İlhan Kesici, CHP milletvekili, çok iyi benzetmelerle yapılmak
istenen değişiklikleri ifade eden bir politikacı. “Bu yetkiler evliyayı azdırır” lafı ona ait. Ölüleri canlandırır demedi henüz. Masumu katil yapar, demokratın içinden diktatör çıkartır da demedi.
Evliya meselesinin halk nezdinde anlamını en iyi bileceklerden biridir.
İlhan Kesici halk dilini
iyi kullanıyor.
CHP, söz ve polemik
ustası Kesici’ye bol bol rol vermeli… Özellikle esnafın üzerine salmalı.
Mitinglerde sahneye çıkartmalı.. Etinden - sütünden - postundan yararlanmalı.
Televizyonlara çıkartmalı! Bu bir ülke meselesidir, parti değil.
Özellikle AKP’ye oy
veren ve şimdi de geniş tereddüt içinde bulunan eski merkez sağ seçmenin mümkün
olduğunca büyük ölçüde HAYIR demesini en iyi sağlayacak politikacılardan
biridir.
Eğer bu olmazsa, İlhan
Kesici çevresinde büyük bir ret kampanyasını örgütleyecek sivil inisyatiflerin
de ortaya çıkması ve CHP merkezinden bağımsız bir kampanyanın düzenlenmesi bile
düşünülebilir. CHP’lilere verilen “ev ev dolaşacaksınız” talimatı iyi de, stratejik davranma eksikliği varmış
gibi geliyor.
AKP’ye oy veren, ama tek
adam yetkilerini istemeyen en az yüzde 10’luk kesimin oyunu HAYIR’a
sabitleyecek politikalar geliştirmek birinci derecede önemli gözüküyor bana.
Habertürk’te
Didem Aslan’a “Bu yetkiler Sayın Recep Tayyip Erdoğan değil evliyayı azdırır.
Devletin başı, hükümetin başı, ordunun başı, bütün hukuk sistemlerinin başı.
Böyle bir şey olabilir mi? Ekonominin başı herşeyin başı yani. Evliyayı
azdırır. Bu iş referanduma gitmeden halledilmeli” derken İlhan Kesici, birden Fas’ı anımsadım.
Fas’taki Kraliyet ve AKP
Fas’da hanedan krallık
var. Kral, her ne kadar Arap Baharı başlangıcında Fas’taki yükselen talepleri
dikkate alarak bazı yetkilerini Başbakana ve Meclis’e devretmiş olsa da,
Silahlı Kuvvetler ona bağlı, başkomutan. Meclis’te en güçlü partinin önerdiği
başbakanı ve bakanları atıyor ve tüm kabineyi onaylıyor. Meclis’i her zaman
feshetme ve olağanüstü koşullar ilan etme yetkisi var. Adalet ve Kalkınma Partisi, krala sadık. Kraliyetin hukuk ve polis
üzerinde etkisi tartışılmıyor.
Kral hükümet
toplantılarına istediği zaman katılıyor, yargıçları atıyor ve en önemli kurumların
başına da atama yapıyor. Yani yasama, yürütme ve yargıyı kontrol ediyor.
Ayrıca Kraliyet ailesi
ülkenin her alanda en önemli
yatırımlarını da elinde bulunduruyor, bu yolla ekonomiyi de güdümlüyor.
Önemli ihaleleri ailenin şirketi kazanıyor. Forbes 2015’e göre de serveti 6
milyar dolar…
Fas Kralı’nın ve
sistemin durumu, ülkemizde yapılmak istenene çok benziyor. Tabii ki Türkiye’ye
özgü bir Fas sistemi.
***
BOZKURT GÜVENÇ: Bilim yanıldıkça ilerler
Bozkurt
Hoca’dan mektup var
“Bilim
ve Siyaset köşenizde Canan Dağdeviren’in İKÜ’deki Erdal
İnönü’yü anma toplantısında konuşmasını izleyip çok iyi değerlendirdiğiniz
gibi, Özlem Yüzak’ın Boğaziçi Ü’nde Canan ile yaptığı söyleşinin
önemini de eklemişsiniz. Bir taşla iki kuş olmuş.
Canan
Hanım, genç ama gerçek bir bilim öncüsü. Bilimin temel ilkesini pek güzel
kavramış ve açıklıyor, bu cümlesinden çok etkilendim. "Bilimin
yanılgısı başarısıdır !” bu küçücük cümle işin değil, zamanın
ruhudur. Bilim yanıldıka ilerler! Yanılma özgürlüğünün
olmadığı bir ülkede bilim yapılamaz. Bilim yöntemi, bütün övgülerimize
karşın büyük ölçüde Deneme ve Yanılma’dır. Radyasyon ve
nükleer fiziğin doğuşunda bir yanılgı vardı. Fransız fizikçi, derste
Fosforessans olayını açıklarken bulundu radyasyon.
Hoca,
Anfinin pencerelerini kapatıp fosfor kutusunun kapağını açtığında kutu kutu ışıl
ışıl yanıyordu. Hoca mucizeyi şöyle açıkladı. Laborant, kutuyu bir iki gün önce
bu ders için güneşe tutmuştu. Fosfor numunesi sakladığı
enerjiyi şimdi geri veriyordu..
Laborant
gülmeye başlamış. Hoca, neden güldüğünü sorunca açıklamış. Çünkü, fosfor
kutularını bu hafta güneşe tutmayı unutmuştu. Peki bu ışık güneşten değilse,
nereden geliyordu? Curie'lerin bilime katkısı böyle başladı.
Kutunun
içinde fosforu uyaran bir enerji kaynağı olmalıydı. Yıllarca aradılar ve
görünmez ışınlar saçan Radyoaktif elementleri buldular. Bilimin
yanılgısı bir keşfe yol açmıştı. Yanılmaktan korktuğumuz sürece bilim
yapamayız. Bilim ve bilim yapan, yanıldığını- yanlışını kabul ettikçe ilerler.”
20 Şubat 2017 Pazartesi / Bilim ve siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder