SAYFALAR

14 Temmuz 2020 Salı

Siyasi akıl, iktidarda giderek devre dışı

Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 12 Temmuz Pazar 2020


2007 siyasi dönüşümün tarihidir. AKP’yi, en doğrusu Cumhurbaşkanını iktidarda tutan geniş açılımlı lehte destek olayların hiç biri bugün yok. Bakın:
AB üyelik perspektifi ve o andan itibaren ülkeye akan milyarlarca dolar değerinde doğrudan yatırımlar... Geniş liberal, eski solcu, demokrat destekler (bu desteğin bedelini ödeyenler var içeride)... FETÖ güçleri... Dünyayı saran dolarizasyondan ülke payına düşen trilyonlar... RTE’ye destek ile yatıp kalkan AB yetkilileri... Beyaz Saraylar vb...
RTE’ye yüzde 50’lere yükselten bu siyasi ve ekonomik kaldıraçların hepsi sona erdi. Bir iktidar, ülkemizde bunlar olmadan yaşayamaz. Üstelik iktidarın devreye soktuğu savaş stratejisi (öncelikle Suriye); salt askeri güce dayanan bölgesel dış politika ile “sorun çözme” veya “yaratma”, başlı başına bir yalnız başınalık, ülke ve iktidar için. Ekonomiden bahsetmiyorum bile...

Tek kazanımı MHP

RTE için tek olumlu şey MHP desteği oldu. MHP bir yandan tüm iktidar olumsuzluklarının destekçisi ve ortağı olurken, iktidarın da belirleyicisi konumuna yükseldi. Olumsuzlukların ortağı olmak MHP’ye ne kazandırır bilinmez, ama varoluşunu da RTE’nin ayakta kalmasına bağlı kıldı. Dün tepeden tırnağa RTE’ye giydiren MHP, böylece o dönemlerin ve olayların da “ortağı” konumuna yükseldi. Elindeki tek sanal kart, istersem iktidarı yıkarım; bu kart elinde mi yoksa muhalefet mi öyle sanıyor ve yanılıyor, tartışmalı.
İktidarın sıfır geniş tabanı kaldı. Özetle, sürdürülemez bir siyasi yapı ile ülkeyi istediği gibi, yasaları Anayasayı eğip bükerek yönetmeye çalışıyor.

“Daha az adalet ve demokrasi”

Perşembe günkü ilk yazımda, önümüzdeki 2,5 yılda AKP’nin iktidar programının koyu İslamcılık olarak saptandığını yazmıştım. Amaç, şimdilik yüzde 30-35 gibi görünen seçmen oranını RTE çevresinde tutmak. Bu amaçla muhalif kesimi, laik kesimi, ideolojik olarak ötekileştirme ve seçmenine “düşman” gösterme politika ve uygulamalar bir bir yürürlüğe giriyor.
Karar gazetesinde iki yazar bu politikayı iktidarın halihazırdaki “muhafazakar destekçilerine” bir tür tarihsel ideolojik- siyasi “rüşveti” olarak gördüklerini yazdı.
Muhalefete ve laik kesime “Daha az adalet”, “daha az demokrasi” ile seçmenini yanında tutmak nasıl bir politika olabilir?

İki tarafı keskin bir kılıç

Bu politikası ile seçmeninin bir kısmından dirsek yeme olasılığı güçlü.
Çünkü, “bir kısım” sekülerleşti ve dünya nimetlerini yaşıyor. Bunlar iktidarın yarattığı orta sınıf. Orta sınıflıkları tehlikeye girerse, evet bir kısmı RTE’ye sarılabilir, ama bir kısmı da yeni dünya görüşlerine ve yaşam biçimlerine daha uygun Deva ve Gelecek gibi hatta daha öteki partilerine yönelebilirler.
Çünkü RTE’nin yanında sadece “o olmazsa biz de yokuz” insanlarından bir duvar oluştu. İçlerinde hala suskun bir kesim var, ilk önemli gelişmede bunlar da gemiden iner. Onların da en kestirme yoldan gidebilecekleri iki parti Deva ve Gelecek. İlk intikam darbesi, Davutoğlu’nun kurucu olduğu üniversite kapatılarak vuruldu.
Bu iki partinin, iktidara karşı giderek sertleşeceklerini beklemeliyiz. Adım adım, RTE ve AKP’yi kuşatacaklar. Büyümelerinin önemli bir ayağı bu muhalefetlerine bağlı. İktidarın kalemşörleri, şimdiden her ikisinin liderlerini aşağılamaya yöneldi.

Siyasi akıl devre dışı mı

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi, bu çerçevede seçmenine yönelik siyasi bir karardır. Bunu “tarihsel bir rüşvet” olarak da görebilir bazıları. Ayasofya, büyük darbe yiyen RTE iktidarı için kaybedilen itibarını geriye kazanacak bir kaldıraç olabilir mi? Şüphesiz bir etkisinin olacak. Ama 2,5 yılda bu da ağır sorunlar karşısında normalleşir.   
İstanbul Sözleşmesi’ndan vazgeçme ve kadınları yeniden muhafazakarlığın derin cenderesi içine sıkıştırma girişimleri de akla ziyandır. AKP’ye oy veren kadın seçmenlerden bir tepki mi gelmeyecek? Yoksa önemli olan İslamcı – dinci, tarikatçı erkeklerin talebi mi?
İktidarda siyasi akıl giderek devre dışı kalıyor. Muhalefet bundan ne ders çıkarır?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder