3 Ocak 2019, Perşembe
/ Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Kötü haberlerle
yeni yıla başlamak hoş olmaz, içinizi ferahlatayım, bir büyük göktaşı
–asteroid– İstanbul’a çarpmaz, Marmara’ya da! Dünyanın bunca geniş alanları varken,
gelip bize çarpma olasılığı dünyanın herhangi bir yerine çarpmasının yüzde
birinin bile altında..
Ama şöyle bir düşünün, ya çarparsa? Gerçi İstanbul’un
başında zaten bir deprem belası var, daha ne istiyoruz ki dersiniz, haklısınız.
Bu bakımdan konuyu değiştiriyorum, insansız bir yere çarptığını varsayalım. Ama
varsayım değil bu, son 100.000 bin yıl içinde çarptı bile, Grönland’ın
kuzeybatısında çarptığı yeri buharlaştırdı ve 31 km’lik bir krater (Hiavatha)
oluşturdu.
Amerikalılar geçen kasım ayında uçaktan radarla bu
gizli krateri saptadılar, üzeri buzla kaplıydı. Grönland’a çarpan göktaşı şu
açıdan çok önemli diyor bilimciler:
Çarpma etkisi, küresel
iklimi değiştirebilirdi. Çarpma ile birlikte buzullardan muazzam eriyen su Kuzey
Atlantik Okyanusu'na döküldü; bu su kuzeybatı Avrupa'ya sıcaklık getiren büyük okyanus
akıntısını durdurabilirdi.
Ama iklimi değiştirdi tartışması var zaten: Acaba
12.800 – 11.500 arası yaşanan ve Young Dryas adı verilen Grönland- Norveç
arasındaki hızlı buzul çağını bu krater çarpması mı tetikledi? Öyleyse, bu
çarpma 13 bin yıl önce de gerçekleşmiş olabilir. O tarihlerde ayrıca mamutlar
da yok olmuştu
Bu keşif geçen yılın önemli olaylarından biri olarak
kaydedildi.
Bir kıssadan
hisse: İnsanoğlunun yeryüzündeki
faaliyetlerinin topu da bir iklim değişikliğini tetikleyecek aşamaya geldi.
Yani iklim değişikliği açısından bakacak olursak,
büyük bir göktaşına ihtiyacımız yok, biz daha büyük bir göktaşı etkisi
yaratarak bunu gerçekleştiriyoruz zaten!
Dinozorları
yok eden çarpma: Sarsılıp kendimize
gelelim: Yerküre evrenin minik bir parçası. Güneş Sistemi’nin içinde- dışında
göktaşları dolaşıyor, bazıları bize yakın geçiyor, genel isimleri: Yerküreyi sıyıranlar!
Bazıları çarpıyor, yüzlerce göktaşı dünyamıza düştü.
Yukarıda bahsettiğimizin büyüklüğünde henüz saptanan 25 tane krater var.
En büyüğünü merak edin: Meksika, 200 kilometre çapında
krater; çarpma iklimi değiştirdi, canlı yaşamı ve bitki örtüsünü sildi süpürdü,
güneşi örttü, ve tüm dinozorları yok etti. Bir felaket! Grönland’daki bir
nükleer bomba ise, 66 milyon yıl önce Meksika’ya çarpan 7 nükleer bomba
gücünde- etkisinde.
Bunu “hey
kendinize gelin, zırvalıklar peşinde, doymaz hırslar peşinde koşup durmayın,
bakın bir vuruşluk canımız var” demek için yazıyorum.
Herkes bugün var, toptan yarın yok!
Soruyu yine
de merak edin siz: Marmara’ya,
Grönland göktaşısı çarparsa ne olur?
Polisiye bilim: DNA parçasından suçlu
Minik bir gen parçası kime ait olabilir? Eğer elinizde
bir veya bir kaç zanlı kimse, hiç kimse yoksa, bunu bilemezsiniz, kimseyle de
eşleştiremezsiniz ve suçluyu da yakalayamazsınız. 2018’de kriminal suçlu
bulmada ilginç bir gelişme oldu, ABD’de 1970 ve 1980’li yıllarda Kaliforniya’da
işlenmiş ama davaları karanlıkta kalmış çok sayıda cinayeti ve tecavüz
olaylarını aydınlattı.
Elinizde diyelim bir DNA verisi var, suç, doku, deri
vb. Bir suç yerinde elde etmişsiniz. Ama kime ait, bilmiyorsunuz. Ama şimdi bulma
olasılığınız var: Kamu açık milyonlarca DNA profilini içeren ve özel şirketler
tarafından tutulan, diyelim ki DNA parça bankaları bu konuda yardımcı oluyor:
Elinizdeki DNA izini yükleyerek havuzdan arama yaptırıyorsunuz, bu gen izlerini
taşıyanın tüm akrabaları, uzak yakın ortaya çıkıyor ve oradan suçluya uzanan
bir iz buluyorsunuz. Polis, bir genetik bilimci ile de çalıştı ve soy
ağaçlarını inşa etti!
Böyle bir gen havuzundan, merak ettiğiniz ve
bilmediğiniz veya kayıp aile bireylerinizi de bulmak mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder