SAYFALAR

21 Ekim 2017 Cumartesi

Doğrulanan teori: “İstanbul’un Çöküşü”, Collapse

Doğan Kuban hocanın, İstanbul’un yaşanmaz bir çöküntü kente dönüştüğü konusunda ortaya attığı teorinin üzerinden 15 yıla yakın zaman geçti. O zamanki dergimiz Cumhuriyet Bilim Teknoloji’nin kapak konusuydu. Kuban çok sayıda yazı daha kaleme aldı İstanbul’un çöküşü üzerine.. Ki o zamanlar henüz İstanbul’un dört bir yanı böylesine ucubelerle donatılmamıştı, ama trafik denen bela nedeniyle bir yerden bir yere gitmek yine mümkün değildi. Aradaki tek fark, trafiğin bugün kentin hemen her noktasında neredeyse geçişe izin vermiyor olmasıdır.
Bugünden o güne baktığımızda, büyük bir öngörünün gerçekleştiğini görüyoruz. 15 yıl önce biz “şu metro yapılsa bu çökme gerçekleşmeyebilir” düşüncesindeydik. Metro yapıldı, yapılıyor.. daha neler neler. Avrasya Tüneliymiş, üçüncü köprüymüş.. yeni yollar, viyadükler.. Bu iktidarın yapmakla övündüğü artık yüz milyar mertebesine ulaşan “büyük” projeler gerçekleşti, ama İstanbul bütün bunların sonucu daha da yaşanmaz hale geldi.
İstanbul’un yerleşmeye açılmayan tek bir noktası yok.
Tüm deprem alanlarını, ve bu bağlamda da insanların yaşam alanlarını yağmaladı Büyük Şehir Belediyesi ve Merkez hükümet!
Binlerce insanı tek bir ucubenin içindeki hücrelere tıkan aşağılık beton yaratıklar dört bir tarafı sardı.
Ve bu insanlara “modern yaşam” olarak sunuluyor.

Dünyada İstanbul

Bakıyorum en çok cinayet işlenen kentler arasında 10.sıraya yükselmiş bu kent.
“İstanbul en kötü trafiğe sahip 10 şehir arasında, yolda öfke (trafik canavarı) puanlarında ise St Petersburg ve Bogota’nın ardından en kötü 3. şehir oldu.” (Eylül 2017)
Hey iktidar, yaptığın bunca köprü tünel yol vb ne işe yarıyor?! İnsanların sinirden birbirlerini öldürmesine mi?
Yaşanabilir kentler sıralamasındaki yerine bakın İstanbul’un: 122.
Kişi başına düşen yeşiy alan, mesela esenler’de 1 metrekareye kadar düşüyor. Ortalam İstanbul’da Büyükşehir verisi doğruysa 6,5 metre kare. Olması gereken ise en az 15 metrekare. New York’ta bile 27 metre, Viyana’da 60 metrekare

.
Peki ne olacak?

Bir okur “Köyüne gidene teşvik verilsin ve İstanbul’daki evi yeşil alan olsun. Her sokakta 100 m2lik parklar” öneriyor! Bu iktidar oraları da birleştirir ve ucubeler dikilmesine açar.
Bir başka okur “Abi inan ki Beylikdüzü’nden inerken ki manzaraya bakarken dehşete kapılıyorum. Benim güzel Samatyam bile santim santim çürüyor.”
Bir başka okur, Atatürk’ün 1937’de bizzat çizdiği köy-kent ve tarım–kent projelerini anımsatıyor.
Bir diğer okur, “CHP'nin son genel seçimdeki ‘Anadolu'da Ticaret Merkezi’ projesi İstanbul'u kurtaracak olan çaredir.. Yerel yönetimle kurtarmak çok zor...” diyor.
En önemlisi, çalışma alanlarının, sanayi ve ticaret merkezlerini şüphesiz ki Anadolu’ya yaymak. İnsanların geçimlerini sağlayabilecekleri ve mutlu yaşayacakları merkezler inşa etmek.

“Anadolu’yu çağdaşlaşma”

Yine Doğan Kuban’a geleceğim. Herkese Bilim Teknoloji’nin 29. Sayısında Kuban hoca, özünde İstanbul’u kurtarmak fikri olan, “Anadolu’yu sanayileştirmek ve çağdaşlaştırmak için bir program taslağı” önermişti. Diyordu ki:
Önerdiğim Anadolu sanayileşme tasarısı, Anadolu’da fabrika kurmak değil, tümel ve bütün yurt yüzeyine yayılan bir sanayileşmeyi öngören ve ona paralel gelişecek uygar bir yaşamı hedef alan bütüncül bir kalkınma projesi taslağıdır. Bu sanayileşme ağında bir sanayi dalına tahsis edilen kentlerin 200 000 ile 1 000 000 boyutlarında kalmaları, gelişmenin dengeli yayılması için sayısal sınırlar olarak önerilmekte. Her seçilen kentte nüfus sınırları kentin var olan sanayi potansiyeli, yeni yerleşecek üretim potansiyeli ve ham madde sağlanması durumlarına bağlı olarak saptanacaktır..”
Salt sanayileşme değil mesele. Kentlerin, yörelerin sahip oldukları tüm özellikleri dikkate alan bir öneriydi Kuban hocanın.
Batan bir kentte yaşam.. Göçü durdurun ve İstanbul’u dağıtın..
19 Ekim 2017 Perşembe / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder