İktidar
mensuplarının dilinde “yeniden milli
kurtuluş savaşı veriyoruz..” lafı eksik olmuyor ya, bu kez konuya farklı
bir açıdan yaklaşacağım. Türkiye Cumhuriyeti, bugün tvit tarihçiliği yapan
uyduruk insanların alaya almaya çalıştığı Zafer’le gerçekleşti. Atatürk,
Kurtuluş’tan sonra Kuruluş’un tüm temellerini attı. Ne isterseniz! Hava-uçak
sanayine kadar! Araştırma birimlerine, sanayiye, tarımın nasıl yapılacağına
kadar (mesela AOÇ)!
Araya
İkinci Dünya Savaşı girdi ne yazık ki ve 1950’den itibaren de ülkeyi inşa,
sanayileşme, kalkınma iradesi, Amerikan
Marshall yardımı alçaklığına terkedildi. Atatürk’ün kalkınma projeleri çöpe
atıldı, birbir kapatıldı, bize plan değil
pilav lazım lafı ünlüdür!
O
dönemin iktidarı da, tıpkı bu dönemdeki gibi, kalkınmayı yollar bulvarlar
yapmak gibi gösterişli projeler olarak algıladı ve uyguladı… Bugünkü iktidar bu
açıdan Menderes dönemiyle bir dejavu halindedir! Ülkemizdeki sağ iktidarların
neredeyse tümü görülür gösterişli eserlerle zamanını geçiriyor.
Oysa
sanayi, kalkınma, yerlerde sürünüyor. İşsizlik dizboyu, yoksulluk düşmüyor.
Gelirler arasında uçurum, artık Allah ne verdiyse!
Neden
ekonomi değer üretemiyor? Buna bakacağız şimdi.
Hamal geliri ile CEO geliri farkı
Günümüzde, ekonominin üretim değerini anlamanın en önemli kıstası, ne
kadar yüksek teknoloji ürettiğiniz ve ne kadarını ihraç ettiğiniz.. Bu, mesela 100 TIR’lık düşük ve orta teknoloji
mal ihracatıyla elde ettiğiniz değeri, 1 TIR yüksek teknoloji mal ihracatıyla
elde edersiniz, Getirisi, yani katma değeri çok yüksektir.. Hamallıkla
yapmakla, yaratıcı bir mühendisin ve bir şirket CEO’sunun gelirleri arasındaki
fark gibidir!
Şimdi aşağıdaki tabloyu inceleyin. Bu tablo, ekonomimizin ürettiği
yüksek teknoloji ürünlerinin değerini $ olarak gösteriyor. Parantez içinde de
imalat sanayi toplam değeri yazıyor:
2009: 9.427.548.253 (271.074.319.262)
2010:
10.577.769.478 (348.720.697.817)
2011:
11.063.669.845 (415.980.446.840)
2012:
10.015.360.718 (417.625.580.049)
2013:
10.035.061.591 (448.750.596.303)
Ne okuyorsunuz yukarıda?
1) Yüksek teknoloji üretiminin değeri (%) 5 yıldır sabit..
2) İmalat sanayi içinde yüksek teknolojinini payı yüzde 2-2,5 dolayında
sabit.. Dahası 2009 ve 2010 yıllarına göre payı daha düşmüş.
3) Yani düşük ve orta teknolojiye dayalı üretim yapısı artarken, yüksek
teknolojinin gelişiminde tık yok!
4) Bu şu demek: Dünya iyi ve
kaliteli mal ve hizmet üretimin peşinde. Para orada. Müşteri de öyle. Siz bu
alanda çok azsınız. Dolayısıyla yükte ağır- pahada hafif mal üretiminizle
yetiniyorsunuz. Düşük ve orta teknolojide ise rekabet kıyasıya, genellikle de
siz mal satmak için fiyat kırmak zorunda kalıyorsunuz. Aynı paraya daha fazla
üretim.
Şimdi bir tablo daha. Yüksek teknoloji ürün
ihracatının toplam imalat sanayi içindeki payı ne kadar? Bunu üyesi olduğumuz
OECD ülkeleriyle kıyaslamalı görelim:
|
2010
|
2011
|
2012
|
2013
|
2014
|
2015
|
Türkiye
|
1,9
|
1,8
|
1,8
|
1,9
|
1,9
|
2,2
|
OECD Ortalam.
|
17,0
|
16,3
|
16,6
|
16,8
|
16,7
|
16,9
|
2015 oranını yüzde 2,2 görüp te gelişme saymayın. 0,3’te siniz 6 yıldır.
Bak OECD ortalaması değişmiyor onlar da
yerinde sayıyor hiç demeyin, ikinizin arasındaki muazzam farka bakın!
Yetiş padişahım!
Yeniden milli kurtuluş savaşından bahsediyorsunuz, Türkiye için bu, yüksek teknoloji üretim ve ihracatını OECD
ülkeleri ortalamasına yükseltme çalışmasıdır! Bu konuda yaptığınız hiç bir
şey yok! Gösterişli yeraltı
tünellerinizin ve başı göğe eren köprü kanatlarınızın ise buna hiç bir katkısı
yok.
Rehber aldığınız batan Osmanlı padişahı kafası mı bunu gerçekleştirecek.
Ekonomide saplanmış kalmışsınız düşük teknolojik yapının içinde..
14 yıldır ürettiğiniz ise, özellikle son 8 yıldır kaos, gözyaşı,
kamplaşma ve parçalanma!
Not: Verileri Bayram Ali Eşiyok’dan
edindim. Bu anlamda ortak yazar sayılır, teşekkür.
BİR KİTAP: GÜNE BAŞLARKEN
HalkTv’nin temel
direklerinden, program yapımcısı Semra
Topçu’nun kitabı epeydir masamda duruyordu. Güne Başlarken- Hafızayı Taze Tutmak başlığıyla, özellikle 2015
yılının iki büyük ve anlamlı sonuçlar üreten seçimleri 7 Haziran- 1 Kasım
arasındaki yaşananları, hem siyasi hem toplumsal anlamlarıyla birlikte, kayıt
altına alıyor Topçu. 7 Haziran devrilen
bir AKP iktidarı ve 1 Kasım ise yeniden kurulan AKP iktidarı.. İktidar olamayan
bir muhalefet, ve iki dönem arasında yaşanan büyük olaylar.
Semra
Topçu, kendi kayıtlarını -düşüncelerini -duygularını yazılarıyla yansıtırken, önemli
düşünce insanlarıyla (Mesela Sabih Kanadoğlu) yaptığı söyleşilerle tarihe not
düşüyor. Eline sağlık diyeyim ve okura anımsatayım.
6 Eylül 2016 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder