SAYFALAR

14 Kasım 2015 Cumartesi

Mühendisliğe baraj kondu, mimarlığa da geliyor

CBT Gündem, Sayı 1494, 6 Kasım 2015


YÖK önemli bir karar daha aldı ve orman, su ürünleri ve ziraat mühendislikleri dışında kalan tüm mühendislik programlarında okuyacak öğrencilerin, üniversite sınavlarında ilk 240 bin başarı sıralamasında yer almasını şart koştu. Bu sıralamanın altında puan alan öğrenciler mühendislik programlarına giremeyecek.
YÖK, geçen yıl da tıp programına sıralamada ilk 40.000 içinde başarı  gösteren öğrenciler, hukuk programına da ilk 150.000 içinde sıraya girebilen öğrenciler kaydolabiliyordu. YÖK Başkanı Prof. Yekta Saraç, yakında mimarlık programına da baraj koyacaklarını açıkladı. Ayrıca bu taban puan sınırlamaları Kıbrıs'taki üniversiteler için de geçerli kılındı.
Türkiye’de mühendisliği bitiren herkes, başka bir mühendislik yapabilirlik sertifika programına gerek görmeden, hemen işe başlayabilir. Oysa pek çok Batı ülkesinde, mesela ABD’de bu mümkün değil. Yine bu ülkelerde tıbba girmeden önce  2-4 yıllık bir başka yüksek öğrenim programını bitirme şartı var. Hukuk ta da durum böyle.
YÖK’ün bu kararları mühendislik gibi can alıcı bir meslekte, en azından daha başarılı öğrencilerin tercih etmesini sağlamak. Ama bu şüphesiz ki çok yetersiz bir karar. Ayrıca, bence tıp, hukuk ve mühendislik için konan bu barajların yeterli olmadığı da belirtmek gerekir
Fakat bunun bir ilk adım olduğunu görüyoruz. Saraç, bazı programlara mesleği icra edebilme hakkı için meslek sınavlarının konması gerektiği düşüncesinde ve buna yönelik de bir hazırlık yaptıklarını, bir yasa taslağını hükümete sunacaklarını belirtiyor ve yüksek öğrenimde bundan sonra kalitenin yükselmesine öncelik vereceklerine işaret ediyor, “mesela ilk 20 binden mimarlığı seçen öğrenci ile ilk 200 binden mimarlığa giren öğrencinin aynı sınıflarda ders görmesini önlemeliyiz”.
Bu adımlar şüphesiz ki iyi ve sevindirici. Fakat ana sorun, öğrenci üniversiteye gelmeden, lise ve öncesinden başlıyor. Üniversitede öğrenimin kalitesini esas belirleyen, kalitenin yükselmesini engelleyen ana etkenlerden biri budur. Üniversite öncesi eğitim-öğretim arasında yurtiçindeki büyük farklılıklar, YÖK veya üniversitelerin bir başka karar almalarını gerektiriyor belki: Üniversitenin ilk yılında herkesi ortak bir eğitimden geçirmek.. Bunu bazı vakıf üniversiteleri uyguluyor.
Tabii üniversitelerde eğitimin niteliği, düzeyi de yükseltilmeli. Bu konuda ne yapılır, acaba eğitimin kalitesi üzerinde bir denetim mekanizması kurulabilir ve üniversiteler zorlanabilir mi bilmiyorum. Eğitim meselesi “serbest piyasa” mekanizmasının gevşek ve her şeye açık, para odaklı dişlilerinin arasına bırakılabilecek bir şey değil. Ülkenin geleceği söz konusu.

İKİ BİLGE KONFERANSLARI
Eylül ayında başlattığımız Doğan Kuban – Bozkurt Güvenç aylık konferanslarının üçüncüsü, Çağdaşlık ve Demokrasi başlığı altında, yine Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi saat 17.00-19.00 arasında Fazıl Say Konferans Salonu’nda yapılacak.
Konferanslar ücretsiz ve halka açıktır. Tüm okurlarımızı ve meraklıları bekliyoruz; iki bilgeyi yalnız bırakmıyoruz ve yanımızda gençler de getiriyoruz.

Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak dileklerimle, enseyi karartamayacağız!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder