Cumhurbaşkanlığı cephesinde beklenen olayları
yaşamaya başladık. Son iki Kanun Hükmünde Kararname ile ülkedeki demokratik
haklar ve özgürlükler biraz daha kısıtlandı; nefes alma yollarının mengenesi
biraz daha sıkıştırıldı. Demokratik devleti yerine Güvenlik devleti yetkileri
arttırıldı. “Fetöcu, solcu, PKK’lı” damgası vurularak, binlerce kişi daha
devletin kapısının önüne kondu. Buna karşılık bazı göreve iadelere yer verildi.
Terör, geniş temizlik için fırsatçılık yarattığı kanısı yaygın.
Gelen feryatlara bakıyorum başka bir şey
düşünemiyorum.
Mesela:
“Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Benimse bayramım buruk yüreğim
yanık. İki oğlumla okula gittik. Biri 1. sınıf diğeri
anaokulu. Bilmiyorlar ki anneleri gözyaşlarını içine
akıtıyor. Bağırmak istiyorum, bağıra bağıra haykırmak.. Asla hiçbir terör
örgütü, dini grup, cemaat, siyaset.. vb hiçbir zaman karışmadım. Ama ihraç
edildim. Allah biliyor sabret. 37 yıl öğretmenlik yapmış
babanın öğretmen kızı Gülşen Bulut, her bayramı okulda coşkuyla
kutlayan... İmtihan çok zormuş.
YANIYORUM… Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun”
Üniversitelere
1981 darbesi düzeni
KHK’lerin en önemli maddelerinden biri,
üniversitelere rektör atama konusu. 1980
askeri darbecileri 1981 yılında aldıkları kararla 1981’de rektör atama
yetkisi “Cumhurbaşkanına” verilmişti. Yani darbeci Kenan Evren’e. 1992’de ise bir düzeltme yapılmış, üniversitelere
sandık konmuş, en çok oy alan 6 aday arasından YÖK üçünü Cumhurbaşkanına sunar
olmuştu. Bu bile komik bir seçimdi çünkü akademiyanın tercihi genellikle
rektörlüğe gelemiyordu.
Şimdi Evren gibi Cumhurbaşkanı YÖK’ün
önerdiği 3 kişi arasından rektörü atayacak. YÖK seçmezse kendisi seçip
atayacak. Boğaziçi üniversitesi rektörünü Beştepe 4 aydır atamıyor. Mesele
anlaşıldı. Kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı rektörleri Beştepe’ye toplamış ve
yüzerine üniversitelerden retördlük seçimini kaldıracağını söylemişti.
Burada temel soru, RTE ve adamlarının,
örneğin seçilmiş Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) rektöründen duydukları rahatsızlık
nedir? Fetöcümüdür yoksa PKK’lı mı? Yoksa CHP’li mi? Rektörün belki de AKP’li
olmadığına, demokrat bir insan olduğuna ilişkin kanaatleri veya duyumları, onu
atamamak için yeterli bir neden oldu..
Beyefendi, acaba BÜ için nasıl bir rektör
planlıyor? Üniversitenin nesinden şikayetçi? Bilimsel araştırma düzeyinden mi,
eğitimin kalitesinden mi, nesinden? Eğer böyle gerekçeleri varsa, BÜ’ne gelinceye
kadar en az 180 üniversite sayabilirim kendisine..
Öyleyse niyet başka.. Nasıl ODTÜ ve
bilimsel niteliği konumu ile bir sorunu varsa, BÜ ile de aynı sorunları yaşıyor
olabilir.
“Benim
gibi düşünecek biri”
RTE acaba neden her üniversitenin başına
kendi gibi düşünecek ve davranacak birisini atama ihtiyacı duyuyor?
Üniversitelerin iki önemli görevi var:
kaliteli bir öğrenim ile ülkenin ihtiyaç olan kaliteli insanlar, uzmanlar
yetiştirmek. Ve tercihan yüksek değerli bilimsel araştırmalar yapmak. Buna,
mahalli ve merkezi ülke sorunlarına çözümler nermeyi de katabilirsiniz.
Bunlar ancak özgürlükler ve liyakat
temelinde geçekleşebilir. Özgürlükleri boğarak ve akademiyanın bıyık altından
güleceği ve liyakatını kabul etmeyeceği
yöneticiler atayarak ülkeye ancak zarar verirsiniz.
Ama bu yazdıklarımız kimin umurunda?
Düşüncelerde, bilimsel kriterer değil, kafalardaki toplum mühendisilği
şablonları olduğu sürece, bu ülke ve üniversiteler daha çok çekecek.
1980 Anayasasına her gün küfür et, sonra
gel o dönemin askeri muktedirine verilen verilen yetkilerin aynısını üstlen..
Bunun tek izahı olabilir: örtüşme.
Farklı izahları dinlemeye hazırım. RTE, BÜ’ne seçilen rektörü atayarak da bizim
ağzımızın payını verebilir!
“ABD
ile yüzde 90 aynı olacak”
AKP yetkilisi Şentop “Başkanlık önerimiz,
yüzde 90 ölçüde ABD sistemiyle aynı olacak” diyor.
Bu aldatıcı bir kıyaslamadır. Yüzde 90
hatta yüzde 98 örtüşebilir, fakat öyle iki maddede ayrışırsın ki, karşımıza
diktatörlüğe giden yetkilerle donatılmış bir anayasa çıkartırsın.
Başkana kanun çıkarma yetkisi verecek
misiniz? Sanırım evet. Ve özellikle devlet kurumlarına, yargıya vb herşeyi
belirleyici atama yetkisi de vereceksiniz. Tek adamın Meclis üzerinde
üstünlüğünü önereceksiniz.. Sonra da buna kuvvetler
ayrılığı diyeceksiniz.
Sanırım birazdan böyle bir öneri önümüze
düşecek.
NOT:
Bülent
Tezcan’a çok geçmiş olsun. Ortalık siyaseten katil ruhlularla kaynıyor.
Tetikçiler
her an hazır ve nazır...
31 Ekim 2016 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder