Güncel duruma dönelim ve ana konumuzu pazara
erteleyelim::
TSK Suriye’de uzun süre kalır mı?
TSK – TR oradan toprak alır mı?
Tampon bölgeyi ebedi mi tutar?
Savaşı genişletir mi, yani sınırımızdaki yakın bölgenin dışında, TSK
daha iç ve başka bölgelere savaşı yayar mı?
Yukarıdaki sorular önemli hepimiz için.
Ama siyasi olarak, yukarıda her biri ülkemiz
için büyük tehlike üretecek sorulara yanıt olarak, hepsine hayır demek
zorundayız.
Olmaz, olmamalı.
İktidarın da böyle geniş bir çerçevesi yoktur,
yani olmamalıdır.
Şimdi gelelim analize:
IŞİD uzun süredir savaş açmıştı
IŞİD kim? Suriye-Irak’ta üslenmiş bir
köktendinci İslami terörist örgüt. Türkiye’de yaptığı katliamlar, başlı başına
bir savaş nedenidir. Küçükleri atlayarak sırayla anımsatalım: Suruç,
Diyarbakır, Ankara, Beyoğlu, Sultanahmet, Atatürk Hava Limanı ve Gaziantep.
Tüm bunlar bile, IŞİD’i ininde vurmak için
yeterli nedendir.
Tabii Suriye’den durmadan Türkiye’ye salladığı
bombalar da cabası.
İktidar ve TSK’nın salt bu nedenlerle bile
IŞİD’i vurması doğal karşılanırdı.
Ama bunu yapmadı. Öyle ki, içimizdeki IŞİD’i
bile kıskıvrak yakalama yoluna gitmedi. Mesela Gaziantep onların temel yuvası
mı, bu bölgeye yönelik büyük bir operasyonu gündemine almadı. Canlı bombalara
Türkiye açık halde kaldı.
Ne demişti büyük Türk büyüklerinden A.
Davutoğlu: Adamları suç işlemeden
nasıl yakalayalım, biz hukuk devletiyiz!
Bu laf tarihe geçti.
Operasyonun ana motifleri
Ama bıçak kemiğe dayandı.
Ben yine de şüpheliyim, bıçağı kemiğe
dayattıran IŞID’in ülkemize savaş ilanı ve son katliamı mı.. yoksa PKK’nın
Suriye kolunun, ABD desteğinde hızla Akdenize doğru uzanan koridori adım adım
ele geçirmeye başlaması mı?
Yani PKK’nın Suriye kolunun Fırat’ın batısına
sarkması, bence bu operasyonun ana motifi..
Tabii IŞİD de ana motif durumuna yükseldi.
Türkiye’nin operasyonel kuvvetlerine de
bakacak olursak, kapsam ve amaç sınırlı. Bu çerçeve, “müttefik”lerle
çizilmiştir:
Kendi başına karar vermedi
Türkiye’nin müdahalesi Ankara’nın tek başına
kararı ile olmadı. Putin şüphesiz konudan haberdardır, Petersburg’da RTE-Putin
görüşmesinde masaya gelmiştir. Esad’ın da haberi vardır. Zaten 3-4 gün önce bir
MİT ekibinin Şam’da temaslarda bulunduğu haberleri çıkmıştı. İran’ında bu
operasyona politik desteği açıktır.
Şam’ın “protestosu”, şeklidir. Ama oraları da “kendi
toprağı” olarak ilanıdır.
ABD’nin de “beraber planladık” açıklamasını
okuyorum. Oluşturduğu ve desteklediği Kürt ağırlıklı Arap güçleriyle operasyonu
sürdüren ABD’nin TSK’yı orada istediğini hiç düşünmüyorum, ama şimdilik bunu
kabul etmek zorunda. Oyun planı değişti.
Dörtlü ittifak
Suriye’nin toprak bütünlüğü üzerinde dörtlü
bir anlaşma var şimdi: Rusya, İran ve Türkiye, tabii ki Esad.
ABD Şam’dan 3 devlet çıkarma plan ve
programını rafa kaldırabilir.
Hatta, “Kürt koridoru” ile Suriye toprakları
üzerinde bir PKK- PYD devleti yaratma planlarını da.
ABD’nin tam bir taşla iki kuş vurma planı,
yani Suriye Kürtleri – PKK güçlerini IŞİD’in üzerine salarak bu köktendinci
örgütü geriletme ve PKK’ya da Kürt koridoru açma planı, rafta şimdi. Öyle ki bu
konuda ısrarı Türkiye ile bağları kopartacak noktaya getirdi.
Ne ummalı, ne beklemeli
Türkiye’nin operasyonu, Suriye’nin
bütünlüğünün sağlayacak sonuç üretecektir. Üretmelidir.
Kandil ve Müslim, kendi bölgelerine çekilmek zordunda
kalacaktır. Sahip oldukları olanakların çok üzerindeki politik genişleme
hırslarını sürdürmeye kalkarlarla, TSK ile çatışırlar; umarım bölgede savaşı
genişletecek böyle bir durum ortaya çıkmaz.
Şam’ın topraklarına sahip olma ortamı yaratılınca
operasyon biter.
Bu arada ÖSO ve Şam arasında da birlik vb görüşmeleri
başlayabilir.
Çünkü büyük güçlerin oyun planı sahnede, onlara sadece
Şam’a uymak kalır.
Bütün bunlara ragmen, ortalık hiç de toz pembe değil.
Savaş büyük bir beladır, bir an önce buradan sıyrılmalıyız.
25 Ağustos 2016 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder