SAYFALAR

23 Mart 2019 Cumartesi

Derin kültürel farklılıklar, nerede bugün nerede Atatürk, Yeni Zelanda konusu, Ata


21 Mart  2019 Perşembe / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Yeni Zelanda’da bir alt insan türünün yaptığı katliamı üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri ortalığı karıştırdı. Bu tür konuların seçim kampanyalarında kullanılmasının tehlikeleri üzerine yazmak bile gereksiz.
Cumhurbaşkanı’nın mitinglerinde katliamın görüntülerine yayınlaması ne kadar asla desteklenecek bir durum değilse ve bir Cumhurbaşkanına ve Türkiye’ye asla yakışmazsa, kitlesel katilin İstanbul üzerine söylediği sözleri birinci derecede ciddiye alarak “Çanakkale’yi unutmayın, bekliyoruz gelin” mealinde sözler söylemesi de, Avustralya ve Zelanda’da hiç de hoş karşılanmadı. Büyükelçilerimizden açıklama istediler.
Erdoğan’ın ortalama AKP seçmeni üzerinde kalıcı etkilerinden biri de fırsatını buldukça ve özellikle seçim zamanları dünyaya karşı sert sözler söylemesi, kafa tutması, tabir caizse posta koyması. Hollanda ve Almanya’ya karşı geçen 2017 seçimlerini anımsayın, Almanya’nın ne Naziliği kalmıştı ne soykırımcılığı.. Hollanda bir bakanı ülkeye sokmamıştı.. Sonra Almanya ve Merkel’i övme dönemine girildi.. Ama herhalde 1 puana yakın bir oy getirdi “posta koyan dünya lideri” tavr

İstanbul’u işgale geliyorlar sanki

Şu sözler RTE’nin: “İstanbul’u Konstantinapol yapamayacaksınız. Dedeleriniz geldiler, burada olduğumuzu gördüler, kimi ayakta kimi tabutta geri döndüler. Aynı niyetle gelecekseniz sizi de bekleriz. Sizleri de dedeleriniz gibi uğurlayacağımızdan hiç şüpheniz olmasın... Yeni Zelanda hesap sormazsa biz sormasını biliriz..” 
Sanki İstanbul’a karşı bir Haçlı Seferi düzenlendi!
Buna karşılık Yeni Zelanda’nın müthiş başbakanının yaptığına anımsayın. Parlamento kuran ile açılıyor, karikatüristleri, Yeni Zelanda Bayrağındaki gümüş eğreltiotu simgesini, yapraklarını ibadet eden Müslümanlara benzetiyor; 50 yaprak, hayatını kaybeden 50 kişiyi temsil ediyor:





Üstelik Başbakan caninin ismini bile ağzına almayacağını ve silah yasasında değişiklik yapılacağını açıklarken, RTE katliam sahnelerini seyrettiriyor.
Bizler bir cani üzerinden iç ve seçmen politikası yapıyoruz.


Ata ne demişti?

Madem yeniden Çanakkale savaşları girdik, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934 yılında Anzak annelerine yazdığı mektubu anımsamalıyız:
Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
Ülkemizi o kadar da eleştirmeyelim. Dünyada bugüne kadar hiç bir liderin ağzından dökülmemiş sözleri dile getirmiş ve hala dünyayı bir sevgi ve barış bayrağı gibi dolaşan bir büyük lider çıkardık, bizim özümüz ve Türkiye’nin kuruluşu bu sözler üzerindedir ve hiç bir güç bu durumu ne derse desin değiştiremeyecektir. 
Geçici olan değil, kalıcı olan bizimdir, yürüyüş meşalemizdir.

“BAHRİYE”
Elfin TataroğluAydınlanma yolunda bir ömür: Bahriye” kitabını, rdoman tadında ama biyografik bir kitap olarak yazdı. Sağ olsun. 1990’da evine gönderilen bombalı paketle aramızdan ayrılan ilahiyatçı Prof. Dr. Bahriye Uçok’un “nasıl yaşadı”ğını anlatıyor Tataroğlu, tüm değerleri ve güzellikleriyle. Bir çok değerli hayat ve çok değerli örnek bir mücadele kadını!
Bahriye Hanıma ölüm, Atatürk Düşünce Derneği kurucusu hukukçu Prof. Dr. Muammer Aksoy’un öldürülmesinin ardından gelmişti.
Bu alçakların hiç biri bulunamadı; ama inanıyorum ki katiller devletin arşivlerinin bir karanlık dosyasında açıklanacağı zamanları bekliyor. 1990’lı cinayetleri hiç bir zaman unutulmayacak.
Elfin Tataroğlu’nun merakla ve su gibi okunan kitabı, aynı zamanda bir ulusça borcumuzu da yerine getiriyor. Asi Kitap yayımladı, 275 sayfa







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder