Yazılır mı yazılmaz mı bilmiyorum ama çıplak
şeyler konuşulmaya başlanmış da haberim yok.
İlk, Kılıçdaroğlu’ndan
13 Mart’ta İzmir’de gazetecilerle sohbette söylediklerini okuduğumda bir kenara
not etmiştim fakat üzerine yazma gereğini duymamış ve kendime demiştim ki, “yok
bu noktaya gelemezler..”
Kılıçdaroğlu
demişti ki: “Türkiye bir dikta yönetimine
doğru gidiyor. Temel alt yapısı oturtuldu zaten.”
Burası
tamam, görüyoruz, devlet parti devletine dönüştürüldü, her otoriter rejimin
yaptığı ilk iş. RTE bunu iktidara ilk geldiğinde söylemişti “Devlette bizimle
çalışacak olanlar vücud dilimizi öğrenmek ve buna uygun hareket etmek
durumundalar..” Ben de bir makale yazmıştım. O zaman kimse bu sözlerin üzerinde
durmamıştı, tabii ki iktidarla uyumlu olacak bürokratlar falan düşünmüşlerdi.
Yargıda uyum tamam
Geldiğimiz
yer uyumun hemen her noktada sağlandığıdır. Hukukta uyumu, Anayasa’ya aykırı
bir yasa ile HSYK değişikliği ile sağladıktan sonra, tamamen siyasetin
denetiminde sulh ceza hakimliklerini kurdular, yaygınlaştırdılar. Adalet
Bakanlığının isteğiyle kurulan yapılar. İtiraz hakkını bile bir üst mahkeme
değil yan odadaki falanca nolu Sulh Ceza hakimlığı karara bağlıyor!
Otoriter
rejimin altyapısını hukuk aleti oluşturuyor demiştim. Kendisinin sandıktan
çıkmasını sağlayan düzenin belkemiği Anayasa’yı ve Anayasa Mahkemesi’ni bile
takmamak, kurulan mahkemelerin amacını da gösterir. Mahkemelere emir vermeler
neyin nesi.. Dikta, hukuk altyapısı ile oluşturuluyor.
Ama
Kılıçdaroğlu’nun söylediği başka bir şey vardı: “Şu anda gayet net söylüyorum. İktidar yani Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidardan gitmemek için siyasi
cinayetler dahil, her şeyi yapabilecek pozisyonda şu anda..”
Evet iktidarda kalmak için her şeyi yapabilir,
fakat bu yapabilirlikler içine siyasi cinayet işlemeyi de kattığınızda, ortaya
yeni bir durum çıkar.
Öldürülmekten
korku mu?!
Geçen gün siyasetle yorumla uğraşan iki yazarla
sohbet ediyoruz. Onlardan biri, AKP saflarında olup ta girilen yoldan büyük kaygı
duyan başta gelen siyasetçilerin de, AKP’ye alternatif ciddi bir siyasi partiye
önderlik etmekten korktuklarını dile getirdi.
Korkularının nedenini sordum. Yanıtı tüylerimi
ürpertti: Öldürülmekten!
Yani AKP’nin içinden ciddi oy toplayacak bir
siyasal yapı, yokedilmesi gereken en büyük düşman mı!
Birden, AKP çevresinden, artık liderliğe
eleştirel duran gazeteci ve yazarların, bir bir sokağa atıldıkları aklıma
geldi. O zaman, “en çok tahammülsüz oldukları, kendi içlerinden çıkıp da lidere
hoşnutsuz yaklaşanlar düşman sayılıyor” demiştim.
“Partiyi
bölmek”
“AKP
iktidarından yana olmak” yetmez, esas olan lidere bağlılıkta en küçük bir
yalpalama geçirmemek.. Geçirdin mi, liderliğin küçük büyük topları derhal senin
ne namussuzluğunu ne satılmışlığını bırakıyor.
Yazar veya gazeteci, bunlar bugün kenara
atılabilir, haşlanır sopalanır; ama esas “partiyi bölücü” bir yapı oluşturmaya
davranacaklara karşı, partiyi iktidardan düşürücek tam hainler olarak, bir IŞİD
kafası, faşizm ve diktatoryanın yaklaşım.
Bu nedenle mi siyasal cesaret sıfır! Büyük bir
olasılıkla! Bu kadar diyeyim...
Umarım muhalefette de gözlenen dillendirilen
ataletin ardında böyle bir korku yoktur.
“İktidarı bırakmamak için her şeyi göze alırlar”
düşüncesinin altından bakın neler çıkıyor. Milletin ağzı torba değil ki
büzesin. Bize de dedikodusunu yapmak düşüyor!
Ama iktidarda büyük siyasal kararlığın, gözü
karalığın, yasal ve anayasal hiçe saymaların da bir nedeni, başka bir
açıklaması olmalı.. Ama benim rrayıp da bulamadığım.. Türkiye’yi büyük olaylar
mı bekliyor dersiniz..
Biliyorum, “Yedi
düvel karşısında, totaliter bir iktidar sürdürülebilir mi” yi sorup
duruyorsunuz.
DERGİ
BAYİLERDE
Herkese Bilim Teknoloji dergisi pek çok yerde
bulunamıyor. Aslında satıcılar dergiyi henüz tanımıyor; kendilerinde var, ama
onu gazete eki sanan ve tezgaha çıkartmayan çok. Israr edince buluyorsunuz. Herkesebilimteknoloji.com internet
sitesinde dağıtılan tüm bayilerin listesi var, oradan izleyin lütfen..
4 Nisan 2016 Pazartesi / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder