İktidar, büyük bir medya hapishanesi hazırlığında
Şuna bakın; hem önümüzdeki bir yıllık seçim sürecinde yaşayacaklarımızı hem de “Dezenformasyonla Mücadele Yasa Taslağı” ile neler yapılmak istendiğini anlayın: RTÜK, dört TV kanalına, Kılıçdaroğlu’nun, TÜRGEV ve Ensar vakıflarından ABD’deki TÜRKEN Vakfı’na milyonlarca dolar gönderildiğini açıkladığı ve Erdoğan’ın kaçacağını söylediği videosunu yayımladıkları için ceza vermeye hazırlanıyor. Nedeni de kanıtlanmamış iddia imiş.
Daha önce de Gezi davası sonuçları üzerine milletvekillerinin mahkeme önünde yaptıkları canlı yayını yaptıkları için soruşturma açmıştı RTÜK.
Muhalefet lideri açıklama yapıyor, bir iddia ileri sürüyor, ama bu iddiayı duyurmak, RTÜK adındaki kuruluşa göre yasak! (Yasadaki tarife göre tarafsız kamu kurumu!)
“Önce iddia kanıtlansın, sonra haber yapın..” mantığı içinde, her türlü habere yasak koyacak bir zihniyet iktidarda.
Medyanın görevi iddiaları kanıtlamak değil, ama ortaya atılan ciddi iddiaları haberleştirmek.
Eğer muhalefetin söylediklerini haberleştiremeyecekse medyaya şu deniyor asında: İktidarın yaydığı haberleri ver, gerisiyle ilgilenme..
RTÜK seçim sürecinde yol aldıkça tüm haberlere yasak koyma yolunda ilerliyor.
YASA TANIMAZLIK
RTÜK, altısı iktidarın, üçü muhalefetin atadığı kişilerden oluşuyor. Başında medya özgürlüğüne düşman bir kişinin bulunduğunu biliyoruz. İkinci başkanı da kurumun tabii ki iktidar yanlısı.
RTÜK, anayasanın “Basın hürdür sansür edilemez” maddesini çöpe atmış bir kurum. Dolayısıyla anayasayı çiğniyor. Anayasa emrini yasalarda işlemez bir duruma getiren uyduruk ve gerçeklerle ilişkisiz yorumlarla haberleşme özgürlüğünü yok ediyorlar. RTÜK’ün, anayasayı çiğneyen kararlarıyla hesap vereceği bir merci yok mu?
İktidarın bu RTÜK aletini seçim sürecinde tüm yasaları hiçe sayan uygulamalar için kullanacağı açık ve seçik. Yasaklar... Günlerce ekran karartmalar... Ekrana çıkma yasakları... Program iptalleri... Yüksek para cezaları... Bir adım sonrası da TV’ler için belki de frekans iptalleri... Yayın yasakları, TV kapatmaları...
Olmaz olmaz demeyin, hukuk rayından çıkan yöneticilerin, var olmak veya yok olmak olarak gördükleri seçim sürecinde yapmayacakları yoktur.
YA VARIZ YA YOKUZ!
Aynı durum Saray için de geçerli: Bu seçimlerde ya iktidarda kalacağız, yani var olacağız ya da kaybedecek ve yok olacağız!
Meclis’e sevk ettikleri “Dezenformasyonla Mücadele Yasa Taslağı” tam da bu bakışla hazırlanmış: Var olmak için medyayı, dijital medyayı susturmalıyız. Halkın gerçeklere ulaşmasını engellersek, bir umut kendi yalanlarımızı millete yuttururuz!
“Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayarak endişe, korku veya panik yaratma, ülkenin iç ve dış güvenliğini kamu düzenini ve kamu barışını bozmaya” yönelik yayın yapanlara 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası! Bunu “örgütlü” yaptığını söylerlerse, daha çok ceza..
Şimdi bu maddedeki ifadelerin hepsi yoruma açık. Belirsiz. Şu şu haberlerin yayılmasını istemiyorum dedi mi iktidar, yandı medya.
İstemediği bir haberi verirsen, “Endişe, korku ve panik yaratmak istedin” yargısıyla Saray mahkemeleri ipini çekmeye hazırda bekliyor olacaklar.
Bunu yaşadık da.. Enflasyonun yüzde 60’a varacağını, doların tutulamayacağını yazan gazeteciler hakkında dava açıldı. Neyse ki bu açık ve net öngörü birkaç ay içinde gerçekleşti de mahkeme beraat verdi.
Yarın: Dezenformasyon kaynağı iktidar olabilir mi?