Sancar: Ülkeme küsüm!
Çin, konferans başı 45 bin dolar önerdi
Orhan Bursalı
Aziz Hoca ile Anıtkabir dönüşü Grand
Ankara otelinin lobisinde sakin bir köşede konuşuyoruz. Sancar’a Türkiye’den
yapılan yoğun davetler meselesini açıyorum öncelikle. Bak sana böyle bir davet var diyerek gönderdiklerim dahil, çağrılara
yanıt veremiyor. Beni araya koyanlara diyorum ki, kendiniz başvurun, Aziz Bey beni araya koyduğunuza sinirleniyor
olabilir. Ama çok davet alıyor, büyük olasılıkla ya yanıt vermeyecek ya nazikçe
gelmeyeceğini söyleyecek...
Türkiye’den o kadar çağrı yapılıyor sana,
ama gelmiyorsun, peki başka yerlere gidiyor musun? Bildiğim kadar Nobel ödüllü
bilimcilere konuşmaları karşılığında üstelik iyi bir telif ücreti de ödüyor
veya öneriyorlar.. Senin durumun nedir?
Sancar:
Türkiye’den de her gün gel
konuş daveti geliyor. Şimdi düşün, hayatım Türkiye’de davetten davete koşmakla
geçecek. Ben ne yapayım, laboratuvarımı kapatayım ve araştırma hayatımı
sonlandırayım mı.. Mümkün değil, çok önemli çalışmalarım var.. Üniversitelerden
ve öğrencilerden gelen davetleri reddetmek zor oluyor. Hayır diyemeyeceğim için
yanıt da veremiyorum pek çoğuna. Her gün davet edenlerle yazışmanın da ne kadar
zaman alacağını tahmin edersin. ABD’ye gelen Türklerden bazısı çat kapı
geliyor, randevu falan yok, onlara da durmadan zaman ayırmam bazen tüm günümü öldürüyor..
Fakat bir şey de diyemiyorum, çünkü Nobel’i Ata’ya ülkeye armağan etmem büyük
ilgi yarattı, ve benimle iletişim içinde olmak istiyorlar, onlar da haklı.
Amacım Türkiye ve Türk dünyasının bilimde öne geçmesine katkıda bulunmak.
Söze
karışıyorum: Türkiye
başarıya aç. Millet, içinden çıkan, büyük bir başarıya imza atmış, üstelik
kendini ülkesiyle özdeşleştiren Sancar’ı bağrına basmış, tepe tepe kullanmak
istiyor. Nobel kazanmış 3-5 bilimcimiz olsa durum farklı olabilirdi.
Sancar sözüne devam ediyor: Amerika’dan,
Avrupa’dan ve dünyanın çeşitli ülkelerinden de davetler geliyor. Günde ortalama
iki davet. Bunlara da gitmiyorum. Bu
davetli konuşmalara 10 ile 20 bin dolar telif öneriyorlar. Ama hiç birine
gitmedim.
Soru: Neden? Kurduğun Vakfın Türk Kültür Evi projesi
için paraya ihtiyacı var, oraya destek olmaz mı?
Sancar:
Vakfın başında bu işlerle
ilgilenen eşim Gwen ve diğer arkadaşlar var, bu onların işi. Benim de esas işim
bilimsel çalışmalarımı sürdürmek. Bu davetlere icabet etsem, laboratuvardaki
çalışmalarım aksar. Bölünürüm..
Bak sana ne diyeceğim, Çin’e davet
ettiler, konuşma başı 45 bin dolardan çeşitli üniversitelerde 10 konuşma
önerdiler. Henüz evet demedim, belki bir kezlik bu daveti, parayı kız
öğrenciler ve böyle amaçlarda kullanmak üzere bir kez kabul ederim. Ama esas
olarak Türk devletlerinden ve KKTC’den başka bir yere gitmeme kararım var.
Konferans hakkımı Türk cumhuriyetlerine ayırdım. Onlarla aramızda para meselesi
yok.
En son nereye gittin?
2017 Haziranda Azerbaycan’a gittim. 2018
Nisanında Kazakistan, Kırgızistan ve KKTC’ye gittim. Kırgızistan Başkanı davet
etti, Aziz Bey Türk Cumhuriyetleri diyor,
Türk Birliği diyor, gelsin bir konuşalım ne demek istiyor diye. Sohbet
ettik. Kırgızistan bu ülkelerin en yoksulu. Konferans verdim.. Laboratuvarımda Türkiye’den, Doğu Türkistan
eyaletinden, Azerbaycan’dan asistanlarım var. başarılı araştırmacılar benim
yanımda yetişiyorlar, ülkelerine dönüp bilim yapsınlar istiyorum. Türkiye ve
Türk kökenli cumhuriyetlerde bilim hızla gelişmeli..
Orta Asya’da Türkler ve bilim
Aziz hoca ile bilim tarihi üzerine sohbete dalıyoruz. İslam’ın
bilimde Altın Çağı sohbetin merkezinde. Yeni bir kitaptan bahsediyor. Prof.
Frederick Starr’ın “Lost Enlightenment: Central Asia’s Golden Age from the Arab
Conquest to Tamerlane” (Kayıp
Aydınlanma: Arap Fethinden Timurlenk'e Orta Asya'nın Altın Çağı). Genel anlamda
“İslamın Altın Çağı” olarak nitelendirdiğimiz 800- 1200 yıllarında Doğu’da
bilim patlamasını inceliyor kitap ve “İslam denince sanılıyor ki Araplar bunu
gerçekleştirdi, oysa bu patlamayı Orta Asya’da, Özbekistan’da, İran’da
bilimciler gerçekleştirdi ve Arapça o tarihte entelektüellerin yazma konuşma
dili olduğu için, bu patlama Araplara mal edilir, oysa bu bilimcilerin bir çoğu
Orta Asya Türk kökenli. Mesela İbni Sina, Harezmi, Buhari Özbekistan’nda,
Farabi Kazakistan’da, Gazali İran’da yaşıyor ve kökenleri Arap değil... Kitapta
400 kadar bilim insanı ve katkıları var.
Sancar: Arapların
bilime çok katkısı olmuştur ve bu çağda bile en saydığım bilim insanlarından
biri Mısırlı Ahmed Zewail’dir. Onun geliştirdiği femtokemistri yöntemini
kullanarak en güzel çalışmalarımdan birini yaptım. Zewail 1999’da kimya Nobel ödülünü
tek başına kazandı ve iki yil önce vefat etti.
Sancar’ın yüzü gülüyor anlatırken. Türk
Cumhuriyetlerinde bilimin vaktiyle parlak durumu yeni bir ufuk açıyor
bakışında. İşin içinde Türkler var
diyor, bugüne kadar bu tür iddialara çok
da inanarak yaklaşmazdım, fakat bu
kitap çok ciddi ve Orta Asya’yı iyi bilen bir bilim insanı inceliyor durumu.
Starr, Princeton Üniversitesi’nin de Rektörü..
Diyorum ki, Bilim bir zamanlar Batı’nın malı değildi, büyük uygarlıklar bir yerde
çakılı kalmıyor, uzun döngülerle yeryüzünü dolaşıyor. Ama bugünkü bilim Batı uygarlığı damgalı. Şüphesiz ki Orta Asya,
Hindistan, İran’da yeşeren bilimi devralıyorlar, Ege ve Anadolu uygarlığından
öğreniyorlar, bunların üzerine inşa ediyorlar bugünü.
Aziz Hoca sözü alıyor: Çin’de
bilim yeniden yükseliyor, üstelik büyük bir hızla. İlk kez bilimsel yayınlarda
ABD’yi yakaladılar. Benim laboratuvarımda çok Çinli araştırmacı var. Çok
çalışkanlar ve başarılılar. Öğrenci olimpiyatlarında Amerikalıların kurduğu en
iyi öğrenci kimya takımının beşi de Çinli! Aralarında aslen Amerikalı yok! Bu
öğrencilerin çoğu ülkesine dönecek ve Çin bilimini yükseltecekler.
Orta
Asya’daki bilimin altın çağında Çin de altın çağını yaşıyordu. Ama hem Çin
geriledi hem de Türkler. Bak aklıma geldi: Çin ilk Nobel bilim ödülünü benimle
birlikte 2015’te kazandı. Çinli bilimciler gelecek 20 yılda 10 tane Nobel
alırlar. Tabii Nobel’in yanı sıra büyük başarılara imza atacaklar.
Çin
Batı ile Amerika ile yarışıyor, ama biz yarışmıyoruz diyorum.
Konu geliyor Türkiye’de bilime ve Türkiye’nin bilim politikasına. Fakat bu
konuyu yarın yazacağım. Sancar önemli şeyler söylüyor.
Kanserde neler oluyor
Sancar, kanser üzerinde çalışıyor. Kanser
ilaçlarının etkisi ile insanın biyolojik saat ritmi arasındaki ilişkiyi
araştırmada yeni bilgiler üretiyorlar. Bu konuda yeni çalışmaları var.
Özellikle ünlü kanser ilacı Cisplatin’i kullanıyorlar. Bu ilaç kanser hücrelerini
öldürüyor ama hem DNA’ya zarar veriyor hem de başka ciddi yan etkileri var.
Hangi zaman diliminde alınmalı ki bu ilacın iyileştirici etkisi artsın veya
zehirleyici etkisi azalsın..
Son yayınlarında, bu amaçla, fare böbrek ve karaciğerinde,
Cisplatin kanser ilacının yarattığı DNA hasarının onarımında, biyolojik saat
zamanının etkisini test ettiler. Genom onarımının iki biyolojik saat tarafından
kontrol edildiğini gördüler. Genel onarımın en çok etkin olduğu zamanları, çoğu
kanserin hatalı sirkadiyen ritimlerini saptadılar ve ilacın zamanlanmış dozu
ile yapılacak yeni araştırmanın, ilacın sağlıklı dokudaki hasarı
azaltabileceğini ve tedavi indeksini geliştirebileceğini gördüler.
Sancar’a soruyorum: Peki bu çalışma nasıl ilerliyor? Henüz
bilimsel dergilere göndermedikleri için yazılmasını istemediği, ulaştıkları çok
önemli bulgulara işaret ediyor. Model farelerde gerçekleştirdikleri insan kalın bağırsak kanserinde
keşfettikleri, eğer pek çok kanser türünde de doğrulanırsa, kanser ve biyolojik
ritm ilişkisinde yepyeni bir aşamaya ulaşacaklar ve bu bulgu büyük ses
getirecek. Bu araştırma sonucunun resmen açıklanmasını bekliyoruz.
Çok yavaş ilerliyor
Bilimin mesela kanser konusunda her yıl 6 milyar doların üzerinde
para harcamasına rağmen, onlarca yıldır kesin bir çözüm üretemediğinden
hareketle, fikrini soruyorum. Diyor ki, bilim adım adım ilerliyor, taş üzerine
taş konarak.. öyle büyük paradigma değişiklikleriyle büyük devrimsel çözümlerle
sorunun halledileceğini düşünmüyorum. Çünkü moleküler ve genetik düzeyde
anlaşılması gereken daha çok konu var. Bak, yeni yöntemler keşfediliyor, ve bu
yöntemler çalışmalara büyük hız kazandırıyor.
Sancar’ın yeni yöntemleri hemen kullanma yeteneğini bildiğimden,
genetik müdahalelerde çok hızlı sonuçlar veren mesela CRISPR-Cas9 yöntemini laboratuvarında kullanmaya başladığını
öğreniyorum.
Yarın.
Sancar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder