Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 11 Mayıs Salı, 2021
İki gündür sürdürdüğüm, COVID vakalarında hastalara verilen iki ilaç üzerine yazılarıma çeşitli tepkiler geliyor. Şüphesiz ki gelecek, Antibiyotik vermeyin diyorum streoid vermeyin diyorum doktorlardan tepki geliyor. Ama, koruyucu olarak kullandıklarını hala yazan doktorlar var, Sağlık Bakanlığı’nın tedavi protokollerinden kaldırdığı hidroksiklorokin için.. Aman neler neler... Biri çok ülke kullanıyor da bir gerekçe. Tıp bakımından gelişmiş hiç bir ülkede neden kullanılmadığını açıklayan yok...
Bugün KLİMİK’e sordum Türkiye’nin nasıl bir tedavi protokolü uygulanması gerektiğini. Bu konuda kısa sürede bir öneride bulunacaklarını açıkladılar, hazırlıyorlar.
Ben gelişmiş ülkelerdeki tedavi protokolleri üzerinde uzman bilim insanların önerilerinden yola çıkacağım.
Önce bazı saptamalar:
· Sağlık Bakanlığı pek çok uzmanı şüphesiz ki dinliyor, ama bildiğini okuyor. Acı olan budur.
· Türkiye’nin akli bir tedavi programı oluşturması gerekir.. Fakat nasıl oluşturacak? Birincisi, en gelişmiş ülkelerin yaptıklarına bakılacak. Neden diyeceksiniz: Biz tüm COVID konusunda yeni bilgilerin hemen hepsini bu ülkelerde yapılan araştırmalardan ediniyoruz. Herkese Bilim Teknoloji dergisi her hafta COVID üzerine edinilen yeni bilgileri yayınlarken, aralarında neden Türkiye’den en azından arada sırada bir araştırma sonucu bilgisi haberi yok diye dizini dövüyor insan.
· İkincisi, akli bir tedavi programını geliştirebilmemiz için, şüphesiz kendi deneyimlerimizi, 1,5 yıldır yapılar tedavi vb sonuçlarını da buna katmamız gerekir. Peki bu nasıl olacak? Biz Sağlık Bakanlığını elindeki tüm bilgileri tüm bilim dünyasına açıklamasını yazıp çiziyoruz. Doğrusu ben ne kadar dişe dokunur ciddi sayılabilecek ve bir tedavi protokolü oluşturulmasına yardımcı olacak bilgi olduğunu bilmiyorum ve varlığından da şüphe etmeye başladım... Evet vakaların yaş hastalık dağılımları vb olabilir... Bunları bile açıklamıyorlar. Bir protokol oluşturulması için bu bilgilerin yeterli olabileceğini ise düşünmüyorum.
· COVID vakalarında filyasyon ekipleri hemen evlere Bakanlığın emriyle bildiğiniz ilaçları dağıtıyor. Fakat şu yok: İlaçların etkilerini sonuçlarını izleyecek bir mekanizma sıfır. Bir okur, ya bizim millet aldığı ilacı hiç bir zaman tam kullanmaz atar, şükür ki, demez mi!
· İlaçları verdiniz, bunları kullanın, ateşinizi ölçün, ağırlaşırsanız hastaneye gelin dediniz. Bu ilaçların hastanelik olmayan insanların üzerinde iyileştirici etkisi olduğunu mu sanıyorsunuz? İyileşen hastalar verdiğiniz ilaçlar sayesinde mi vartayı atlatıyor?
Yüzde 80-90’ı zaten iyileşiyor
Evet kendiliğinden. İlaç vermeseniz de! Bu oranda hasta hastalığı hafif geçiriyor. Peki gelişmiş ülkelerde ne yapıyorlar, testi pozitif çıkarlarda? Eğer ağır bir hastalık durumu yoksa, oksimetre ile kanda oksijen doygunluğunu parmak ucundan düzenli ölçmesini istiyorlar. Termometre ile düzenli ateş ölçümü yaptırıyorlar. Ateşin yükselirse parasetamol al diyorlar. Kanda oksijen yüzde 93 altına düşerse hastaneye çağırıyorlar. Bu arada en önemli risk obezite ve yüksek tansiyon, zaten bu vakalar daha sıkı kontrole alınıyor.
Oksijen için solunum desteği veriliyor hastanede.. O aşamada steroid veriyorlar. ABD’de Remdesivir devreye giriyor. Daha ciddiye giderse hastaya özellikle sitokin frtınasını engellemek için monoklonal antikor olan Tosilizumab veriyorlar... Kan sulandırıcı sadece hastaneye yatınca söz konusu... antibiyotik yok!
Vakanın sonrası entübe - yoğun bakım durumu.
Yukarıda yazdıklarım hastaya yönelik bir uygulama önerisi değil, sadece bir genel bilgi amaçlıdır.
Şimdi bizde gelişmiş ülkelerle eş adım giden bir hastaneden aldığım bilgi: COVID kapanların yüzde 15-20’sini yatırmışlar. Yatanların da yüzde 20’si entübe olmuş. Entübe olan hastalar arasında ise ölüm oranı yüzde 10. Yoğun bakımda yatanların oranı yüzde 30. Her yoğun bakımlık hasta entübe olmuyor. Ciddi hastaların yüzde 30’u kaybedilmiş.
Peki diğer normal hastanelerde bu tablo nasıldır, bilen var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder