18 Haziran 2019 Salı / Bilim ve Siyaset–Cumhuriyet
Üçüncü yazımızda, ülkenin sürüklendiği çok
tehlikeyi uluslararası tecriti nasıl kırarız konusuna gireceğim.
Çünkü olay çok büyük; “gireriz, vururuz,
yıkarız” gibi, veya ABD’nin büyük tehdidi karşısında boyun bükerek pasif bir
rol benimsemekle, veya Fransa’nın emperyalist lideri Macron’a afta tafra
davranmakla ülkemiz bu işin altından kalkamaz.
İktidar, daha doğrusu tek başına iktidar
olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika saplantıları ve iç politikada
özgürlüklere karşı direnci, içine girilen çıkmazın ana nedenidir. Meselemiz
ülkemizdir, Cumhurbaşkanının direnci giderek anlamsızlaşıyor ve ülkemizin
aleyhine işliyor.
Trump’a karşı ittifak
En önemli konu olarak, dünyada elinden
yitirmeye başladığı ekonomik çıkarlarını ve liderliğini silahla, savaş
tehdidiyle geri almaya çalışan ve herkesi tehdit eden Trump’a karşı bir demokrasi cephesi oluşması zorunluluğunu gündeme
taşımak gerekir.
Böyle bir Trump karşıtlığı için uygun
ortam var. Özellikle Trump ile Avrupa Birliği arasındaki çatışma bu olasılığı
güçlü bir şekilde gündeme getiriyor. Tamam, AB’nin açıkça Trump’a “savaş”
açması, 70 yıllık müttefiklik ve bugüne kadarki küresel ortak çıkarlar
açısından tarihsel zorluklar içeriyor.
Ama AB’nin bir Avrupa Ordusu kurma
planının yürümekte olduğunu biliyoruz.
NATO fiili olarak aslında ayrışmış
durumda: ABD ve Avrupalılar.
Trump Rusya’yı AB’yi Avrupa’nın düşmanı
olarak kabul ettirmeye çalışırken, özellikle Almanya Rusya ile ilişkileri daha
yumuşak zeminde tutma çabasında ve kuzeyden doğal gaz boru hattı bu sayede
gerçekleşiyor. Trump’ın yumurtladığı son cevher “yık gitsin boru hattını,
petrolü benden al” oldu.
Bu arada iki kıta arasında ticaret
savaşları, büyük şirketlere karşılıklı milyarlarca dolar ceza kesmeler, çok
yönlü gerilimleri dışa vuruyor.
Avrupalı NATO ülkeleri, S-400’ler
konusuna, Türkiye’nin ulusal tercihi gözüyle bakıyor. Ama tüm bunlara rağmen,
AB ile Türkiye arasında koşulları var olan doğal bir ittifak yok gibi. Bir
engellilik var.
Tecriti kırmanın ilk yolu
Bunun başlıca nedeni, özgürlükler, keyfi
hukuk, yargıda iktidara bağımlılık.
Bu durum Türkiye’nin AB’ye karşı elini son
derece zayıflatıyor.
Türkiye bu engelleri bertaraf etmeli ve
Avrupa ile çok yönlü büyük bir ittifak politikasına yönelmeli. AB üyeliğini bir
kenara bırakın. Salt Savunma Paktı açısından Türkiye AB için değerli.
İktidar “hukuk reformu” açıklamasını
sanırım AB ile ilişkiler açısından gündeme getirdi. Ama bu “reform” yargının
iktidara bağımlılığına hiç bir çözüm getirmiyor ve demokratik bir hukuk
devletinin yolunu açmıyor. RTE’nin eline geçirdiği yargıya yasal özerklik
vermeye yanaşmıyor; iç rakiplerini istediği zaman derdest edecek koşullardan
vazgeçmiyor.
O zaman, AB ile geniş ve çok yönlü bir
ittifak söz konusu olamıyor.
Özgürlük, hukuk devleti, bağımsız- özerk
yargı; ülkenin tecritten kurtulmasının yolunu açacak ana halkadır.
İkincisi, Suriye Şizofrenliği
İdlip’de Suriye Ordusu ile TSK karşı karşıya.. Karşılıklı top atışları
dönemine girildi. Büyük bir tehlike! ABD ve Türkiye,
Suriye’nin bütünlüğünde iki ana engel olarak ortada. Ama ABD ile Türkiye
müttefik değiller ve olamazlar. PKK konusunda karşıtlar.
Türkiye’nin Suriye politikası şizofrenik bir yapıda. Bir ciddi
tedaviye muhtaç.
Lafta Suriye’nin bütünlüğü diyor Ankara,
ama fiiliyatta ülkesinin bütünlüğünü sağlamaya çalışan Şam – Esad’ı düşman
kabul ediyor.
Bu düşmanlık, sonuçta, Suriye’nin Kürt
bölgesindeki meselesinin de Türkiye aleyhine çözümü potansiyelini büyütüyor.
Dış politika, en güçlü olasılıklar ve
gerçekleşebilecek öngörüler üzerine kurulursa, ülke yararına çözümlere yol
açar.
İdlip’i elinizde tutamazsınız, HTŞ gibi
sizin de terör örgütü kabul ettiklerinizin varlığını güçlendiremezsiniz. Şam’ın
yaptığı bir yurt savunmasıdır.
Suriye’de ABD’yi zayıflatan değil güçlendiren bir politika izliyorsunuz. Bu
ülkenin aleyhinedir.
Bu politikanız ABD’nin, o çok karşı
çıktığınız “binlerce kilometre uzaktan burada ne işiniz var” söyleminizi
anlamsız kılıyor ve Trump’ın Orta Doğu’ya müdahalesini arttırıyor.
180 derece politika değişikliği, Türkiye’yi kapandan ve tecritten
kurtaracak tek çaredir. Suriye ile hemen dostluk, orada durumu radikal
değiştirecek ve AB’yi de buna zorlayacaktır.
Tüm bunlar için aslında yeni bir bakışa ve
yeni bir iktidara ihtiyaç var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder