En sonunda haykırmak durumunda kalıyoruz:
Türkiye parça parça ölüyor! Mesele bu kadar basittir. Kitlesel katliamlarla,
alçaklıklarla kahrolan bir ülke, bir millet! Bu günler şüphesiz ki geçecek ve
bu alçaklıkları yapanlar ve paylaşanlar şüphesiz ki çok bedel ödeyecekler.
Fakat iktidar ve yandaşları, Türkiye’yi
ölümlerin kıyısına getiren aymazlık politikalarından, öngörüsüzlüklerinden,
büyük taktik ve stratejik yanlışlıklarından geri çekilmeye niyetli gözükmüyor. “Ne
yani, katil Esad’a mı destek vereceğiz” körlüğü içinde yürüyorlar hala!
Türkiye ölüyor, o kafa hâlâ “katil Esad” takılmış bozuk plak gibi..
Onlara söylüyorum ki, “katil Esat’a takılıp kalman,
ülkeyi bir cehenneme çeviriyor farkında değil misin?” Farkındalar da,
kulak verdikleri iktidarları bu konuda pozisyonlarını değiştirmedikleri sürece,
hınk deyiciliklerinden zerre milim ayrılmazlar! Kişilik için ne feci bir durum!
Suriye’nin
bütünlüğü önemli!
Temel soru şu: Suriye’nin birliği mi
parçalanması mı Türkiye’nin yararına?!
Şüphesiz birliği! Suriye’nin bütünlüğüne ve
birliğine kavuşması, ülkemizi rahatlatacak olan tek seçenektir. Bu emperyalist
planları da darmadağınık edecek tek seçenektir.
Rüya gibi, değil mi? Hayır rüya değil, Ankara
biliyor bunu, ama kibirleri öyle bir dağa tepeye vurmuş ki, bunu kabul edecek
esneklik sıfır, bunun yerine ülkeye ve millete bedel ödetmeyi tercih ediyorlar!
Kendilerinin bu büyük yanlışlığını bize de kabul
ettirmekv e koyun gibi desteklememiz için hatta tehdit ediyor. Bakıyorum
bazıları kafalarını duvara çarpma pahasına buna evet diyor. Kendi kafasını
çarpsa sadece, bir şey demem, ama burada tüm ülke ve millet, bütün maddi ve
manevi değerleriyle, söz konusu! Bu yanlışlığa kimse evet diyemez!
Suriye
politikasının 180 derece değişmesi gerektiğini yazıyorum, söylüyorum
durmadan da, acaba Orgeneralimiz ne der? Buluştuk ve bir yemek yedik.
Emekli
Orgeneral bakın neler diyor
Emekli, ama emeklilerin en deneyimlisi ve
düşünce üreteni. Yakında kendinden bahsettirir diye düşünüyorum. Diyor ki:
* “Milli
sınırlar içinde kalan toprakları korumak meselesi, üzerinde yaşayan milletin
refahını korumayı ve geliştirmeyi de içerir.” Milletin refah düzeyini
geriletecek her politika, milli güvenliği de zayıflatır.
* “Ülke içinde iç siyasette zayıfsanız, dış
konularda da topal ördeksiniz demektir”, diyor. Konuşuyoruz açarak;
kamplaşma ve duygusal kopuşlar, muhalefeti ötekileştirme ve dışlama, baskı,
hukuk ve yasal demokratik haklardan uzaklaşma, dış politikanızı da son dereceğe
zayıflatır. Destek bulamazsınız. Ayrıca yanlış politikalarda ısrar ederseniz,
eleştirileri ve muhalefetin görüşlerini dikkat almazsanız, dışa karşı bir milli politika oluşturamazsınız!
Boşa çırpınmayın!
İktidarın en önemli faaliyeti muhalefete
saldırmak. Biz katliamlarda da birleşeceğiz?
Sınırlı
gücünüzle sınırsız işler yapmaya kalkışmak
* “Atatürk,
Musul'un alınması tartışılırken, tabii ki alırız, ama bu durumda Musul'da bir
cephe açılmasını ve oradaki varlığımızı sürekli ayakta tutmak için
çalışacağımızı da kabul ediyoruz demektir. Bunu gerçekleştirebiliriz miyiz?
Diye sorar. Burada hedefleriniz ile milli gücünüz arasında orantılılık,
uyumluluk olmak zorunda. Kissinger, bu reel politikanın en önemli
isimlerindendir.”
Bu hedefe ulaşmak için yeterli gücünüzün yok ve
üstelik koşullar da uygun değilse, başarıya ulaşamazsınız. Kaybeden olursunuz!
Bugün iktidar kaybettikçe bağırıp çağırıyor ve iç politikada seçimlere oynuyor!
Türkiye’yi daha büyük zorluklara sürüklüyor. Suriye politikasıyla hangi
başarılı sonuca ulaşabilir? Birileri bunu söylese de inansak!
Özetliyor bu konudaki görüşlerini şu cümleyle: “Sınırlı
gücünüzle sınırsız işler yapamazsınız!” Evet, sadece hamaset
yaparsınız! Bizim atalarımızzzzz der, ama atalarınızla birlikte Osmanlı
imparatorluğunun nasıl battığı aklınıza gelmez.
Zaten akıl değil hamaset önemli iktidar için.
Bir de ülkenin uğradığı bu mağduriyeti sandıktan otorite çıkarmak için
kullanmak.
Yarın, daha önemli konular var.
21 Şubat 2016 Pazar / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder