27 Ocak 2019 Pazar / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Geçen
hafta ABD’de belki de şimdiye kadar görülmemiş çok önemli bir “bilim olayı”
yaşandı. Saygın bilim kurumu Cold Spring Harbor
Laboratuvarları çok tanınmış bir bilim insanına verdiği “Emeritus Şansölye” ve “Oliver
R Grace Emeritus Profesörlüğü” unvanları ile onursal mütevelli heyeti
üyeliğini iptal etti. Neden?
Önce kısa bilgi: Cold Spring Harbor
Laboratuvarları kâr amacı gütmeyen özel bir kurum. Bünyesinde önemli bilim
insanlarını, araştırmacıları barındırır, onları seçer alır. Kurumdaki
araştırmaların merkezinde kanser, sinir bilimleri, genomiks, bitki biyolojisi
ve kantitatif biyoloji vardır. Görüldüğü gibi bu konular, bilimin en önemli ve
öncü araştırma alanlarıdır.
Bu kurumda Nobel ödüllü, dünyada ünlü 90
yaşında bir bilim insanı çalışıyor: Dr. James
Watson. Bu bilimciyi bilen bilir. 1953 yılında Dr. Francis Crick ile ortaklaşa DNA’nın Çifte Sarmal karakterinde
olduğunu göstererek genetikte çığır açtılar ve 1962’de Nobel ödülü kazandılar.
DNA Genetik Çağı’nı başlattıkları için de bu buluşları ve aldıkları Nobel aynı
zamanda bir kilometre taşı sayılır. Watson genetik, moleküler biyoloji
alanındaki uzmanlığıyla İnsan Genom Projesi’nin de paydaşlarındandı.
Crick ile birlikte yazdıkları İkimi Sarmal
kitabı Türkçeye çevrildi.
“Siyahların zekası geri”
James Watson, insanlar arasında
ayrımcılık, ırkçılık yaptı.. ABD’de, PBS kanalı Watson üzerine bir belgesel
yayınladı. Orada “Siyahlar ile beyazlar arasında zeka ve entelektüel kapasite
arasında fark vardır, testler bunu kanıtlıyor.” Benzeri sözler sarfetti.
Afrika’nın geleceğinin karanlık olduğunu söylerken de bu “zeka geriliği”ni
ileri sürdü! Siyahlar ile beyazlar arasındaki farkın da üstelik genetik
olduğunu söyledi.
Aslında yıllar önce de bir kez siyah tenli
olanların zeka düzeylerinin düşük olduğunu söylemiş, tartışma yaratmış ve büyük
tepki almıştı. Bu düşüncesinden vazgeçmediği görüldü. Watson 2014 yılında başka
bir olayla gündeme gelmişti: Madalyasının açık arttırma ile sattı (4,7 milyon
dolar)!
Watson’un bilimsel hiç bir kanıta,
araştırmaya dayanmayan bu sözleri özellikle de meslektaşları ve diğer
bilimciler arasında ağır eleştirilerle karşılandı. Oysa zekanın daha çok
çevresel faktörler ve sağlıklı beslenmeyle ilgili bir karakter taşıdığı genel
olarak kabul edilen bir olgu olmasına rağmen.
Üyesi olduğu NIH (Ulusal Sağlık Enstitüsü)
direktörü Francis Collins mesela, “Bilimde bu kadar çığır açan araştırmalara
imza atmış bir insanın, hiç bir bilimsel desteği olmayan bir iddiayı, üstelik
acı veren bir inanç halinde ileri sürmesi hayal kırıklığı yaratıyor” dedi.
Watson bu tartışmalardan kısa bir süre
sonra da bir trafik kazası geçirdi.
“Bilim dışı, pervasız sözler”
Cold Spring Harbor Laboratuvarları da, ona
verdiği unvanları geri alırken şu açıklamayı yaptı: “Bilim dışı, temelsiz,
pervasız ve kişisel görüşler. Dr.Watson’ın sözleri asla kurumumuzu, heyetimizi,
fakültemizi, çalışanlarını veya öğrencilerini temsil etmez ve bağlamaz.
Laboratuvarımız, bilimin önyargıları destekleyecek şekilde hatalı ve kötü
kullanımını kınar.”
Watson aptal değildi, ama ırkçı görüşleri
demek ki köklü ve inanca dönüşmüştü. Ve bunları dile getirmekten kaçınmadı.
Bilimsel olmayan bir tezi savunuyordu. İlk
dışlandığı yer bilim dünyası oldu, kendi ipini kendi çekti bile denebilir.
Bu aynı zamanda toplumsal – kamusal bir
sorumsuzluktu.
Görüldüğü gibi bilim insanları mükemmel
değiller, yanlışları savunabiliyorlar.
Bilim adına yanlışı savunmak, toplumsal ve
kamusal önemli tepkilere de yol açar, kimse bu tartışmadan kendini kurtaramaz.
Bu nedenle bir ters veya aykırı düşünceyi
dile getirirken, insanın kendi bilimsel kimliğini, bu kimliğe insanların
verdiği önemi ve rol modelliğini de düşünmeli.
Beyinler ishal olmamalı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder