14 Mart 2019 Perşembe / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Geçen Pazartesi CNNTürk’te
katıldığımız “Tartışma Programı”nde Elfin
hanım ağır hakarete uğrayınca programdan ayrıldı. Gündemdeki ana konu Mansur Yavaş olayıydı. Yavaş, 8-10
puana yakın önde gidiyordu ve iktidarın Ankara’yı kaybetmesi kesin gibiydi.
Kesinlikle engellenmeli, aşağılanmalı, hatta tutuklanarak adaylığı
düşürülmeliydi. Ay sonuna kadar iktidar ne haltlar yiyecek, bilinmiyor.
Tek yanlı iddialar bir saati aşkın tekrarlanıp durdu. Henüz Yavaş bu konuda
açıklamayı ertesi gün yapacaktı. Konunun karşı tarafın bir savunması olmadan bu
şekilde gündeme getirilmesi baştan fauldü.
Eşim “sen söz aldığında gazeteci
kontenjanından kişi laf atıyor, kamera sık sık ona dönüyor ve senin
söylediklerin arka plan gürültüsü olarak kalıyordu” dedi. Ekran
taktikleri.. Sonra da lanet okuyup bırakmış izlemeyi; eve dönünce bir araba laf
işittim, sen niye kalkmadın Elfin ile birlikte diye.
Aslında ruhen programdan ayrılmıştım, ama bir kaç lafım vardı, onları dile
getirecektim. Bir de, bugüne kadar hiç program terketmedim. Yalanlar karşısında
kasılıp kaldığım ise çok oldu!
Sözde “tartışma”da iktidar tarafında bir avukat, bir gazeteci, bir de
“akademisyen” – ve iktidarın SETA “araştırma kurumu”nun direktörlerinden biri
var..
İktidarla ilişki
içindeler
Aslında bütün bu programların çatısı buna göre kuruluyor: Bir tarafta,
iktidarın yaptıklarını ne olursa olsun sonuna kadar destekleyen, iktidarın
lehine olacak her şeyi, yalan yanlış savunan bir “yalancılar- destekçiler” grubu, ki aralarında fire verecek tek kişi
bile genellikle olmaz. Bu grup sıkı kurulur, sıkı kurdurulur. Farklı meslekleri
vardır ama hepsinin ortak özelliği iktidarla bir şekilde ilişkili olmalarıdır,
maddi manevi..
“İktidara muhalif” tarafta da, genellikle yine çeşitli mesleklerden, ama
“muhalif”, “eleştirel yaklaşma” gibi bireysel tavırları dışında bir
bağlantıları olmayan kişiler seçilir; o gün CHP milletvekili Zeynel Emre vardı, evet partisine
bağlı. Elfin Tataroğlu, evet CHP’de
çalışmış bir sosyal demokrat ve eleştirel gazeteci kimliği dışında bir
bağlantısı olmayan, gerektiğinde CHP’yi de eleştiren ben. Muhalif grup bazen
CHP ile doğrudan ilişkisi içinde olmayanlardan da seçiliyor.
Bazı programlarda üç iktidar iki de “muhalif” görünen kişiler de
olabiliyor. Bir başka kanalda bir kaç kez, altı kişi arasında tek muhalif
kaldığım da oldu.
Gerçek var mı yok mu?
İktidar yanlısı heyet, yalan yanlış her şeyi savunmakla mükellef dedim ya,
“muhalif heyet”in böyle bir derdi yok, sadece gerçek olgular üzerinde yorum yapma ve eleştirme çabası içinde.
Yandaşlar için ise “olgu”, “gerçek” diye bir şey yok.
Yukarıdaki programda da “Türkiye
ekonomik krize sürüklendi, 10 yıldır adam başına düşen milli geliri artmadığı
gibi, 2018’de büyüme yüzde 2,6’ya düştü adam başına milli gelir de 11 bin
dolardan 9500 dolara indi, yoksullaştık, işsizlik diz boyu, insanlar büyük
geçim sıkıntısı içinde, bunu gözlerden saklamak için beka meselesi tutturdu..”
diyecek oldum, lafım tamamlanmadan gazeteci olan yandaş atıldı: Adam başına
gelir 11 bin dolar...
Adamlar Mansur Yavaş’ı parçalıyorlar, ama sakladıkları bir şey var, cep
telefonumdan haberi okuyor ve işin başka boyutuna işaret ediyorum: Necmettin
denen adam, sahte çek veya senet verdiği, kişisel hakaret yaptığı ve bir başka
nedenden dolayı- aynı davada 6 yıl 6 ay cezaya çarptırılmış..
Yanıtları hazır: Hayır kesinleşmemiş bir dava!
Birinci derece mahkeme bu cezayı vermiş mi vermiş, bir üst mahkemeye itiraz
edilmiş. Ama adam cezayı resmen almış. Niye saklıyorsunuz ve bunu dile
getirmiyorsunuz?
“Akademisyen- araştırmacı” olanı, bize
ne, onu da siz dile getirin, diyor.
Akademisyen nesnel gerçeğe sadıktır, olayın çeşitli boyutlarını görmek
zorundadır.. Baktım akademik ve araştırmacı unvanı “üzerinden akıyor”.
Olgulara sadık kalarak yorum yapmaya çalışanlarla, yalanı, yanlışı
savunmakta tam özgür olan iki taraf arasında bir tartışma olabilir mi?
Bu tür sözde tartışma programlarının ne işe yaradığını yazacağım: Gerçeği
yeniden imal edenler.. Hakikat ötesiciler..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder