25 Aralık 2018, Salı /
Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
ABD’nin Suriye’den çekilme kararı uygulanırsa, Türkiye’nin
politikası nasıl etkilenecek? Şu sıralarda sınıra askeri birlik takviyesinin
sürdüğü haberlerini okuyoruz. Cumhurbaşkanı’nın, Suriye Kürtlerini PKK/ PYD zulmüne terk etmeyeceğiz sözleri eğer
Mart yerel seçimlerini kazanma takvimine endeksli değilse, önümüzde ciddi savaş
rüzgarı esecek demektir.
Umarım sağduyu ile, ülkeyi zor duruma düşürmeyecek,
yalnız ve tek başına olmayan bir politika düşünülür. Suriye meselesi ortak
akılla hareketi gerektirir. Tek kişinin istek ve kararı tehlikelerle doludur.
Cumhurbaşkanının, toplumun gönlünde taht kurmuş iki
sanatçımız Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’i hedef gösteren sözleri ile
hemen savcıların harekete geçmesini, normal ve demokratik bir ülkede
yaşamadığımızın somut göstergelerinden biri daha kabul edebiliriz ancak. Ülkede
demokrasi tarifinin bile yapılamayacağı,
hoşa gitmeyen tanımların tepesine yargı kılıcının kondurulduğu bir dönemin
içindeyiz.
Bu nedenle de, Suriye politikası özellikle de askeri
sonuçları itibariyle tüm ülkeyi, hepimizi, tüm yurttaşları ilgilendireceği
için, tek kişinin ağzından çıkacak kararın çok sağlıklı olmayacağı açıktır. “Ben tek başıma askeri çözümle amacıma
ulaşırım” yanlış bir politikadır.
Suriye’nin
bütünlüğü ne demek
Suriye’nin kuzeyi, şüphesiz PKK / PYD’nin Türkiye
üzerindeki planları açısından tehlike ve tehdit içeriyor. Fakat konu Rusya, Şam
hükümeti ve İran ile birlikte düşünülmek zorundadır.
Çünkü Suriye’nin ülke birliğinin en önemli
destekçileri Rusya ve İran’dır. Ankara sık sık “Suriye’nin ülke bütünlüğünden
yanayız” sözlerini ederken, bunun kanıtı olarak da, Şam ile görüşerek ortak
politik düşüncede birleşmesi gerekir.
Ankara ne düşünüyor, planladığı harekatın boyutları
nedir, bilmiyoruz.
ABD’nin yarattığı yeni durum, Ankara’da hangi yeni
düşünceleri ve politika değişikliklerini gündeme getirdi, getirdi mi
bilmiyoruz.
Ankara, bu kez Washington destekli ve ayarlı bir
Suriye politikası mı izleyecek, buna karşılık Washington’un Türkiye’den Tahran
ve Moskova ile ilişkilerinde yeni bir talebi oldu mu, Ankara ile bir perde
arkası anlaşma var mı, bilmiyoruz.
Coğrafyanın değişmez
sabiti
Türkiye, komşuları Rusya, İran, Irak ve tabii ki
Suriye ile barış ve dostluk çemberi içinde yaşamak zorundadır.
Türkiye ABD ve Batı Avrupa ayarlı bölge çıkarları
doğrultusunda hareket edemez. Bu dün de böyleydi yarın daha çok böyle olacak,
olmak zorundadır.
Ankara bugüne kadar Moskova- Tahran ve dolaylı olarak
Şam işbirliği ile bölgede hareket edebildi ve askeri operasyonlar yapabildi.
Unutmayın, Rusya bir yıl boyunca TSK’ya Suriye üzerinde kuş uçurtmadı. Yani
yine uçurtmaz.
Rusya, İran, Şam, istedikleri “temizliği” Türkiye’ye
yaptırabilirler ve sonra da tamam artık derler. Washington da yeni politik
sahnede başka türlü rol alabilir ve Türkiye’ye hadi bakalım diyebilir.
Ankara, bu bölgede uzun süreli dostluk ve işbirliğini
asla tehlikeye atmalı, tam tersine hızla geliştirecek politikadan asla
vazgeçmemeli ve yarına kötü bir miras bırakmamalı.
Tek çare
barıştır..
Ankara’nın mesela ister ABD ile anlaşmalı olsun ister
“Suriye bizim Osmanlı bakiyemizdir” eski politikasını hortlatacak, Suriye’nin
toprak bütünlüğünü parçalayacak bir politik düşünceye asla sahip olamaz ve
olmamalıdır.
Böyle bir politika, Orda Doğu’nun daha yüzyıl
emperyalist savaşa sahne olmasını geliştirir.
Bugünkü politikalar,
bölgede ve bölge ülkeleri arasında yarının daha barışına refahına hizmet eden
ve bunu teşvik eden politikalar olmalıdır.
Ülkemizin ve bölgenin tek şansı budur, yani barışı
hemen sağlayacak politikalar.
Bunu hiç unutmayalım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder