3 Eylül 2018 Pazartesi / Bilim ve Siyaset, Orhan
Bursalı
4 bakan
toplantı yapmış ve Avrupa Birliği yolunda “reformlara
devam edeceklerini” belirtmişler. Gözünüzden kaçmamıştır. Bakanlardan biri Soylu. Bir kaç gün önce de, bir
zamanlar Erdoğan’ın kabul ettiği Cumartesi
Annelerinin 700. Hafta toplantısını sille tokat, cop, biber gazı ile
dağıttırmıştı.
Soylu,
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine dahil olmadan önce, özellikle CHP’ye ve
HDP’ye şiddetli saldırılarıyla göz doldurmuş ve yorumumuzu yanıltmayarak bakan
seçilmişti. Avrupa’ya güvence vermek ve dolar üzerindeki siyasal baskısı düşürmek için toplanan 4 bakanın
açıklamasını okuyunca iki yanlış insan orada dedim. Biri Soylu diğeri de Adalet
Bakanı Gül. Niye Gül de?
Adaletin
düzgün işlemesine henüz bir katkısını göremedik, tersine adaletsizlikler eski
hesap gırla gidiyor. Cumartesi Annelerine saldırı da aslında Anayasal hakların
kullanılması açısından doğrudan Gül’ün yetki ve sorumluluk alanında değil mi?
Peki Anayasa’nın amir hükmüne rağmen, Yargıtay’ın, Enis Berberoğlu’nun tutukluluğunun devamında bir sakınca görmeyen
kararı, Anayasa’nın açıkça ve net çiğnenmesi anlamına gelmiyor mu?
Yargıya karışın lütfen, mesela...
Anayasa
bir var bir yok. İşlerine geldiği gibi. HDP lideri Demirtaş’ı tutuklatan
siyasal anlayış, CHP’den de muadili Kılıçdaroğlu’nu içeri atamayacağı için Enis’i
esir aldı. Hiç bir vicdan, yasa, anayasa bunu kabul etmiyor ama tınlayan yok.
Aynı
şekilde Osman Kavala.. Yargısız infaz,
sudan bahaneler. Kavala da tam bir siyasal operasyon kurbanı! Tıpkı daha önce
Büyükada insan hakları toplantısına katılanlara karşı düzenlenen –siyasi esir
alma– operasyonu gibi.
İnsanlara
bu eziyeti ne zaman sonlandıracaksınız? Adalet Bakanı Gül adaletin tecili için
ne yapıyor, bu konuda, “yüksek yargıya karışamayız” mı
diyor?!?!
Hayır
karışın.. Şöyle deyin:
Hakimler
özgürdür, hiç bir merciden gelecek işaretlere göre karar alamazlar, kararları
siyasi olamaz, hukuka, kanıta, tamamen hakim vicdanına ve yasalarımızın
öngördüklerine göre karar vermekle yükümlüler.. Hiç bir mahkeme ve yargı,
yasalara aykırı, üzerinde siyasi şüpheler uyandıracak bir kararın altına imza
atamazlar ve dünyaya, Avrupa’ya ülkemizin itibarını sıfırlayamazlar.
Hatta şunu yapmalı bakanlık veya hükümet: Verdikleri yanlış kararlardan doğacak tazminatlar
eskisi gibi hakimlere rücu edilmeli, devlet aradan çıkmalı, ben ödeyeceğim
dememeli! Siyasi iktidar neden tazminatları devlet ödeyecek dedi? Çünkü yargıya
siyasi kararlar verdirttiği için. Hem siyasi kararlar verdirt ve tazminatlar
ödenmesine neden ol, hem de bunu kararı veren yargıçlara ödet! Eşyanın
tabiatına aykırı tabii ki böyle bir durum.
Yeni rüzgar mı esiyor
Cumhurbaşkanı’ndan
ılımlılık mesajları mı geliyor? Mesela dünya çapında değerimiz Fazıl Say’a, annesini kaybı nedeniyle
(başın sağ olsun sevgili Say) telefon açıp baş sağlığı dilemesi.. Bir süre önce
de konserini yasaklatan bu iktidarın kültür işleriydi.
Adli
yılın açılışı mesajında hukukun üstünlüğüne vurgu yapıyor ve
gerçek
anlamda bağımsız ve tarafsız bir yargının işleyişini güçlendirme konusunda
kararlıyız, diyor.
Tabi
ki biliyorum, bu tür kaç mesajı oldu, ama değişen bir şey olmadı! Ne diyecekti
yani, bu ülkeye hukukun üstünlüğü fazla
mı?!
Fakat
şu günlerde zor bir durum var, biliyorsunuz.
Birincisi
ekonomik kriz. Kriz gerçek, zaten patlayacaktı. Ama üzerine bir de siyasi kriz
baskısı binince birden infilak etti.
AB ile oynaşma
İki
durum iktidarda esen rüzgar gülünü etkiledi. Ekonomik krizin doğurduğu
zorunluluklar ve ABD’nin siyasal- ekonomik baskısı (Ticaret savaş). Bu
ikincisinden muzdarip AB ve Rusya da var (Tabii ki İran da).
Bu
doğal bir ittifakın oluşmasına yol açıyor.
14 Ağustos’taki yazıma uygun seyrediyor olay (www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1054774/Dolar_imparatorlugu_ve_TR_icin_yeni_bir_politik_vizyon.html )
İktidar
AB ile bir ittifak oluşturdu. Bu, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik krizini de
hafifletmenin bir aracıdır. Dış ekonomik çevreler Erdoğan’ın ekonomi üzerindeki
etkisinin kısıtlanmasını ve MB’nin bağımsızlığını (hatta Damadın ayrılmasını)
zorunlu görürken, Ankara buna karşılık AB reformları sürecek politikasıyla
(veya havucuyla mı desek), yatırım koşullarının iyileştirilmesini sağlamaya
çalışıyor. Kim bilir, büyük borçların ertelenmesini de.
Bu
bağlamda Enis ve Kavala’nın yakında serbest kalmasını umabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder