SAYFALAR

3 Mayıs 2016 Salı

Davutoğlu’nu yetkisizleştirme, peki sonrası ne?

İlginç bir hamleydi RTE’ninki. Doğrudan, acımasız, vefasız, stratejik ve kesin! Bir yalnızlaştırma ve had bildirme ayrıca.
Parti yönetimi, Davutoğlu’nun il ve ilçe yönetimlerine atama yetkisini kaldırdı. Davutoğlu kim? Parti lideri.
Bu karar ne zaman alındı?
Davutoğlu ile RTE arasında artık gerilimin son aşamasında ve RTE Anayasasının Meclis’e indirilmesine az kala.
Son gerilimleri bir bakalım. Hemen akla gelenler: Akademisyenler için tutuklu-tutuksuz yargılama. Gazeteci tutuklamaları.. Tabii ve şüphesiz ki RTE Anayasası..

Dedi mi demedi mi? Önemli değil

“Tam Başkanlığa evet demem kendimi inkar olur” sözü bardağı taşırdı. Davutoğlu böyle demedim dedi. Okuduğumda bunu yadırgamamıştım, biliyordum ki Davutoğlu Başkanlık anayasasına sonunda evet demek zorunda kaldı ama yine de kuvvetler ayrılığına vurgu yapmayı da ihmal etmiyordu. RTE ise “kuvvetlerin birliğini, uyumunu” vurguluyordu. RTE boşuna iki başlılık olmaz deyip durmadı son zamanlarda sık sık. Bunun bir kısmı Davutoğlu’naydı.
Davutoğlu yukarıdaki sözü dedi mi demedi mi? Lütfen duyan açıklasın. Ayrıca önemli değil. Davutoğlu’nun “Tam Başkanlığa evet demem kendimi inkar olur” sözü doğrudur, buna inanıyordu ve RTE de bunu biliyordu.
Peki Davutoğlu’nun atama yetkisini neden elinden aldılar ve onu Başkanlıkta yalnızlaştırdılar? Sıralayalım:

Partideki gücünü sıfırladı

1) Davutoğlu parti içinde gücünü gün geçtikçe arttırıyordu. Zaman kazanıyordu. Yeni anayasa için “biraz demlemeye bırakacağız” sözleri de, aslında acelesi olan RTE’ye karşı, zaman kazanma politikasıydı. Birinin son dereceacelesi var, diğerinin hiç yok! Parti üzerinde hakimiyet çok önemli. Parti yönetimine verilen talimatla, Parti örgütünden epey dışlanmış oldu Davutoğlu. Düşünün, örgütün il ve ilçe yönetimlerinden hiç birinin Davutoğlu’dan bir korkusu, endişesi vb kalmadı. Kendilerinin nereye bağlı olduğunu net öğrendiler: Saray’a.. Bence otoritesi sıfırlandı Davutoğlu’nun parti teşkilatında..
2) Saray Davutoğlu’nun kendi politikalarını yerleştirme, kabul ettirme ve güçlü bir siyasi otorite inşa etme sürecini de kesti, Saray’ın yanında ikinci bir baş asla inşa edilemez! Mesela RTE’nin, Vize meselesini biz zaten ekim kasımda halletmiytik üç beş ay öne almanın ve bunu başarmış gibi göstermenin ne anlamı var, benzeri sözleri bile, Davutoğlu’nun politik güçlü lider inşa ediyor endişesini dile getiriyordu. Haziran’da kalkarsa Vize, bu Başbakanın başarısı olacaktı, her şeye hakim Saray’ın değil!
İkinci bir politika olmaaaaz

3) Böylece Davutoğlu’na tek yol gösterildi: RTE’nin tüm politikalarını kabul et, onun emir ve talimatları doğrultusunda çalış. Ya da orada öyle yetkisizleştirilirsin. Bu tabii sadece Davutoğlu’na değil, benzeri muhtemel örneklere de mesajdı.
4) Saray’ın yıllardır beraber politika yürüttüğü adamdı Başbakan. Suriye batağını bile birlikte inşa etmiş ve Başbakanın teorik yazıları stratejik bataklığa sürüklemişti her ikisini de. Bu Saray’ın Davutoğlu’nu silme politikasıdır aynı zamanda.
5) Saray şunu gösterdi: benim dostum yoktur. Bana karşı politika ve liderlik falan inşa etmeye kalkışacakların hepsini silerim. RTE’nin “meşveret ettiği”, yani bilgi, duyum, düşünce, taktik, yani kişisel durumunu güçlendirecek herşeyi kendisine sunan ekibi var. Bu ekibi kurar, dağıtır, alır, çıkartır... Oradakilerin hepsi liderine bağlıdır. Zaten yalpalarsa kendini dışarıda bulur.

Ne olur bundan sonra

Özal- Akbulut örneği hiç işlememişti. Özal, başbakanlığı da yönetirim Cumhurbaşkanlığı koltuğundan diye düşünmüştü, ama partisi içinde, RTE’ninki gibi büyük ve amansız bir otorite asla kuramamıştı. Nitekim Partisi ondan koptu, Akbulut Özal’a rağmen Başbakanlığını sürdürdü.
Burada Davutoğlu’nun bu şansı az vardı ama bu da sıfırlandı..
Davutoğlu sürdürür mü, ne kadar sürdürür, kendisi mi ayrılır, yoksa Saray, nasıl olsa yetkisizleştirdim, diyerek işleri biraz oluruna bırakır ve zamanı gelince değiştirme yoluna mı gider..
Bilmiyoruz, ama Davutoğlu ile birlikteliği sona ermiş gözüküyor.
Bütün önceki birlikteliklerini sona erdirdiği  gibi..

2 Mayıs Pazartesi / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder