Acaba “Adalet” yürüyüşü ve mitinginin toplumda
uyandırdığı büyük ilgi ve sevecenlik karşısında, bunun 2019 seçimleri için bir
başlangıç olduğunu yazmıştım. Şunu merak ediyordum: “Tek Adam” Cumhurbaşkanı,
2019 seçim yılına kadar olan süreçte nasıl bir strateji izleyecekti...
Çünkü
Anayasa referandumunun sonuçları, iktidarı yeterinden fazla germişti. Referandum
sonuçları tüm seçimlerin kaybedilebileceğinin de sinyallerini taşıyordu.
AKP yüzde
40’lara, 2015 7 Haziran genel seçimlerinde aldığı oya doğru iniyordu.
Gerginlik
stratejisi yerine, “yumuşama” gösteren bir stratejiye dönerek yurttaşlara
“gelecek güvencesi”, “sakinlik-huzur”, “adalet”, “birlik”, aynı ülkede
dayanışma ve bütünleşme duygusu verecek bir değişiklik yapar mıydı?
Umutsuz bir
soru ve bekleyiş olacağını bile bile.
Hayır tabii ki!
Mesela
mitingde toplanan insanların sayısı 170
bin demesinden durum anlaşıldı. “Sokağa çıkamaz hale gelirsin” gibi
ağır mı ağır, hiç bir “demokrasi”de hele hele hiç bir ülke yöneticisinin dile
getiremeyeceği bir tepki, meydan okuma ve gerektiğinde halkın birbiriyle
çarpışmasını bile göze alan bir karşı atak görüyoruz.
15 Temmuz
törenlerinde Kılıçdaroğlu’na saldırının dozunu arttırdı. Gece Meclis’e gelmesi
engellendi. Kanlı darbenin baş aktörü F.G. yerine adeta Kılıçdaroğlu konmuştu.
Bu işaretler
seçim sürecine yönelik izlenecek stratejinin göstergeleri sayılabilir..
Kamplaşmanın şahını yaşarız
Öyle
gözüküyor ki iktidar sert bir “çatışmacı çizgi” izleyecek.
Bunu, 7
Haziran 2015 seçim sonuçlarından sonra (Yüzde 41’in altı) izlenen politikaya
benzetebiliriz. O zaman daha çok PKK, Hendekler savaşı, HDP başroldeydi. Barış
süreci karşılıklı bitirilmişti. Millet bu hedeflere yoğunlaştırılmıştı ve bu
politikanın sonucu da devşirilmişti: Yüzde 49’un üstü bir oy.
Şimdi ise 7
Haziran seçimi sonuçlarına benzer bir durum var. Önümüzdeki 19 ayda durumun AKP
lehine dönüşeceğine ilişkin iktidar için umutlu bir durdum gözükmüyor.
AKP’ye o
verenlerde dökülmenin sürmesi devam edebilir.
Bu
durumlarda geçmişte “test edilmiş” strateji “kamplaşma”, “gerginlik”tir.
Bunun, AKP
çevresinde seçmen kitlesini istikrarlaştıracağına inanıyorlar (konsolidasyon).
Seçim yapılabilir bir ülke
“Seçimlerin yapılıyor olması”, bu
iktidarın en büyük meşruluk
kaynağıdır. Kavga, gürültü, basına baskı, hukuksuzluk, adaletsizlik... tamam da
“bak hâlâ seçim var, iktidar gidebilir..” görüşü, dünyanın da Türkiye’nin de
tutunduğu “son ilmiktir”dir. Bu ilmik de koptu mu, olay biter.
AKP bu
ilmiği kopartır mı?
Henüz seçim
yapılabilir bir ülke konumunu son ana kadar
koruyabilir iktidar.
Tahminime
göre, bu ilmiği korumayı sürdürecektir.
Süreç müthiş
sert ve kavgalı geçeceğe benziyor.
2019 Mart
seçimlerine yaklaşılırken, sonucu herkes görecek.
Seçim
yapılabilir, iktidar el değiştirilebilir bir ülke miyiz, değil miyiz..
“Yeni Türkiye”nin yine bugüne kadar gibi
“meşru zeminde” değiştirilerek, adım adım değiştirilmesi ve arzulanan “RTE Cumhuriyeti” kurulması için
iktidarın bu seçimleri “mutlaka alması” gerektiğine inanması, ülkeyi raydan
çıkartacak en önemli “ideolojik- siyasal” dogma - saplantı gibi gözüküyor.
Karamsar bir
analiz oldu. Ama bu karamsarlık yaşayabileceğimiz olasılıklar içinde ne yazık
ki yer ediyor.
18 Temmuz 2017 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder