SAYFALAR

22 Eylül 2016 Perşembe

Anayasamızın ilk maddesi olmalı: Kimse aç bırakılamaz!


16.7  milyon 900 bin kişi ülkemizde sefilleri oynuyor..

Yukarıdaki başlık bana ait değil. Doğan Kuban Hocam yine yazıma manşet oldu! Bugün İstanbul’da yarın da bütün Türkiye’de bulabileceğiniz Herkese Bilim Teknoloji dergisindeki kapak konusu yazısı, insani, vicdani ve toplumu değiştirecek olağanüstü bir öneri sunuyor. Yazının ana fikrini yazacağım, ama önce benden bir kaç söz:
Bu berbat dünyada daha iyi ve mutlu yaşamanın bir yolu yordamını aramıyor muyuz biz “alttakiler”, “iktidar dışındakiler”, solcular-demokratlar- ilericiler.. Dünyadaki siyasi ve toplumsal ilişkileri değiştirebilmek için kendini ortaya atan herkes..
İktidara gelince ne halt edeceği konusunda halka bir umut veremeyen siyasi partiler, ağızlarında lafı eveleyip geveleyenler.. Yapısal ve köklü bir toplumsal değişiklik konusunda aciz kalan herekes.
İşte size bir öneri: Anayasa’nın diyelim ki ilk maddesi “bu ülkede kimse aç bırakılamaz ve kalamaz, ülkeyi yönetenlerin en baş anayasal görevi, bunun için gerekli tüm önlemleri derhal almaktır ve bunu sürekli kılmaktır..
“Açlık”, yoksullukla eşdeğerdir.
Yoksulluk nedir? Ülkenin yaşam ortalamasının çok altında yaşamaktır. İnsani beslenme, barınma, temel ihtiyaçları için gerekli maddi koşulların sağlanmasıdır.
Dün TÜİK verileri açıklandı. TÜİK’e göre, aylık geliri
·      520 TL’den az olanlar yoksul (toplam sayıları 11.2 milyon);
·      624 TL’den az olanlar göreli yoksul (16.7 milyon yurttaş)
Yani, 16.7 milyon bin kişi ülkemizde sefilleri oynuyor.
Eşitsizlik artmış. Bu ne biçim yönetim… 500-600 TL ile insan ancak sürünür..
Şimdi gelelim Kuban’ın devrimci önerisine…

Kuban diyor ki
Yer darlığı nedeniyle çok özetleyeceğim, ama bu dünyanın rezilliğinin mükemmel fotoğrafını çeken ve önerilerde bulunan yazının bütününü okuyun..
“Her gün daha zengin olmak için yollar arayan sözde insanlığın, bir milyar insanın aç bırakılmasını günümüzde kabul etmemeliyiz. Bunu gösteriş, reklam, politik propanda olarak yapmak da insan haysiyetine yakışmıyor. Gerçi insanlarda haysiyet sorunu da, açlık gibi, yaygın bir özellik haline geldi…
“Yine de önce açlıktan başlayalım. Belki o vesile ile haysiyet, namus, hoşgörü, acıma gibi tarihi, insani ve dini değerler yeniden değer kazanır. Bunun, kapitalist dünyada, kolay bir savaş olmayacağını biliyoruz. Fakat biz bunu başaran ilk ülke olabiliriz!
 “…Doyacak mide de belli. Doyuracak gıda da…Ekonomist’ler büyük kuramlar üretiyor. Ama açların sayısı artıyor… Aç insanları düşünerek kanı donan belki kimse yoktur. Biz insan ve ölümü doğal fenomen olarak görmeğe alıştırılmış canavar bir soyun üyeleriz. Oysa hiç bir din de ‘hemcinslerinizi aç bırakabilirsiniz’ demiyor.

Açların yemeklerini çalanlar  
“..Her ülkede açların yemeklerini çalan örgütlü insanlar var. Bu da devlet. O zaman devletin görevini yanlış ya da eksik tanımlıyoruz. Devletin birinci ödevi toplumun tümünü doyurmaktır. Böyle bir anayasa hiç bir uygar ülkede yok. Her anayasa’da devletin ilk görevi toplumun güvenliğini sağlamak’la başlıyor. Neden?
“Çünkü anayasalar insanın yaşamını sağlamak amaçlı değil, aşiret reislerinin, derebeylerinin, sultanların ve yakın çevrelerinin güvenliğini korumak için tasarlanmışlar. Gelişme aşamasında hak ve özgürlük gibi kavramlar eklenmiş, yaşama hakkı ve yaşatma görevi arasına ‘aç bırakmamak’ yeterince açık olarak konmamış.

Hayvanda olmayan duygular
“.. Akıllı olarak düşündüğümüz bir yaratık olarak, insanda hayvanda olmayan bir özellik arıyoruz: Bunlar yaşama saygı, acıma dediğimiz duygular. Biz yaralı her canlıya, hayvan hatta bitki ve çiçeğe, acıyarak ve üzülerek bakabilen duyarlı yaratıklarız. Fakat tıp biliminden öğrendiğimize göre, acıma hissi olmayan psikopatlar da var.
“… Türkiye gıda savurganları arasında dünyanın önde gelen ülkelerinin en önünde. Onun için Açlık Savaşı belki de en kolay kazanılacak savaş.
“ ..Maaşı ve emeğiyle geçinen biri olarak, bir insanı günlük açlığından kurtarabilirim. Büyük bir işveren, işçilere maaş vererek değil, sadece açları doyurarak yüzlerce, binlerce insanı açlıktan kurtarabilir. Bir ekstra pabuç yerine günde milyonlarca insanı doyuracak pabuç tüketicisi var.

Sömürgen politik sınıf
“…Açlık sorunu kapitalistlerin haksız kazançlarının ancak küçük bir yüzdesidir…Fakat daha rasyonel yollar var. Bunun için daha büyük bir irade, daha iyi bir örgütlenme ve sömürgen olarak yaşayan politik sınıfın kendisine çekidüzen vermesi gerekiyor…
“..Hangi koşulda olursa olsun aç kalmamak ve insanlar tarafından aç bırakılmamak… Türkiye’nin üretimin hesaplanan bir yüzdesinin, Anayasa‘nın ilk maddesi olarak açlığın yok edilmesine harcanması.. Ulaşmamız gereken bunu örgütleyecek irade, akıl ve insanlık bilincidir.
“Bunu her ülkeden önce neden başarmayalım?
***
Yazının üçte biri yukarıda. Geri kalanı dergide.. Bu insanlık manifestosunu topluca yoğurup tartışalım. Bu gerçekleştiğinde neler olabileceğini hayal edelim..

Bakalım bir siyasi partiden de ses gelir mi..
22 Eylül Perşembe 2016/ Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

1 yorum:

  1. aslında sefilleri ülkemize yaymak doğru değil bunu dünya olarak düşünmek gerek li bence

    YanıtlaSil