29
Temmuz 2018 Pazar / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Amerikalı Papaz adil bir
yargılamada mi? Suçlamalara baktığınızda, onu yargılayacak, üstelik tutuklu
yargılayacak somut bir delil göremiyorsunuz. Ama ilgililer “yargı tarafsızdır”
gibi gülünç iddialarla siyasi iktidarın bu tasarrufunu savundukça, gülünç bir
durum ortaya çıkıyor ve dünya gülüyor.
Macron olsun
Merkel olsun, kendi yurttaşlarını
özgür bırakmak için girdikleri siyasi (pazarlık) ilişkisini kabul etmeleri
hatalıydı. “Yurttaşım serbest bırakılsın da gerisini boş ver, zaten Ankara
egemenlerinin adalet ve yargı konusundaki davranışlarını ve konumlarını tüm
dünya biliyor..”
Buna dayanarak özel
ilişkilerle yurttaşlarını kurtardılar. Peki kendi ülkelerinde itibar kazandılar
mı? Mesela şunu mu diyor seçmenleri, “helal olsun, allem etti kallem etti, Erdoğan’ın
elinden tutukluları aldı, aferin ona”.
Türkiye devletinin tarihinde
böylesine bir al-ver ilişkisi (casus değiş tokuşu mu bu!) görülmemiştir.
Bu durum, Türkiye’nin ABD’nin
haksızlıklarına karşı (FETÖ, Suriye- PKK, S-400, F-35) Türkiye’nin haklı mücadelesini
zayıflatıyor, dahası sıfıra indirgiyor.
Yukarıda saydıklarımın hepsi
siyasi tartışma konusudur.
Ama Amerikalı papaz davası,
hukuk ve adaletle ilgilidir. Hukuk ve adaleti siyasi hesaplaşma aracı
yaparsanız, kaybedersiniz... Bu “şantaj” literatüründe yerini alır.
İlk yapanın üzerinde kalır
İktidarda bunu görecek ve
fikrini söyleyerek bu politikanın yanlışlığını gösterecek kimse yok mu? Yoksa
hepsi, Başkan’ın “kimsenin yeri garanti
değildir, hemen değiştirilir” biçimindeki net açıklamasının boyunduruğu
altında mı görüyor kendisini, veya artık “Reis ne derse, yaparsa doğrudur”
inancı mı gerçekliğin yerine geçti? Sanırım öyle.
Beyler, mesele Türkiye! Karşındaki
de, başka araçları, ekonomik vb devreye sokar. Der ki “bunların anlayacağı dil
budur”. Yaşadığımız kısaca bu.
Üstüne üstlük, bazı muhalefet
önde gelenleri de bu konuda mesela şantajın sadece karşı tarafını görüyor ve
sokaktaki algıya teslim oluyor. Peki adalet?
Zaten otoriterler her zaman
adaleti özellikle bu amaçla emir komutaları altına alırlar. Dünkü Cumhuriyet’te
iktidarın siyasi amaçlı içeri attığı ancak pazarlıklar soncu veya hoşa
görünmek- gücünü göstermek için sonra serbest bıraktırdığı gazeteciler vb.nin
öyküsü derlenip toplanmıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nde öyle bir olay yaşanmamıştır.
Geldiğimiz nokta içler acısıdır.
Siyasi restleşmeler içine
şantaj girerse, bu ilk yapanın üzerinde kalır.
Kılıçdaroğlu da tutuklu
Ama mesele sadece hukuk ve
adaleti dışa karşı bir güç gösterisi aracı olarak kullanmaktan ibaret değil.
İçeride farklı mı?
Saray CHP’nin sırtından
sopayı eksik etmiyor. Açtığı hakaret davalarının sonu gelmiyor, tazminat
davaları da bir bir ardına CHP aleyhine sonuçlanıyor. Tersi beklenmemeliydi. Komuta
altındaki bir adaletten bahsediyoruz .
Enis Berberoğlu Saray’ın siyasi tutuklusu. Eren
Erdem de öyle. Bunları, toplumda var olan “bir suçları olmasaydı mahkum
olmazlardı” genel saçma kanaate dayanarak da yapıyorlar. Adalet’in olmadığı
yaygın bir kanı. Ama adaletin siyasi amaçlarla kullanılması,
toplumsal kayıtsızlığın ve kamplaşmanın cenderesinde eriyip gidiyor. AKP destekçileri yargının dışa karşı haksızca
kullanılmasını “büyük liderlik” gibi basit ve sıradan bir sokak algısı olarak kabul
ediyor ve övünüyorlar.
Enis de Erdem de, içerideki
siyasi tutuklular. Daha önce de Cumhuriyet çalışanları, daha önce de....
Enis’i mahkum edecek somut
hiç bir delil yoktur.
İki tanık ile adam asmaca dönemi
Ülkemizde hukuk, kanıt
üzerine kuruludur. Bu iktidarla birlikte evrensel hukuk ve yargılama sistemi
ülkemizde değişti ve “iki tanık” ifadesiyle adam asmaca dönemine dönüldü. İki
uyduruk tanık.. Bunu Amerikalı papazın yargılanmasında da görüyoruz.
FETÖ+ AKP ortak iktidarının
Silivri yargılamalarındaki sahte deliller döekminden, uyduruk ve delilsiz tanık
ifadeleri derekesine düştü adalet.
Enis’in hapiste kalması, Kılıçdaroğlu’nun tutuklanmasına denk
gelir. Kılıçdaroğlu’nu alamadıkları için –henüz– punduna getirip Enis’i
aldılar. HDP Lideri Demirtaş’ın
içeride tutulması da aslında, yine bu duruma denk bir iktidar uygulamasıdır.
Yarın iktidar için ciddi bir
seçmen seçeneğine dönüşsün, mesela Meral
Akşener’in de başına gelecek budur.
Muhalefet kendine karşı bile
adalet savaşı verebilecek durumda değil.
Yarın : Dört kıskaç...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder