27 Aralık 2018, Perşembe
/ Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gelmiş geçmiş en hoşgörüsüz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan derim. Bu görüş “suç”
mudur, “hakaret” mı kabul edilir bilemem. Ama savcılar yaratıcıdır, “Sudan bahsettin, demek ki ördek dedin” yorumlarıyla
harikalar yaratıyor, yargıçlar da basıyorlar damgayı.. “Reis”in, CHP’li Özgür Özel’e yaptığı gibi “önce tazminata mahkum edeceksin sonra cezaya”
biçimindeki sözleriyle hemen harekete geçerler. Aslında beklemelerine bile
gerek yok!
Hoşgörüsüz dedim; Cumhurbaşkanı, Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in sözlerine şöyle yanıt verebilirdi:
“Yahu Metin,
Müjdat, sizlerle hep güldük, ama epey abarttınız, ayıp da yaptınız eskileri
kaşıyarak, ama ne Türkiye bir diktatörü yaşatır tepesinde, ne benden bir
diktatör çıkar, bu ülke demokrasi çerçevesinde yaşayacaktır, bazı zorluklarımız
şimdi olsa bile.. ”
Bazı bahaneler de uydurabilir bugüne: Beka falan, saldırılar, terör, dış düşmanlar.. dahası İstanbul’a gittiğinde
onları ziyaret bile edebilir.. inanmasa da, politik davranır (seçimler var ya!)
“güzel günlere çıkacağız birlikte”
demesine de engel yoktur.
Gülmeyin Allahaşkına!
Ama ne görüyoruz, emir, talimat, polisler eşliğinde
savcılığa, karakola haftada bir imza, yurtdışına çıkış yasağı.. Onlar kaçsa
kaçsa mizaha kaçar, kabareye kaçar, espriye kaçar.. Bu insanlara, bu topluma bu eziyet ne? Böyle
bir kara mizah dönemi Türkiye Cumhuriyeti ve yurttaşları yaşamadı! Emin olun
bir daha da yaşamayacaklar! Bir doludur, vurup geçecektir.
“Başkanın
Adamları”
“Başkanın Medya
Adamları”nı seyrediyor ve konuşmalarını dinliyorum. Durum şudur: Reis’in
kararlarını, söylediklerini, politikalarını, her ne olursa olsun, ondan daha
keskin, daha sert, adeta kılıçla ekranları kırıp geçiriyorlar. Hepsi “Başkanın
suretleri” adeta!
Bakıyorum kimlikleri “hukukçu”, Metin Akpınarların ama
“suç işlediklerini” söylüyor. Mahkeme bile yok ortada. Tepeden suçlu ilan
edildiler ya! Biri, “af dilesinler, hata
yaptık desinler Cumhurbaşkanı da onları affetsin” bile diyor.
Bir “denge”, “eşitlik” mi var. Tepeden gazetecilere saldırılabilecek yalan
yanlış ve kasıtlı, ama insanlar gıklarını çıkartamayacaklar. Çünkü bazı
makamlar ikonlaştırılmış, yasaların anayasanın üzerinde bir konuma sahipler.
Bir cumhurbaşkanının gücü muazzam, tüm devlet erki, üstelik yandaşları,
ekranları.. Peki Metin Akpınar – Müjdat Gezen? Sadece dilleri, alkışlamaktan
başka silahları olmayan taraftarları.
Özgür ruh, eleştirir. Ülkenin tek sorumlusu kimse, onu
daha çok eleştirir. Aşırıya da kaçar, çünkü abartır uç noktalara değer.
Demokrasi tolerans rejimidir. Hele hele yöneticiler hoşgörüye mecburdur. Ancak
bizim gibi uygarlaşamamış, gelişememiş ülkelerde, “nasıl bunu der” diye ayağa
kalkarlar.
“İçinde
yasak sözcüğü yok”
“Başkanın Adamları”nı dinleyince bazen kafayı yemişler
diyorum! “Nasıl Cumhurbaşkanını kedi falan çizerler” diyeni bile var! Ama
dünyada bunun örneklerinden söz edersen “bizim toplum bunu kabul etmez”
yanıtını verir.
Uygarlıktan, hoşgörüden, mizahtan bu kadar uzak bir
ülkenin geleceği de karanlıktır!
Çeşitli ülkelerde gösterilerin neden olduğu maddi
zararların ülke ekonomilerine zarar verdiğini sayıp döker. Peki anayasal ve
yasal protesto, miting, gösteri yapmak hak ve özgürlükleri? Hukukçuluğun
ülkemizde gugukçuluk olmasının tipik örnekleri olarak olarak boy gösterirler
ekranlarda. Hiç de kızarmadan.
Anayasa madde 94e der ki: "TBMM Başkanı, üyesi bulunduğu siyasî partinin veya parti grubunun
Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine, Meclis tartışmalarına katılamaz".
Gugukçu “ama madde içinde yasak kelimesi geçmiyor”
der ve Binali Yıldırım istifa etmeden TBMM başkanlığından aday olmasını
onaylar.
Başkanın adamları her şeyi savunmaya amadedir! Öyle
ki, Başkanın henüz yapmadıklarını bile savunmaya hazırdır. Türkiye’de baskılar mesela
daha koyulaşsın, hele o zaman görün siz keskinliklerini!
Dönemin insanları! Kılıçları onların da kırılır..