obursali@cumhuriyet.com.tr
Rusya, Ukrayna, ABD: Propagandaya kanmayın, buradan bakın...
Ortalık adeta kan revan.. Büyük bir çatışmanın içindeyiz aslında. ABD+AB ile Rusya karşı karşıya; Avrupa’da bir savaş çıkar mı, endişesi yaygın.
Bir büyük savaş çıkma olasılığı bence yok. Ama gerilim bir süre daha sürer. Ankara akıllı politika izlerse Türkiye en az zararla kalkar.
Bugünkü gerilimin yakın kökeni, Sovyetler Birliği’nin Aralık 1991’de dağılmasına dayanıyor.
Daha uzak ama bununla bağlantılı kökeni ise İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyayı sürekli savaşın eşiğinde, atom silahlarının gölgesinde tutan ABD+AB ile Rusya arasındaki büyük çekişmeye gidiyor. İsteyen bu çatışmayı, 1917 Rus devrimine kadar götürebilir. “Komünizm Hayaleti”, kapitalizmin dünya çapında büyük propagandası ve sıcak-soğuk savaşı bayrağında yazılıydı.
ABD+Avrupa ile Rusya bloku arasındaki ekonomik-sosyal-politik büyük gerilim, Sovyetler’in Batı karşısında tutunamaması ve çökmesiyle sonuçlandı.
Batı’nın-kapitalizmin-liberalizmin büyük zaferi ve “tarihin sonu” olarak kutsandı bu çöküş. Sovyetler’den 15 cumhuriyet ayrıldı, Rusya Federasyonu kuruldu.
TURUNCU ‘DEVRİMLER’
Bu kez, özellikle “bağımsız” ülkelerin “hangi kampın yönetiminde” olacağı üzerinde adeta bir savaş koptu. En önemli ülke Ukrayna ve Yugoslavya idi.
2004-2005’te ABD-AB-CIA büyük propaganda ve para harcamalarıyla bu ülkeyi Batı kampının bir parçası haline dönüştürmek için dünya çapında kampanyalar yürüttü. Seçimler tekrarlanarak Batılıların adamı iktidara getirildi.
Veee Ukrayna yönetimi, NATO’ya üye olmak için başvurdu.
İplerin koptuğu yer burasıdır. Eğer Ukrayna’nın NATO’ya üyeliği hiç gündeme gelmeseydi, Rusya-Batı arasında büyük gerilimin büyük bir aletine dönüşmeseydi, bugünkü gerilim büyük olasılıkla yaşanmayacaktı. Putin de belki de “Ukrayna Rustur Rus kalacaktır” biçiminde özetleyebileceğimiz tarihsel bir söylem geliştirmeyecekti.
RUSYA’YI ASKERİ ÇEVRELEME
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra olanlar, Rusya’yı tam bir köşeye sıkıştırma -siyasi, askeri ve ekonomik- politikasıdır. Varşova Paktı ülkeleri olan Çekoslovakya, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya, Arnavutluk… Hepsi NATO’ya (ve çoğu AB’ye) alındı.
Batı, Yugoslavya’yı da çökertti, dağıttı ve Slovenya, Hırvatistan, Karadağ, Kuzey Makedonya da NATO üyesi yapıldı.
ABD+AB+NATO, Romanya, Bulgaristan üzerinden ve Yunanistan’a yeni askeri yığınakları da katarsak, Gürcistan’ı da kucaklamaya çalışarak hem Batı’dan hem Güney’den Rusya’yı tam bir abluka altına aldı.
Karadeniz’i bir NATO denizine dönüştürme çabasını da buna eklemeliyiz.
RUSYA’YI ÇÖKERTME
Eskiden “Vay komünizm!” vardı. Fakat Sovyetler’in çöküşünden sonra rekabetin aslında tamamen, Batı’nın egemenlik alanlarını yayarak ideolojisini, ekonomik, sosyal ve kültürel sistemini tümden hâkim kılma, Rusya’yı da çökertme ve Batı pazarının bir parçasına dönüştürme amacına yönelik olduğu açık.
Rusya ise Putin zamanında yeniden büyük bir askeri ve ekonomik güce dönüştü. Mali gücü büyüdü. Şu bilgileri aktarayım:
“Artan enerji fiyatlarının bir sonucu, ülkenin petrol ürünleri ve sıvılaştırılmış doğalgaz dahil toplam petrol ve gaz ihracatı, 2020’de 150 milyar dolardan, yüzde 60 artarak geçen yıl 240 milyar doları aştı. Rusya’nın ticaret fazlası, ülke ithalatının en yüksek seviyeye ulaşmasına rağmen, 2021’in dördüncü çeyreğinde 67.6 milyar dolarlık rekor bir yüksekliğe ulaştı.”
ABD-AB BÜTÜNLEŞMESİ
Trump döneminde Avrupa-Rusya ilişkileri daha ılımlı seyrediyordu ve AB, “Avrupa Savunması”nı kurmak için harekete geçmişti. Kuzey Akım (-2 petrol-gaz yolu) inşa edilmişti. Şimdi Almanya bunu askıya aldığını açıklıyor. Geri döner; enerji ihtiyacını karşılayabilecek başka bir kaynak şimdilik yok.
ABD, eğer koparsa “savaştan uzak” kalacağı düşüncesiyle, egemenliğini yeniden kurmak için Avrupa-Rusya çatışmasını körüklüyor, Ukrayna’yı da ateşe atarak… Şüphesiz emperyalist genişlemenin bir parçası her şey.
Ama tüm bu politikalar, Rusya’nın, 1991 çöküşünden sonra durdurulmaz bir geri dönüşünü ateşledi gibi.
NATO, Ukrayna’yı Rusya endişesinden NATO üyesi yapamadı ama “Ukrayna’yı almayacağız” da demedi ve Moskova’nın taleplerine kulak tıkayarak Rusya’yı kuşatmayı sürdürdü.
Yaşananların, tarihin nesnel değerlendirmesi budur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder