28 Ocak 2019 Pazartesi / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Okurlar soruyor, Yılmaz Özdil sizden ne istiyor, diye. Bir yazısında adımı geçirmiş,
ama kötü bir şekilde, bir tür zebanilik üstlenerek cehennem çukuruna itivermiş
bendenizi. Sorun değil, zaten karşı cephe durmadan günde bir kaç kez o ateşte yakıp
kül ediyor. Kendisine benden geride bir şey kaldıysa, alsın helal olsun, orada
yanarken yureğini soğutsun! (Bu yürek soğutma işini yazarken yapmış ya, neyse!)
***
Mesele Atatürk kitabı. Sol portal,
Özdil’in bir açıklamasını twitter hesabından duyurmuş, ben de bu açıklamayı şu
sözlerimle paylaşmıştım. “Herhalde, bu çok özel kitaptan elde
edilen gelir, Atatürk ile ilgili bir eğitim kurumuna veya eğitim için çocuklara
harcanacaktır..”
Sol portalın paylaştığı Özdil’in açıklamasının altına
yazılan yorumlara şüphesiz ki katılmak mümkün değil. Bu Sol portalın sorunu,
bırakır - siler ona zaten müdahalem söz konusu değil. Benim notumun altına da hem
savunan hem eleştiren yorumlar yapılmıştı. 3-5 kötü yorumun sahiplerini de
engellemiştim.
Sonra düşündüm bu tartışmada ne işim var diye ve
ikinci bir paylaşımda bulundum: “Çok
da üzerinde durulmaması gerekiyor, en sonunda hem bağış yapıyor hem de ticari
bir iş, bunun müşterisi var.. ben geri çekiliyorum..”
Sevgili okurlar, bütün konu bu. Yukarıdaki
durum, Özdil’e, iktidara saldırdığı bir dil ile bana saldırmasına yetmiş.
***
Özdil, yaşadığımız tonlarca haksızlık
karşısında büyük tepki duyan insanların yanan yüreklerini, yakaladığı yazı
tarzıyla soğutuyor ve oh dedirtiyor. İktidarın dışlayıcı ve ötekileştirici,
kamplaştırıcı politikalarına - söylemlerine, yoğun bir şekilde duyguları
coşturarak yanıt veren bir keskin “karşı-
iktidar dili”ni yazılarında başarıyla kullanıyor. Bir karşı “propagandist”
dil.
Bu tür bir yazı dilinin dur durağı yoktur.
Özdil’in bu dili hemen herkese benzer duygu ve keskinlikte saldırır. Hiç bir
ayrım yapmaz. İnceltilmiş ve farklılaşmış “versiyonları” yoktur. Muhalefet de
liderleri de aynı dilden nasiplerini sık sık alır.
Özdil’in bu dili bana uymaz. “Duygu
–emici”. Ama bu dilin taraftarları çoktur.
Basit, yalın, hücumcu, bizim tarafı rahatlatan başarılı bir yazı tarzı.
Arada sırada tarihten başarıyla çıkardığı “olayları - gerçekleri” köşesine
taşır ve okutur. Ben bile helal olsun dediğim yazılarını anımsarım.
***
Hayran kitlesi fazladır, çok popülerdir.
Kitaplarının önünde büyük kuyruklar oluşur. Diline bir “lider” hayranlığı
duyulur. Öyle ki Özdil’in hayranları arasında adeta bir şövalye ekip
oluşmuştur, bunlara mürit demek istemem ama aralarında bazıları mürit gibi
davrandı ve Özdil’in yazısında hedefe konduğumu görünce karşımda bitiverdiler, hakaretlerle,
adeta hayvan gibi soluyarak..
Fakat şunu belirteyim ki aklı başında
çoğunluk sadece ne olup bittiği konusunda bilgi almak için kapımı çaldı ve bu
durumdan üzüntülerini bildirdi, “biz birbirimizi mi yiyeceğiz hep..”
Buna, hem Özdil adına hem de bizim tarafın
büyük çoğunluğunun aklı başında davranışı adına sevindiğimi belirteyim.
***
Özdil’de neden “hayal kırıklığı”
yarattığımı bilemem. Karşılaşıp merhabalaştığımız, el sıkıştığımız da yoktur. Sorun,
sadece sosyal paylaşımımla mı sınırlı, yoksa ötesinde başka şeyler mi var,
zerre fikrim yok. Atatürk kitabına yönelik yüreklendirici bir şey yazmış
olmamamı dert edeceğini ve buna ihtiyacı olduğunu hiç düşünmem. Yüzbinlerce
hayranı olan bir yazarla, bu köşenin sakin ve sıradan yazarının karşılaştırması
mı olur. Popülerlik bende fazla karşılığını bulamıyor.
Bakın, Atatürk kitabını buraya hiç
taşımadım. Taşısam kendi kriterlerime göre bir değerlendirme yapacağım da açık.
Milyonlarca insana Atatürk’ün düşüncelerinin iletilmesini önemli bulurum.
Atatürk’e sarılmanın, Atatürk’ü
Türkiye’nin, yeniden demeyeceğim ama gerçekten keşfetmesinin müthiş yükselişini
yakalamış başarılı bir yayıncılık.
Özdil’in yazısına benzer bir dille yanıt
vermek istemedim, çevrem karşı çıktı, ben de bekledim, onun yerine durumu kendi
tarzıma uygun bir analizle köşeme taşımam da kaçınılmaz oldu.
Umarım Özdil, dilini kime neye karşı ve
nasıl kullanacağı konusunda bir antrenman ve ayrım yapar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder