Rusya Büyükelçisinin öldürüldüğü akşamın
gecesi tartışma programlarına göz gezdiriyorum. Olay yeni ve hükümet kanadından
resmi bir açıklama bile gelmemiş; Büyükelçi vefat ettiği bile dile getirilmiyor
henüz.. İktidara yakın cenahtaki tartışmacıların hepsi, suikasti yapan polisin
FETÖ’cü olduğu konusunda hemfikir. Hatta cep telefonlarına gökten inen
vahiyleri okuyorlar neredeyse. FETÖ’cülerin
suikastlere girişebileceğini zaten söylemiştik, diyorlar. Ve tetiğin
arkasında da CİA olduğunu belirtiyorlar. Amaç olarak da şunu ileri sürüyorlar: Türkiye ile Rusya arasını açmak.
Bu bir varsayım. Öyle mi, bilmem. Gerçeği
öğrenmek veya ortaya çıkmasına yardımcı olmak istiyorsak, önemli deliller
ortaya çıkıncaya kadar, tüm varsayımlara eşit uzaklıkta bulunmak önemli.
Bilimsel tutum budur. Ekranlarda akademisyen unvanlılara bakıyorum, kesin ve
eminler! Suikastçi gebertilmiş, konuşması mümkün değil, her şey onun üzerine yıkılabilir.
Tabii, gerideki ilişkilerinden elde edilecek somut ve inandırıcı verilerle,
profesyonel bir katil olmayan, ama siyasi-dini inancıyla bu suikasti işlediği
açık seçik olan adamın niyeti amacı ilişkileri ortaya çıkartılabilir.
Ama baştan “şu bu yaptırdı” demek, karmaşık
sorunu çözemeyecek, çözmeye de yanaşmayan bir “düz mantık”tır. “Suikast kime
yaradı” mantığı da yine düz mantıktır. Bu varsayımın en çürük yeri, Türkiye ile
Rusya’nın, büyükelçiye suikast yapıldı diye, gelişen ilişkilerini çöpe atacağı,
hatta birbirinden uzaklaşacağı beklentisidir. Eğer Rusya ve Türkiye’de, CİA ve
FETÖ’nün böyle bir umutla bu suikasti gerçekleştirdiğine inanacak kimse varsa,
şöyle bir tatil yerine artık inzivada yaşasınlar, derim.
Fakat bir başka seçenek var ki, olasılığı
daha güçlü.
Suikastten önceki hafta boyunca iktidar
destekçi medyayı, Halep ile ilgili gelişmelerde aldıkları tavır açısından
inceleyin. Halep, En Nusracılar başta olmak üzere pek çok silahlı –terör-
örgütünün elinde. IŞİD de kısmen orada. Rusya desetğinde Suriye ordusu Halep’i
ele geçirdi. Şüphesiz ki, karşı çıkmamız gereken sivil can kayıpları da
olacaktı hele hele bir kent savaşında!
Fakat İktidar medyası canhıraş Halep’in
düşmesine ağıt yakıyor. Öyle ki, mesela İstiklal Caddesindeki Rusya Büyükelçiliği
önünde, İstiklal caddesinde yürüyüş yapıyorlar. Kadınlar, kızlar, erkekler,
sakallılar, cüppeliler, kravatlılar ve ellerinde Türk bayrakları ve Arapça
yazılı yeşil bayraklarla. Hepsi iktidarın adamı.
Çünkü iktidar Halep’in Şam- Esad’ın eline
geçmesine şiddetle karşı. Bu nedenle sivil ölümlerini ön plana çıkartarak,
adeta kışkırtma yapıyorlar.
İktidarı Anadolu Ajansı
İstanbul’dan bildiriyor: "Emperyalist Rusya, Suriye'den
defol" pankartı taşıyan grup, Halep'teki saldırılarda yaşamını yitirenler
için dua etti. Beşşar Esed, Rusya ve İran aleyhine slogan atan katılımcılar,
Fatiha Suresi'ni okudu. Eylemde kısa bir konuşma
yapan grup üyesi Mehmet Ali Aslan, katılımcılarla "Savaşa Girdi
Kalbim" adlı marşı seslendirdi.”
Aynı günde eşgüdümlü Rusya’nın hem Ankara
Büyükelçiliği hem de İstanbul Konsolosluği önünde yapıldı. Diyebilirsiniz ki,
bu iktidar yandaı olsa bile bir sivil oplum tepkisi. Amenna! Fakat hükümetin
politikası bu aynı zamanda Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, dünya unutsa biz Halep’i unutmayız anlamında
demeçler veriyordu.
Yani şunu demek istiyorum: Halep’in
rejimin eline geçmesinden baş suçlu Rusya görülüyordu, ama yapacak da bir şeyi
yoktu iktidarın, taraftarlarına propaganda tam gaz vermekten başka. Bu koşullarda
bu katilin tek başına böyle bir eylemi gerçekleştirme olasılığı mümkün. Diyelim
ki önceden FETÖ’cülerle bir ilişkisi dirsek teması vardı. Fakat yüzbinleri aşan
tasfiye içine girmedi. Belki de geri çekildi, fakat düşman yaratmaya bağımlı
kafası, bu kez Halep’ten Rusya’yı sorumlu görmeye başlamış olabilir.
Şüphesiz, başka olasılıklar da var:
Amacın, Rusya- Türkiye ilişkilerini bozmak olduğu saçmalığından uzaklaşırsanız,
mesela, zaten peş peşe bombaların patlatıldığı ve kitlesel cinayetlerin
gerçekleştiği Türkiye’yi bu kez de terörün bu boyutuyla karıştırmak isteği.
Katil, her türlü cinayet- provokasyon aleti olabilir. El- Nusracı (El
Kaideciler), IŞİD’ci... Yabancı ajanların oyuncağı... Bu anlamda CİA vb’nin çok
dolaylı oyuncağı bile.
Ama, adam “inanmış”, yani kafası
ideolojik-köktendinci olarak bağlanmış biri. Yoksa profesyonel bir suikastçi, kendisini böyle bir iş için asla feda etmez.
Türkiye’yi dönüştürmek için çalışan çok
yönlü bir siyaset, dinbazlık da işin içinde, Ankara dahil çeşitli başkentlerde
yürürlükte. Washington, Moskova, Berlin... Daha çok olay yaşayacağız. Çünkü
dışta bir bataklığın içine sokulduk bir kez. Atatürk “pasif barış” politika izliyordu ya.. Şimdi “aktif barış” politikası ve sonuçlarını seyrediyoruz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder