Kaynaklarda Osmanlı
nüfusunda 1900 öncesinde okuma yazma bilme oranı yüzde 1’dir. Bu oranın
müslüman nüfusu ait olduğu varsayılabilir. 1920’den önce okuma yazma oranı
erkeklerde yüzde 6, kadınlarda binde 5 olarak verilir. Biz bu “padişahlık
dönemi” nüfusu devraldık Türkiye olarak.
1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı, padişah sultasıyla
idare edilemeyen ve Batı karşısında kayıp-eriyip giden bir imparatorluk durumunun
ürünüdür.. Cumhuriyetin ilk harcı ta o zaman kondu denebilir. Bilim yok,
teknoloji yok, güzel sanatlar yok, fabrika yok, felsefe yok, düşünce üretimi
yok, çünkü özgür insan yok..
Daha çok özgürlük ve
milletin yönetime katılma denemesi, bir varoluş silkelenmesiydi şüphesiz ki.
Ancak o zamandan sonra, “yok” diye saydıklarımızdan, öncelikle insanın yaratıcı
faaliyetlerinde bir kıpırdanma olmaya başladı. (Türk dili ve Türk varlığının
keşfi dahil!)
Yok oğlu yokların hüküm
sürdüğü bir imparatorluk, çöker. Çünkü bu yokların sonucu olarak da, para yok, sermaye
yok, özgür kafa yok, ama borç var. Neredeyse batılıların himmetiyle ayakta
durmaya çalışan bir imparatorluk. Çünkü aralarında henüz kimin hangi Osmanlı
parçasını pençeleyip koparacağı konusunda bir uzlaşma-paylaşma anlaşması yok.
Hangi aptal bugün kalkıp
ama iman var, padişah var, hilafet var
diyorsa ona ne zırvalıyorsun,
denebilir ve imparatorluktan sonra şimdi Türkiye’nin de çöküşünün
hazırlayıcıları gözüyle bakılabilir.
Cahil toplum ne demektir?
Burada iki yazıdır
üzerinde durduğumuz konu şu: “Biz
Osmanlıdan cahil toplum miras aldık.”
“Cahil toplum”
nitelemesi halkın küçümsenmesi değildir.
“Cahil toplum” öncelikle
toplumu var edecek ve ileriye doğru taşıyacak çağdaşlığı üretecek bilim, sanat,
teknoloji, güzel sanatlar, felsefe, mantık, siyasal teoriler gibi
faaliyetlerin; işçi hakları savaşı, insan ve kadın hakları mücadelelerin olmayışı
demektir. Bunlar toplumsal üretimin tümünü oluşturur.
Bu alanlarda ciddi bir
üretim ve birikim ortaya koyamayan toplumlar cahil toplumlardır. Toplum,
yaratıcılık ve üreticilik alanlarında kendi hiyerarşik niteliksel piramidini yaratamıştır.
Ama çok iyi bir Padişahlığa dayalı yiyici –tüketici
piramidi vardı. Bu “egemen sınıf” üretici olmayınca ve halkın, insanın
üreticiliği için de yolları açmayınca, ortada elde var sıfırdan başta bir şey
kalmaz.
Bu, çöküşün nedeni ve
tarifidir.
Cehaletin panzehiri
Cumhuriyet’in ilk
yıllarında yapılan tüm reformların-devrimlerin bir örneğine, üstelik 15 yıl
gibi kısa bir süre içinde, dünyada rastlayamazsınız.
Toplumun ve insanımızın
önündeki tüm engellerin yıkılması için harekete geçti Ata. Çünkü toplumun
yaratıcı gücü, özgür düşüncesiyle ayakta kalır bir ülke. Yoksa çöker gider.
Atatürk bu nedenle özgürlüğün
adıdır. Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir olayın yaratıcısıdır. Yarattığı
büyük bir ülke kurma -inşa etme heyecanını tüm ülkeye yaymıştır ve o dönemin
Cumhuriyet kuşakları böyle yetişmiştir.
Cumhuriyet, bu
kuşakların kanatları altında bugüne varabildi. İslam ülkelerinin batak dünyasından
sıyrılabildi ve bugün 8500 TL adam başına milli gelire ulaştı.
Fakat, yaratıcı bir
toplumsal hamurun oluşması, kuşaklar arası bir gelişmeyle gerçekleşebilir
ancak. Bugün ise Herşeyimizi, en azından bir sürü şeyimizi kaybedebiliriz.
Osmalıdan tek miras padişahlık!
Cumhuriyete iki ayyaş;
ülke ve yurtta barışa, ülkede ve dışta savaş; Cumhuriyet kazanımlarına alçak
yalanlarla camileri yıktılar palavrasına indirgediğiniz, özgür bireyler yaratma
ve kulluktan kurtarma heyecanına vay tarikatları zaviyeleri kapattılar diye
baktığınız zaman, tutunacak hiç bir şeyiniz kalmaz.
Gidilecek yer tarihin
çöplüğüne adaylıktır.
Evet vurguluyoruz:
Osmanlıdan bize cahil bir toplum miras olarak kaldı.
Bu nedenle de bugünün
egemenleri, Cumhuriyetin kazanımlarını red ettiklerinde, Osmanlıdan ortada tek
görünür olan salt “padişahlık ve
padişahlara” sahip çıkıyorlar.
Çünkü geride sahip
çıkabilecekleri ve örnek alacakları bir miras yok gibi!
Çok üzgünüz!
Atatürk ve arkadaşları
bugün bize bir yurt kazandırdı. Atatürk, cephelerde sandıklarda taşıdığı ve
altlarını çizerek okuduğu 4 bin kitabıyla, Cahil Toplumun panzehiri ve aydınlık
bir ülkenin meşalesidir.
İyi ki doğdun! Yazık ki
çok erken aramızdan ayrıldın! Çok üzgünüz, çünkü toplum seni bir türlü
aşamadı..
O nedenle Anıtkabir
dolup boşalıyor her fırsatta!
10 Kasım 2016 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder