4 Mart Pazar, 2018 / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
İktidarın Başkanlık seçimlerini garantilemek için
tamamen kendine yonttuğu bir seçim yasa tasarısı Meclis’te “şeklen” görüşülüyor.
Bugüne kadar olduğu gibi, muhalefetle asla uzlaşma aranmıyor. AKP ve MHP’nin
“Başkan” olmak ve Meclis’e milletvekili sokabilmek amacıyla yaptıkları bir “varoluş” ittifakı... Tek başına, birinin
başkanlığı alması, diğerinin de Meclis’e girmesi olanaksız..
Tüm partileri ilgilendiren temel bir yasadan
bahsediyoruz!
Demokrasinin, anayasal tüm sistemin bazen tam bazen
yarım ortadan kalktığı ve tamamen “sandığa” indirgendiği bir ülkede daha ne
olsun, diyeceksiniz.
Tasarıda çok önemli gördüğüm bir “değişikliğe” değineceğim.
Emine Kaplan’ın geçen günkü haberinde
vardı, Meclis Komisyonundaki görüşmelerde CHP’li üyeler sordu, ama asla tatmin
edici bir yanıt alınamadı:
Bugüne kadarki seçim kütüklerinde, bir apartmanda
kimlerin seçmen olarak kayıtlı olduğu biliniyordu. Şimdi bunu değiştiriyorlar,
apartmanda oturanlar farklı sandıklara dağıtılıyor, seçim listesine bakanlar
sadece kendi “hane halkı”nı görecek. Apartmanda başka kimlerin kayıtlı olduğunu
bilemeyecek.
Bugüne kadar ki seçimlerde “seçmen güvenliği”, “gerçek
seçmen varlığı” açısından önemli bir “kontrol” karinesi ortadan kaldırılıyor.
Adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre oluşturulan seçmen kütüklerinin
tamamen şaibeli hale geleceği yeni bir durum söz konusu. Bu sistem şüphesiz
tamamen devletin kontrolü altında. Nüfus müdürlüklerinden TÜİK’e kadar uzanan
ve oradan Yüksek Seçim Kurulu adındaki son seçimlere şaibesi damga vurmuş bir
zincir.
Bir “el” kütüklere karışırsa?
Şimdi bir “el”, hangi aşamada bilemem, YSK’ya
gönderilecek “seçmen” kayıtlarını istediği gibi biçimlendirebilir. YSK bunu
yapmak zorunda değil, o elindeki listeleri yayınlayacaktır.
Şimdi, bir “el” mesela 2 – 5 milyonluk bir hayal
nüfusu seçmen diye kütüklere kaydettirebilir. Bunu bizim bilmemiz olanaksızdır.
Bizim apartmanda tüm kayıtlı olanları göremediğimiz sürece, bizim apartmanda
seçmen olarak kayıtlandırılmış, orada oturmayan “hayali” isimler sandıklarda oy
kullanabilir. Bunu da bilemeyiz.
Bunu saptamanın tek yolu, bir delinin çıkıp, kendi
apartmanına kaç seçmenin kayıtlı olduğunu kendi seçmen bölgesindeki tüm sandık
listelerinde arayıp bulmasıdır. Yüzbinlerce isim ve binlerce listeden
bahsediyoruz!
Eğer CHP’liler taslaktaki bu maddeyi
engelleyemezlerse, hileye açık bir yapı oluşturuluyor. Ve bu kötümser kestirim
gerçekleşirse, seçime katılım oranında çok yüksek bir orana ulaşılır! Bilenler
bilgi aktarsın fikir söylesin! Seçmen nüfus sayısı mı bunu engeller?
Ve hilenin çok sonra veya belki de artık hiç
farkedilemeyeceği bir seçim sonucunda “Atı
alan Üsküdarı” geçer!
“Dış borç sürdürülemez artış içinde”
ODTÜ İktisat Bölümü Emekli Öğretim Üyesi
Dr. Oktar Türel’n bir açıklamasına
yer veriyorum.
"Ürettiğiniz
Borç İçinde Batma Olasılığımız Ne?" başlıklı yazınızda Türkiye'nin dış
borç yükü (yani dış borç / GSYH oranı) değerleri 2002'de % 54.8, 2017'de % 52.0
olarak veriliyor. Cari fiyatlarla hesaplanmış bu büyüklükler, okurunuzda dış
borç yükümüzün fazla değişmediği, hatta azaldığı izlenimini uyandırabilir.
TÜİK'in internet sitesine
göre 2002 yılı GSYH'sı 359.4 milyar TL. Hazine'ye göre 2002 yılı sonunda dış
borç 125.6 milyar $.. $/TL kuru 1.6477 olduğundan, 2002'deki dış borç yükümüz %
57.6 yakınlarında idi (sizin atıfta bulunduğunuz orandan çok farklı değil).
TÜİK'in yeni ulusal gelir
serilerine göre Türkiye'nin reel hasılası 2016'da 2002'dekinin 2.15 katına
çıktı. Öte yandan 2016'da 405.1 milyar $ tutarındaki dış borcun 2002 sabit
fiyatlarıyla eşdeğeri, 303.5 milyar $ yakınlarında. Buna göre reel dış borç, 2003-2016 döneminde yaklaşık
2.42 kat arttı.
Reel dış borcun reel ulusal
gelirden daha hızlı artması nedeniyle, kesin sayılabilecek verilerin bulunduğu 2016 yılında dış borç yükü, 2002 sabit
fiyatlarıyla % 64.8'dir (= 0.576 x 2.42 / 2.15). Eğer TÜİK, 2016'da yaptığı
revizyonlar sonrasında 2016 yılı hasılasını kabaca % 15 artırmamış olsaydı, dış borç yükü %75 dolaylarında
hesaplanacaktı.
Açıkladığım nedenlerle,
sorun sadece Türkiye dış borç yükünün "Kırılgan Beşli"ye kıyasla
yüksek olması değil, buna ek olarak 2002 - 2016 döneminde (yakın gelecekte sürdürülmesi
mümkün görünmeyen) bir artış eğilimi sergilemesidir.”
Çok farklı bir seçim olacak. İnsanların seçime ve sisteme güvenleri kalmadı zaten.
YanıtlaSil