Siyasette etkisi uzun sürecek konunun eskimişliğinden bahsedemeyiz.
Cumhurbaşkanı “dünya lideri” görünümü ve algısı kapsamında iki ana fotoğraf
verdi. Hangi kaşla göz arası ayarlandı bilmiyorum, ama başarılıydı, dünyanın
lider ülkelerinde geziye çıktı. Hindistan, derken Çin ve oradan Trump! Uzak
Doğu ve Uzak Batı.
Varsın Çin’e giden Türkleri (*) havaalanlarında ve otellerinde polis
sorguya çekip fotoğraflarını alsın. Türkiye’yi tehlikeli 5 müslüman ülkeden
biri saysın, önemli olan dünyaya yön veren ve yarının lideri ile el sıkışıp fotoğraf
vermek. Yok hayır, şüphesiz ki Çin ile ilişkiler sıkılaştırılmalı!
Trump ile görüşmek için epey uğraşıldı ama sonunda Beyaz Saray’da fotoğraf
çekildi.
Tabi her şey daha ziyaret başlamadan önce, noktalanarak.
Cumhurbaşkanı virgül değil nokta koyacağız demişti. Trump, görüşmeye beş
kala, ağır silahları YPG’ye vereceğiz, diyerek noktayı koydu.
Ve Cumhurbaşkanına, Suriye’de Rakka savaşını ve arkasından olacakları tribünden
seyretme olasılığı kaldı.
Ankara makasta
Cumhurbaşkanı’nın, Ankara’nın politikası Suriye’de makasa alınmış durumda.
El Bab’da sağdan soldan alttan, yani Suriye-Rusya, ABD-YPG’ce sıkıştırılıp
bırakıldı.
Ve gelinen nokta şu oldu: “YPG bize
saldırırsa ağzının payını veririz.” İlginç bir şekilde Cumhurbaşkanı ABD
dönüşünde YPG’ye “angajman kurallarını uygularız” dedi! Bir arkadaşım dikkatimi
çekti: “Angajman kuralları devletler
arası bir durumu anlatır. Cumhurbaşkanı bu açıklamasıyla YPG’yi adeta devlet
yerine koyuyor, kimse farkında değil” dedi. Ben yazmış oldum!
Yani “YPG devleti Türkiye’ye saldırırsa, arkasında-yanında ABD veya Rusya
varmış hiç dinlemem, sormadan vururum” demek istiyor.
Gelinen sıfır nokta!
Trump’ın avutma politikası
Trump ile görüşme üzerine paparazzi haberleri okuduk: “Merkel’in elini sıkmadı, Erdoğan’ın 3 kez sıktı. Erdoğan’ı sıcak karşıladı.”
Trump, daha buluşma gerçekleşmeden söyleyeceğini söyleyip noktayı koyduktan
sonra, geride sadece Erdoğan’ı sıcak karşılayıp avutmak ve gönlünü almak
kalmıştı. Onu yaptı.
Çünkü, Ankara’nın en duyarlı olduğu konuda istediği gibi davrandıktan sonra,
görüşme gönül alma havasına geçmişti.
Türkiye Suriye’de devre dışı.
ABD, Suriye’yi bölme planını uyguluyor. Tıpkı Irak’ı bölüp parçaladığı
gibi.
Bölmede ABD-Türkiye birliği
Bu bölme planında en büyük müttefiki aslında Ankara. Ankara’da a) Esad’a olan kininden, b) Suriye’de Özgür Suriye Ordusu
üzerinden orada bir vesayet bölgesi yaratma politikasından dolayı, Suriye’nin
bölünmesinde fiili olarak ABD’nin müttefiki.
Ağızlarında “Suriye’nin bütünlüğünü istiyoruz” lafı olmasına rağmen. Ciddi
olsalar giderler Esad ile tam bir yeni dönem başlatırlar. Eğer bir “Kürt
koridoru” istemeseler, yine yapacakları tek şey Esad ile birlikte olmak.
Ülkesini kurtarmak ve bütünleştirmek isteyen Esad’a düşmanlık, fiilen ABD’nin
bölme politikasına hizmet etmektir.
Ankara, dediğimiz gibi, uzun sınırlarında en çok korktuğu izlenimini
verdiği bir YPG- Kürt koridorunun oluşmasında bu takıntılı oplitikası ile tam
seyircidir ve yapacağı hiç bir şey yoktur.
Rusya’yı aşabilir mi?
ABD’nin Suriye’ye üçe bölmede başarılı olur mu? Karşısında Rusya ve İran
var. Ankara’da arada sırada depreşen İran düşmanlığı ile de ABD’ye hizmet
ediyor!
ABD ilk aşamada Kürt özerk bölgesi kuruluşunda başarılı olacak gibi.
İŞID ne olacak? Ana kentlerden kovulacak tabii ki. Ama Amerikalıların
kafasında, IŞİD’in temelini oluşturan Irak ve Suriye Sünnilerine orada küçük
bir “devletçik-vatan” bırakmak yok mu. Bence var. Gerçekleşir mi, bilemem.
Ankara politikası, odaksızlık, yanlış hedef, Esad düşmanlığı nedeniyle tam
bir çukura düşmüştür.
(*) TG: 1996’dan beri Singapur’a iş için giderim. Vize yoktur, girişte basit bir
bildirimde bulunur ve sorunsuz girersiniz. İki yıl aradan sonra 3 hafta
önce tekrar gittim, bildirim formumu doldurdum, memura verdim. İşlemlerimi
yaptı ve beni bir memur eşliğinde ayrı bölüme gönderdi. Bu bölümde bekleyen başka Türkler
de vardı ve onlardan biri işlemin Türkler için standart olduğunu söyledi. 15 dakika sonra bir memur geldi.
Beni yaklaşık 10 dakika sorguladı ve akabinde giriş yapabileceğimi belirtti.
Amiyane tabir ile „adımız Hıdır, durumumuz budur“.
Kubilay Aktulum: Çinlilerden önce bizdeki
uygulamayı söylemek gerekir. Yeşil pasaportla yurt dışına çıkan bir üniversite
hocası önce bir yığın kağıt doldurup bölüme veriyor, bölüm dekanlığa yazıyor,
dekanlık rektörlüğe. Rektörlük çıkışında sakınca yoktur diye yazı veriyor.
Sonra İstanbul'a gidiyorsunuz, ayrı bir noktada polise uğruyorsunuz; önce
pasaport ve kimliğin fotokopisi isteniyor. Sonra rektörlük yazısı. Pul parası,
sonra bir kilometre kuyruk...
21 Mayıs 2017 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder