SAYFALAR

1 Aralık 2015 Salı

Putin ı-ıhhh demeyi sürdürür!

İki fotoğraf var: ilkinde Putin öncelikle ekonomik önlem alıyor Türkiye’ye karşı ve tazminat ve özür dilemeye çağırıyor. İkinci fotoğrafta, ise RTE (ve Davutoğlu) Putin’e görüşelim çağrısı yapıyor, “biz iki dost ve büyük ülkeyiz birbirimiz olmadan yapamayız” benzeri sözlerle.
Putin’in dinlediği var mı, yok. Öyle ki Paris’te çevre zirvesinde RTE’nin yüzünü görmemek için, olur a yanıma gelir konuşur veya karşılaşırız diye, önlemlerini bile aldırmış.

Fotoğraftan çıkan net sonuç:
Ankara aldığı kararın, yaptığı işin altında eziliyor. Bir an önce el sıkışmak eski ilişkilere (Moskova’da yan yana cami açmak gibi mesela..) dönmek, kırmızı telefonu açtığında Alo Putin günlerine hemen dönmek istiyor, ama “ben vurmakta haklıydım, gel bunu kabul et el sıkışalım” pozisyonuyla... Görünen o ki zor dostum zor.
Putin meseleyi domatesini patatesini işçini almıyorum, gibi ekonomik önlemlerle kapatmayacağa benziyor. Rusya’nın Türkiye’ye ihtiyacı yok bu açıdan. Vazgeçemeyeceği mal üretmiyoruz, sebzesini meyvesini istediği yerden alabilir, Rusya’da düşük teknolojili, inşaat dahil, emek yoğun işler peşindeyiz. Yüzlerce şirket binlerce aile oradan ekmek yiyor. Biz ise gaz-petrol bakımından anlaşmalarla bağımlıyız, değiştirmek istesen kaynağını 10-20 yıl sürer!
İktidar, epey işler kotardı Ruslarla al-ver gülüm kotasından. Petrol boru hatları adamlarına gitti. Orada iş yapanlardan yüzde üzerinden payımızı istedik! Eksilterek verdiklerini beğenmeyip tamını istedik. Akkuyu nükleer santralinde bile saydamlık yoktu.

Vur emri, hâlâ sürüyor mu?
Moskova-Leningrad gezimizde yanımıza düşen iki ülke arasındaki şirketsel hukuki vb işler yürüten bir hukukçu “işadamı”, Ruslarla tüm işlerde bir pay meselesinin zorunlu olduğunu anlattıkça anlatmıştı. Sanki bizde farklı yürüyor!
Merak ettiğim bir konu var: Acaba Rus uçakları bölgede bombalamayı sürdürdüklerine göre, yeniden angajman ihlalleri yaptılar mı? Yaptılar da bu kez göz yummuş olabilir miyiz? Büyük olasılıkla bizim pilotlara verilen “kural ihlal edilirse vur” emrini geri almışlardır. Ankaralı arkadaşlar araştırsın bir!
Şimdi Putin- RTE ilişkilerinde, politik bazı saptamaları paylaşacağım.
* Rus uçağı olduğunu, uçağın kimliğini bilmiyorduk yalanını Putin ve Ruslar yutar mı, yutmazlar. O bölgede Venezüella savaş uçakları mı uçuyor ve operasyon yapıyordu? Bir kaç gündür uyardık dedikleriniz, yoksa Çinliler miydi? Çocuk kandırmaca. Savunamayacağınız bir savın arkasında durmayın. Nitekim Cumhurbaşkanı “kaç kez uyardık, sonra yol olur iz olur diye vurduk” itirafında bulundu. Uyardıklarınız ne uçağıydı?
* Uçağın vuruluşundan hemen önce bir güvenlik zirvesi yaptınız. Sanırım o zirvede durumu gözden geçirip gerektiğinde bir uçağın vurulması talimatını kararlaştırdınız. Yok yok bir “gizli belge” falan okumuş değilim! Keşke olsa da yayınlasam! Zincirleme olayları sıralıyorum.
Bu konuyu yarın “Vur emri neden verildi ve Ankara’nın iki kazanç hesabı” diye sürdüreceğim, yer kalmayacak.

Tahir Elçi’nin öldürülmesi
Diyarbakır Barosu Başkanı ve barış için çabalarıyla yakından tanıdığımız Tahir Elçi’yi “kimin vurduğu” konusu karanlıkta gibi, ama giderek egemen olan görüş, olayın suikast olduğu. Kafasından vurulması olasılığında, rastlantının payı mı (serseri kurşun), yoksa bir keskin nişancının payı mı yüksek diye sorarsanız, şüphesiz ve kesinlikle ikincisidir. Elçi’nin hedef tahtasına da konduğu biliniyor.
Katil kim diye sormak giderek anlamsızlaşıyor. İktidar bu işi aydınlatamadığı ve ikna edici olamadığı sürece, cinayetin devlet güçlerinin üzerinde kalma olasılığının yükselmesine hizmet edecektir. Çünkü arkada Hrant Dink cinayeti, Uludere katliamı ve başkaları vardır.
Şüphesiz “Suriye ile ilgili, dış güçler yaptı” demek, cinayetin üzerini kapama anlamına gelir. O zaman da kanıtla kardeşim kim bu dış güç, sorusuna yanıt verilmeli.

Cinayet kesinlikle aydınlatılmalı! Yoksa iktidar, istikrarsızlığı tepelere mı çıkartacak!?
30 Kasım 2015 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder