SAYFALAR

10 Ocak 2020 Cuma

Amerika çöküşünü barış içinde kabul edecek mi?


6 Ocak 2020 Pazartesi / Bilim ve Siyaset -  Orhan Bursalı

Irak, İran ve Türkiye ve yırtıcı bir devletin gerileyişi

ABD Orta Doğu’da hep karıştırıcı rolde oldu. Kimi AB ile birlikte kimi ise yalnız. İran’a her zaman müdahalede bulundu. Petrolü millileştiren Musaddık’ı devirdi. İran içlerine operasyonlar düzenledi. İran – Irak 10 yıl savaşını kışkırttı, ve bu savaşta Irak’ı -Saddam’ı destekledi. Daha sonra is Irak’ı –Saddam’ı yakıp yıkıp kül etti. Bugün Irak ABD’nin işgali altındadır. 5500 kadar askeri, 9 tane havaalanı var.
Suriye’nin iç savaşının - parçalanmışlığının ardında da, ABD - CİA ve ülkeyi 3’e bölme politikası var.
Irak Meclisi ABD dahil tüm yabancı güçlerin ülkeyi terk etmesi kararını aldı. Hükümet bu kararı uygulayabilmesi mümkün mü? ABD’yi kontrol altına alabilecek mi?
ABD ülkeyi terkeder mi, sanmıyorum; yoksa Irak’ta da bir “hükümet darbesi”ne mi yeltenir?

ABD Türkiye için de tehdit
Türkiye’nin geri kalmışlığının ve “askeri vesayet” dediğimiz durumun ardında da ABD vardı, tabi ki NATO aracılığıyla da.
1946’dan itibaren Türkiye’nin kendi sanayileşme ve kendine özgü eğitim sistemini bir bir terk etme politikalarının ardında da ABD’ye, NATO’ya teslim olma politikası yatar. Marshall yardımının bedeli, Türkiye’ye kilit vurmak olmuştur.
Türkiye sanayileşirken, sanayisizleştirilme sürecine sokulmuştur.
Ordu Amerikancılaştırıldı ve ülkemiz Amerika’nın savaş politikasının bir aracı olarak tutuldu. ABD, ordu üzerinden ülkeyi kontrol etti, darbelerin ardındaki güçtü. 1990’lardan itibaren bu kontrol gücü zora gerdi. Daha sonra bu gücünü tam tesis etmek için FETÖ darbe girişiminin ardında durdu.
Demek istediğim, ABD için Türkiye Orta Doğunun bir parçasıdır. Oraya aittir. Ülkeye müdahaleleri, düşmanlık aşamasındadır.
Tehlikeli bir yırtıcı ile karşı karşıyayız. Bu yırtıcı parçalayıcı öldürücü ülke, İran örneğinde aslında tüm dünyaya nasıl bir vahşi olduğunun örneğini veriyor.

İkinci Vietnam dönemi mi
ABD’ye karşı dünya çapında kitlesel nefret tepkisi yükseliyor.
ABD’nin içinde bile!
Latin Amerika ülkelerine 1990 öncesi darbeci müdahaleci politikaları yeniden canlandı.
1968 dönemine mi giriyoruz? Dünya Vietnam savaşı nedeniyle ayağa kalkmış ve dünya çapında 60 gençliğinin emperyalizme karşı mücadelesini şekillendirmişti.
Bugün Trump AB ile kavgalıdır. AB’yi Rusya’ya karşı kışkırtmaktadır. Aynı zamanda İran’a karşı da..  İran’a yaptırımlarını uymayanları cezalandırma peşinde. Avrupalı şirketler İran’dan çekiliyor. NATO aslında fiili olarak parçalanmış durumda. Avrupa Ordusu bu nedenle gündeme geldi.  
Trump – ABD Çin ile kavgalı. Büyük bir ticaret savaşı sürdürüyor.

Ekonomik gücü kaybediyor
ABD askeri ve ekonomik gücünün doruğunda olduğu sırada, Vietnam’da ve dünyadan büyük bir yenilgi alarak geri çekilmek zorunda kalmıştı.
Bugünkü yırtıcılığının ardında ekonomik gücünü önemli ölçüde yitirmesi yatıyor.
ABD ticaretin ve finansın küreselleşmesinde kaybedenler tarafındadır.
Küreselleşmeyi kendi yararına tersine çevirmeye çalışarak, ticaretin kontrolünü yeniden sağlamaya çalışıyor.
Bunu da, hala ayakta olan dünya çapındaki askeri gücünü sallayarak yapmaya çalışıyor.
Fakat bu kadar büyük askeri gücü ayakta tutmanın maliyetini de giderek kaldıramaz duruma geliyor. Doların itibarı da azalıyor ve yeni finans paraları doları tırmıklıyor. Dolar gücünü kaybettikçe, ABD’nin batışı daha da hızlanacaktır.

Büyük bir savaşı göze alır mı?
Dünya savaşı çıkar mı? Zor bir soru. Bu savaş şüphesiz herkes için yıkım olur, ama en çok ABD’nin yıkımı ve hızla çöküşü gündeme gelir, yeni bir dünya düzeni kurulur.
Fakat olmaz olmaz diye bir şey yok. Dünya savaşlarını ateşleyen pek çok neden var.
Böyle bir savaş, atomların da kullanılacağı bir savaş olur.
Dünya şu iki seçenekle karşı karşıya: ABD çöküşü ve egemenliğini sessiz sedasız ve “barış içinde” kaybetmeyi kabul edecek mi? Yoksa, gerektiğinde savaşı mı göze alacak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder