SAYFALAR

25 Eylül 2019 Çarşamba

Türkiye yeniden cahiliye dönemine mi girdi?

24 Eylül Salı 2019 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı


Ortalık Kuran, peygamber, Allah adına açıklamalar yapan, diri diri kendini mezara gömdürme numaraları yapan, her konuda fetvalar veren, ama özellikle de kadınlara yasaklar getiren, hatta kendini peygamber ilan eden, aralarında pek çoğunun da erkek, kadın, çocuk demeden namuslara tecavüz etmek için büründükleri “hocaefendi” kılıklılarla doldu.

Bu ne çiçek açma, hemen hemen hiçbir dönemde görmediğimiz bir patlama.
Önümdeki ekranda, en son, her zamanki gibi cübbesi, sarığı ve arkasında cami manzarasıyla, saç ekmenin dinde, Kuran’da yeri olmadığını uyduruk yorumlarıyla ilan eden bir sakallı duruyor.
Sosyal medyada boy gösteren bu duyurunun altındaki yorumlara bakıyorum: Söylenenlerin bini bir para. Bir başkası ise şu yorumu yapmış: “Dinin dümen olduğunu gösteren bu mübarek insana minnet duymak yerine alay ediyorsunuz!

Her türlü belaya yallah!
TV’de bilim söyleşileri de yapan gazeteci arkadaşımızın çok merakla ekranlara sık misafir ettiği o ünlü Cübbeli, her derde deva bir duasını herkesin kullanmasını istiyor. Diyor ki, “Kanserli bir hastanın yanındasınız, bu duayı sessizce içinizden okuduğunuzda asla o kansere siz yakalanmayacaksınız.. Hangi belaya uğrarsa uğrasın, o tür insanları gördüğünüzde bu duayı okuyun, asla o bela sizin kapınızı çalmayacaktır, kurtuldunuz demektir.
Şimdi gözünüzün önüne getirin, Cübbeli’yi dinleyen ve bu sözlere inanan binlerce kişi sokak sokak kanser dahil çeşitli hastalıklara tutulmuş veya başlarına çeşitli felaketler gelmiş insanlar arayıp duruyor.. mahalle mahalle soruşturuyor, “şu evde kanserli var” diyene, “yahu kanserli gördüm bana kalp inmesi yemiş bir insan bulun, veya evi yanmış birileri”..
Sigorta, hastane, doktor, ameliyat, tedavi vb. gerektiren bütün ödemelerden kurtulmanın son derece pratik yolu.. Adam sigortaları ve hastaneleri iflas ettirecek, toplumsal düzeni bozacak, durdurun şunu!

‘Ben peygamberim’
Bilgisayarımın masa üzerinde ise bir haber bahsedilmeyi bekliyor, tam sırası:
İskender Evrenesoğlukendisine vahiy geldiğini ve peygamber olduğunu, ‘Risalet Nurları’ isimli kitabın ise vahiy yoluyla Allah tarafından yazdırıldığını” söylüyor.
Diyanet, kardeşim bu kadar da olmaz diyerek, mahkemenin adamın yorumlarına yasak koymasını sağlamış. Peki, Diyanet’in kendisini ne yapacağız?
Yazmakla bitmez bunlar, yerden bitip duruyorlar: Adı neydi, o da ünlüymüş, kadınların 90 kilometre hızın üzerinde araba sürmesinin dinen yasak olduğunu söyleyen?
Bakın, genellikle bütün ticaretleri kadın üzerinden..
Din, tüm bu cübbeli sarıklıların ana egemenlik alanı.
Türban dahil, o da egemenlik alanının örtüsü.
Kuran’da böyle yazılı bir şey olmadığını, aklı başında dürüst ilahiyatçıların hepsi biliyor, ama İslam kültürü - müktesebatı Kuran’dan ibaret değil ki! Yukarıda saydığımız sapıklıkların geçmişlerine gittiğinizde tonlarcasını bulursunuz bu müktesebat içinde; bu akan nehrin canlandırıldığı bir dönem yaşıyoruz.

Alametler Saati mi?!
Binlerce yıllık, kadın-erkek-toplum üzerindeki türlü çeşitli egemenliklerini ayakta tutmak için, bugünkü iktidarın da yarattığı uygun ortamdan, iklimden yararlanmasınlar da ne yapsınlar.
Bunlara bakınca gözümün önünde Jamal Mahjoub’un Alametler Saati kitabı canlandı. Sudan’da 18. yüzyılda Sudan’ın kurtuluşu için de milleti arkasında toplayan Mehdi’nin öyküsü geliyor.
Burası da küçük büyük Mehdiler ülkesine dönüştü.
Ülkenin bir kısmı, “cehalet dönemi” prangaları altında.
Beyinlerine yeryüzünün ışıkları düşmemiş..
Birinden kurtulamamışken henüz.. Ki altın nesil adı altında verdiği tahribat, aslında insan beyninin “doğma” cenderesine sıkışmasının ne kadar kolay, bu cendereyi parçalamanın da ne kadar zor olduğunun örneklerini yaşadık, yaşıyoruz.
Toplumsal cehalet”, her türlü melanetin ana kaynağıdır..
Bunları yazıyorum, ama Türkiye asla bunlar değil, sadece görmemek ve kendi inlerinde kapalı kalmalarını sağlamak marifetini gösterebilsek..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder