SAYFALAR

6 Ağustos 2017 Pazar

Darwin’den 1000 yıl önce, İslam’da Evrim düşüncesi


 Cehaletin böylesine başka yerde rastlamak mümkün değil.
Müfredat’dan Evrim başlığının çıkartılmasının çok iyi olduğunu belirten Kreatonist Dekan, Biyoloji Bölüm Başkanı Profesör bey, İslâm’ın Altın Çağı olarak nitelendirilen ve 800- 1300 yılları arasında İslam bilginlerinin Avrupa’nın çok üstünde bilime, düşünceye ve teknolojiye katkı yaptıklarını ve evrimi ilk kez dile getirenler olduğunu söyleyince kendisine...
Ne yanıt verdi dersiniz?
“O dönemin İslam bilginleri Avrupa’nın düşüncesinin etkisi altında kalmışlardı, bugünkü gibi..”
Bak sen..
Avrupa ilkelliğin batağında, henüz taassubun dibini yaşıyor, Yunan uygarlığına fikir olarak bulaşmamış.. Anadolu’dan başlayan bir kuşak Mezopotamya, yukarıda Horasan, İran’a sararak Hindistan’a kadar uzanıyor. Bu kuşak bir aydınlanma içinde. Tıp, Fizik, Geometri, Matematik, Cebir, Astronomi.. Felsefe filizleniyor. Ve bu “erken aydınlanma kuşağı” içinde İslâmın yıldızı parlıyor.
Ve Evrim düşünceleri de filizleniyor.
Yani bırakın Avrupa’dan etkilenmeyi, İslâm’da Evrim düşüncesi Avrupa’ya 1000 yıl fark atıyor! Biri 800’ler, Darwin ise 1800’ler!
Adam sözde “İslamcı”. Ama İslam uygarlığının en şaşalı ve yüzakı dönemi hakkında bilgi sahibi değil.. Pardon. Bilgi sahibi de ileri sürdüğü parlak düşünceleri kötülemek için “Avrupa etkisi” deme cüretini gösteriyor. Sahip çıkacağına!

“Yeni türler ortaya çıkar..”

Mesela Abbasi döneminin parlak insanlarından, Basra doğumlu El Cahiz, Hayvanlar aleminde geçerli olan evrimsel koşullar için şu düşünceleri dile getirebiliyor:
Hayvanlar, varlıklarını sürdürebilmek için, yiyecek bulmak, başkası tarafından yenmemek, hırpalanmamak ve çoğalmak için sürekli bir savaşım içindedirler. Çevresel etkiler, organizmaları, yaşamını sürdürebilmek için yeni özellikler geliştirmeye zorlar, böylece de yeni türler ortaya çıkar. Çoğalma, yavrulama fırsatı bulanlar bu başarılı özelliklerini daha sonraki nesle aktarırlar..” (Mehmet Emin Özel’in Herkese Bilim Teknoloji sayı 72’de yayımlanacak yazısından..)
Darwin’in “en iyi uyum sağlayanın yaşama şansının olduğu” tezinin en erken dile getirilişi.. Şüphesiz, Darwin bu süreci Doğa’ya, İslam düşünürleri ise Allah’a bağlıyor.
Darwin’den 850 yıl önce de İbn Miskeveyh: “Yüksek alemden inen nefs (ruh) çeşitli dünya varlıklarında kendini göstere göstere tekamül etmiş, nihayet insanlık mertebesine gelmiştir. Ruh bitkiden sürüngen hayvanlara, oradan maymunlara ve insanlık mertebesine kadar yükselmiştir...”
Ve başkaları da var.

“Bizim kültür...” dediği de ne?

Bay Profesör,  “milli eğitim 'milli kültüre uygun' olmalı” diyor ayrıca. Bunu iktidar mensuplarından sık duyuyoruz. "Ebeveynler olarak çocuklarınıza 'biz Adem ile Havva'dan geldik, topraktan geldik' diye anlatıyorsunuz, okula gidiyorsunuz biyoloji hocanız başka bir şey öğretiyor. Burada bir çelişki var. Bunun rayına oturtulması gerekiyor.”
Bu kişi biyoloji hocası. Ayrıca “Şeriat yasaları uygulanmasını” da dile getirdi.
AKP Milletvekilliğine aday. Rektörlüğe de..
Milli Kültür ne? Osmanlıyı kastediyorsa, batmış, bilim ve teknolojiden bihaber, İsl^m’ın Altın Çağı ile zerre ilişki kuramamış, sürdürücüsü olamamış,  dünya tarihine düşünce, kültür, bilim, teknoloji alanında bilinen ve tarihe geçmiş bir katkısı olmayan bir imparatorluğu kastediyorsa güle güle demeliyiz.
Türkiye’ye İslam Dünyasının en karanlık diplerine yuvarlamak isteyenlerin üniversitelerimizde ve iktidarda cirit atması, eğitim müfredatını belirleyicilerden biri olması şaşılacak bir şey mi?
Hangi “bizim kültür”? Ülkemizde milyonların öyle sandığı bir “kültür” bulunmuyor.
Ne diyelim, al birini vur öbürüne..
***
Diyorum ki, hiç bir iktidar okullarımızda çocuklarımızı dünyanın en çağdaş bilgilerinden mahrum bırakamaz. Bu bir demokrasi ve en temel insan hakkı sorunudur.
Bilim kurumları, aileler mahkemeye başvurmalıdırlar..

3 Ağustos 2017 Perşembe / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder