SAYFALAR

20 Temmuz 2016 Çarşamba

İki yeni açıdan daha Darbe… ABD ve Genelkurmay

Tolga Tanış’ın pazar yazısına göre, ABD’nin seçilmiş hükümeti destekliyoruz biçimindeki açıklaması darbe sabahı 2.30 sularına denk düşüyor. Oysa biz faniler bu askeri darbe girişimidir, dediğimizde Cuma akşamı saat 10’du. Onlar çok daha erkenden haber almışlardır. Demek, arada 4,5-5,5 saat farkı var.
Saat farkının başlangıcında darbe başlangıcı, sonunda da darbe başarısızlığı ve iktidarın tüm denetimi ele aldığı gerçeği var.
Normal olarak, ABD’nin darbe başlangıcında tavrını belli etmesi gerekir. Oysa sonunda konuştu! Aptal değilsek eğer, girişimin ne sonuç vereceğini beklediler.
Amerikalıların bu tutumlarının böyle (doğru) yorumlanmasını umursadıklarını düşünmüyorum. Zaten RTE iktidarına karşı tutumları çok açık ve seçik. Sakladıkları bir durum yok.
Girişim başarılı olsaydı, şüphesiz “yeni iktidarı” destekleyecekler ve bu sonuca da RTE’nin politikalarının neden olduğunu söyleyeceklerdi.

ABD bir darbe bekliyor muydu?

Böyle bir durumu olabilirlikler arasında gördüğünü, eski Ulusal Güvenlik danışmanlarından John Hannah’ın, Foreign Policy dergisindeki yazısında (http://odatv.com/er-ya-da-gec-bir-hesaplasma-gunu-yasanacak-1706161200.html), Erdoğan’ın Ortadoğu politikasının ülkeyi parçalanmaya götürdüğünü, ülkeyi despotluğa sürüklediğini belirtiyor ve şu can alıcı cümleyi kuruyordu:
Tüm bunlara rağmen ordu içerisinden birilerinin Türkiye'yi Erdoğan'ın İslamcı diktatörlüğünden ve ülkeyi soktuğu tehlikeli yoldan çıkarmak için, darbe girişiminde bulunmayacağının hiç bir garantisi olmadığı da vurgulanıyor.”
Dikkat edin, Ordu’nun hiyerarşik yapısından, Ordu’dan bahsetmiyor, “Ordu içerisinden birilerinin” diyor. Demek bu “birileri”, Beyaz Saray, Pentagon, Dış İşleri Bakanlığı çevrelerinde kapalı kapılar arasında konuşuluyordu.

 Darbede rolü var mı?

ABD’nin darbe girişiminde rolü olabilir mi? Doğrudan? Hiç sanmıyorum. Dolaylı? Kanıt olmalı (ABD tarafından bizzat planladığı ve düzenlendiği iddiası). Ama Cemaatin Ordu içinde gerektiğinde darbe yapabilecek güçlerinin bulunduğunu ve bu güçlerin gerektiğinde harekete geçebileceğini bilmediğini söylemek, siyasi aptallığa denk gelir. Zaten yukarıdaki alıntı da bu bekleyişin ifadesidir. Özetle, el altından bir dayanışma.
Darbecilere gelirsek: Bunları şüphesiz ki, doğrudan Cemaatin Amerikancı güçleri olarak nitelendirmek gerekir. Cemaat zaten öyledir. Fakat bu kamikaze girişimi ile Cemaatin ve Amerikan siyasetinin beklentileri berhava olmuştur. Artık ABD Cemaat hakkında zaman içinde yeni şeyler söyleyebilir.
Gelelim Genelkurmayımıza..

DÖRT TARAFTAN SARILI BİR GENELKURMAY
Dehşet verici bir öykü. Bir karabasan gibi. Korku filimlerinde seyretseniz tüyleriniz dikelir, koltuğunuzda gerilir, yüreğiniz ağzınıza gelir.
Özel kalem müdürü-yaveri ve korumaları… hemen hepsi darbeci çete tarafından sarılmış bir Genelkurmay başkanlığı düşünün. Herşeyi kontrol altında. Tüm hareketleri.. Yazışmaları.. Planlar, programlar… Emirler, talimatlar. VE hayatı!
Çevresi tamamen sarılmış ve teslim alınmış bir Genelkurmaydan bahsediyoruz. Nitekim başına silah dayıyorlar, kemerle boğazını sıkıyorlar ve derdest edip götürüyorlar. Genelkurmay başkanı direndi, teslim olmadı diye sevinmeli miyiz, yoksa?
Tüm kuvvet komutanları… Bu nasıl olabiliyor?

Tam yeminli gizli örgüt

1) Bir gizli yeminli örgüt her tarafı sarmış. Bu ne yaaa! “Son Kale” en gizli ve en büyük güç olarak tam saklanmış. Gerçekten tam saklanabilmiş mi?
2) Hayır saklanamamış. Çünkü pek çok Cemaatçi subayın isimleri faş edilmiş, Genelkurmay defalarca durmadan uyarılmış.. Kitaplar yazılmış… Ama bir önceki Genelkurmay başkanı Necdet Özel döneminde de, şimdiki Hulusi Akar zamanında da farkındalık yaratılamamış…
Bunun nedenleri üzerinde durulabilir. Gerekçeleri vardır. Bir şey yapamazlar, Ordu zaten darbe aldı, yeniden budayıp zayıflatmayalım demiş olabilirler.
Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk gibi alçakça davalarda yargılananların, “intikam hissi” ile hareket ettiklerini ve çoğunu uydurduklarını düşünmüş olabilirler.

Çetenin tam ablukası

Elimizde delil yok, biz savcı yargıç değiliz” diye de..
Hatta bunları bizzat çevrelerini saran Cemaatçi subaylar söylemiş ve ikna etmiş de olabilirler!
Belki de “sivil savcılık soruşturmayı başlattı, Ağustosta pek çoğu atılacak zaten”, demişlerdir.
Ama bunların hiç biri, Genelkurmay Başkanlığının çete tarafından tam abluka altına nasıl alındığını açıklamaz ve mazur göstermez. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bu noktada direniş (Tabii ki çok önemli!)- kahramanlık öyküleri anlatanlara yazanlara bakıyorum da.. Gülüyorum!

Peki, Genelkurmayda hiç “darbe yapabilirler mi” diye bir risk tartışması olmuş mudur? (Ne kadar yazılacak şey var.. Perşembeye.. bu bir dizi olacak gibi)..
19 Temmuz 2016  Salı / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder