SAYFALAR

21 Ekim 2020 Çarşamba

Cumhurbaşkanı ne demek istedi? Bilim, eğitim ve kültür üzerine... Güle güle Bekir Çoşkun

 20 Ekim 2020 Salı

Cumhurbaşkanı’nın İbn Haldun Üniversitesi’nde yaptığı konuşmayı anlamaya çalışıyorum, anlayamıyorum. Müthiş bir kafa karışıklığı var.

Bazı sözlerini paylaşacak ve yorumlayacağım.

“Eğitim ve kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadık..”: 18 yıllık iktidarlarındaki durumu eleştiriyor. Ama kavramlarımız sanki farklı: Erdoğan, “eğitim”in ve “kültür”ün içeriğinden ne anlıyor, neyi kastediyor, bilmiyoruz. Eğitim de kültür de evrensel bir içeriğe sahip. Farklı bir şey söylemek istiyorsa yeni kavram ortaya atmalı, ama o da yok.

Eğer eğitimde döküldüğümüzü, öğrencilerimizin mesela uluslararası PISA araştırmalarında başarısız olduklarını, bunun sonucu olarak üniversitelerimizde yaygın bir başarıdan söz edilemeyeceğini, evrensel değerli araştırmalara imza atamadığımızı söylemek istiyor, yani laik eğitimden bahsediyorsa çok haklıdır.

Yoksa ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini tamamen dinselleştiremediklerini mi söylemek istiyor ve başarısızlığı buna mı bağlıyor, bilmiyoruz, öyleyse de haklı. Fakat burada başarı ve başarısızlığı neye göre ölçecek ki...

Evrensel kültür üretimi ve katkısından neyi kastediyor, bilmiyoruz. Okuma metnini kimler yazdıysa net ve açık olmalı ve karşılaştırmalara, örneklere yer vermeliydi. Yazan da ne yazdığının farkında olmayabilir veya niyetini gizleyebilir.

Fikri hür vicdanı hür konusu

“Aklı hür, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirilmek üzere çıkılan yolun Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması en büyük kayıptır.”  “Batı dünyası tıptan sosyolojiye kadar ilhamını bizden almıştır. Fikri bir buhranın içindeyiz. Batı dünyasının hızla yükselen baskın gücü, bu konunun konuşulmasına dahi izin vermemiştir. Kontrolsüz bir Batılılaşma içindeyiz...”

Bu iki cümleyi yan yana koydum. Daha anlaşılır olması için. Ne anlıyorsunuz? Cumhurbaşkanı evrensel bir bilimden, düşünceden bahsediyor. Yani tek bir bilim, düşünce, uygarlık anlayışı. Yanlış mıyım yoksa?

“İlhamını bizden aldı” diyerek kastettiği, üniversiteye adını veren İbn-i Haldun ve İbni Sina, İbn-i Hayyan, El Harizmî, El Kindî, Zekeriyya el Razî, El Battanî, Farabî, İbn-i Heysem, El Birunî gibi, 800 - 1200 yılları arasındaki dünya uygarlığına damgasını vurmuş, Yunan - Hint bilimini alarak geliştirmiş ve evrensel büyük katkılarda bulunmuş bilim insanları yetiştiremedik ise çok haklıdır.

Avrupa uygarlığın pek çok yönünü bu bilim insanlarının katkıları üzerine inşa etti. İbn-i Haldun, Toynbee’ye göre “herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en büyük tarih felsefesinin sahibi”dir.

 Fakat dikkat edin: Tek bir uygarlık, tek bir bilim, tıp, fizik, kimya, matematik ve sosyoloji, teknoloji vardır!

Hepsi o dönemin aklı hür, vicdanı hür, fikri hür insanlar tarafından üretildi. Çünkü her çeşit uygarlık ancak bu temelde üretilebiliyor.

Çünkü dünyayı var eden evrensel kurallar, yasalar (fizik, kimya biyoloji, insan) tektir. Bu yasaları öğrenerek fizik, kimya, tıp yapılabiliyor.

‘Batı taklitçiliği’

 İktidar cenahının okumuş yazmışların da bir “Batı taklitçiliği” lafı var. Cumhurbaşkanı ve yazıcıları bunu kullanıyor. Taklit bir öğrenme sürecidir. İnsan papağan değil. Yukarıda sözünü ettiğimiz uygarlığı (İslam dünyası bilginlerinden öğrenerek üretilen) ortaçağın başından itibaren alıp geliştiren, Avrupalı bilimciler, sanatçılar, düşünürler oldu. Rönesans, aydınlanma ve bilimsel teknolojik devrimlerle isimlendiriyoruz. Ki Batı’nın tüm üstünlükleri bunlardan doğdu!

Gerçi “Batı taklitçiliği” diye Türkiye bilimi vb. ile birlikte “Batı” da aşağılanıyor.

Hür insanlarımız 100 yılda ancak öğrenerek katkılarda bulunabildiler. Çünkü Osmanlı’dan “aklı hür, vicdanı hür, fikri hür” hiçbir bilimsel kültür, yaratıcılık, bilgi, kuram, uygar düşünce devralmadılar. Tek bir evrensel adı geçen Osmanlı bilimcisi yoktur. 700 yıl boyunca!

Cumhuriyet sıfırdan hepsini inşa etmek zorunda kaldı.

Uygarlık bir bir üzerine konan taşlarla inşa edilmiştir. Cumhuriyetin karınca kararınca bilimi, düşünceyi yeterince inşa edip edemediğini ve nedenlerini şüphesiz tartışmalıyız.

***

Peki, 18 yıl boyunca, Batı bilimini, felsefesini, düşüncesini aşmak ve Türkiye’yi onların üzerine çıkarmak için ne yaptınız?

Yoksa, “Batı bilimi düşüncesi bizi ilgilendirmiyor, aslında onu yıkıp yerine kendi uygarlığımızı koymak istiyoruz” mu demek istiyorsunuz. Ki asla tarif edemediğiniz, bilmediğiniz ve yazıcılarınızın boş laf ettikleri başka bir dünya uygarlığı mı? Ayrıca medya sesimizi yansıtmıyor derken ne demek istedi?

Konuyu tartışacağız.

GÜLE GÜLE DOSTUM

Sevgili arkadaşım Bekir Coşkun’u kaybettik ve yoksullaştık. Uygarlık, düşünce, mizah, keskin ve net kalem, doğa ve hayvan sevgisi yoksullaştı. Yılmaz ve korkusuz bir insan daha bırakıp gitti. Eksildik. Direndi onunla birlikte sevenleri, ama bu kadar. Bir süreci durduramamak, çok istediğiniz sevdiğiniz bir insanı yaşamda tutamamak, ne acı. Ama verdikleri, kattıkları ile dünyaya ve insanlara, iyi ki doğdun, vardın ve seninle birlikteydik, dedirtiyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder