SAYFALAR

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Çözüm Süreci AKP’nin seçimi kaybetmesi ile zaten çöktü

Gazetelerimiz, siyasilerimiz “çözüm süreci” ile ilgili yazıyorlar. Mesela Cumhuriyet, internet sayfasında “Erdoğan’dan çözüm sürecine bir tekme daha” başlığıyla sundu RTE’nin son konuşmasını. PKK- HDP, KCK, yani çözüm sürecinin Kürt tarafı da sanki AKP iktidardaymış gibi, çözüm süreci deyip duruyor!
İşin gerçeği ise, AKP iktidarının seçim öncesi sürdürdüğü ve hepimizin “çözüm süreci” adıyla bildiğimiz sürecin, AKP’nin iktidardan düşmesiyle zaten ortadan kalktığı veya çöktüğüdür. Sanki ortada “partiler ve iktidarlar üstü” bir “süreç” varmış gibi davranıyor herkes. İktidara gelecek partiler veya kurulacak hükümetler bu süreci kalınan yerden sürdürmek zorundaymış gibi.. Kısa bir anımsatma:
“Çözüm süreci”ni, AKP hükümeti, özetle o zamanlar Erdoğan, Kürt örgütleriyle ve liderleriyle gizli-kapaklı sürdürüyordu. Esası taa Oslo’da 2010 öncesi başlayan gizli görüşmelere dayanıyor. Daha sonra Oslo görüşmeleri “patlayınca”, 3 yıl kadar önce resmi olarak sürdürülmeye başlandı. RTE’nin kumandasında MİT ve yetkilileri (Öcalan’la İmralı’da) ve hükümet heyetiyle (En son lideri Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan) İmralı -HDP-Kandil üçgeninde devam eden süreç, en son Dolmabahçe Deklarasyonu diye bilinen 10 maddelik açıklamayla sona erdi. Bu, seçimlerden bir kaç ay öncesiydi.
Seçim propagandaları başlayınca RTE bu açıklamayı reddetti ve Kürt meselesi artık yok, Kürt yurttaşların sorunları var, dedi..
7 Haziran 2015 seçimlerine kadar, AKP “çözüm süreci”nin meyvelerini yedi. Yani oya tahvil etti. Tam bitmese de “çatışmasızlık durumu” bir oy primi yapmıştı. RTE, Akil İnsanlar grubuyla da, bu primi istikrarlı hale getirdi.

Kapalı av alanı bitti
7 Haziran’da, AKP’nin iktidarı kaybetmesiyle bu süreç sona erdi. Kürt Meselesinin “kapalı av alanı”na dönüştüren AKP’nin bu politikasına, Kürtler ve destekçileri de kilitlenmişti, inanmıştı, dahası Demirtaş ve HDP’liler, Gezi Direnişine, “eyvah AKP iktidarı yıkılacak, çözüm süreci sona erecek” korkusuyla karşı bile çıkmışlardı!
Bu köşede gizli pazarlıklarla Kürt Meselesi’nin çözülemeyeceği, bunun ulusal bir sorun ve boyut olduğu, tüm partilerin katılımı gerektiği, milletin çoğunluğunun kabul edebileceği bir çözümün tartışılmasının şart olduğu vurgulandı. TV programlarında da bu görüşü savundum.
Şimdi ortada “çözüm süreci”nin bir tarafı yok. Acaba Kürtler kime sesleniyor çözüm süreci diye?
Ya, kurulursa bir koalisyon hükümeti bu süreci yeni baştan alacak, tarafların yeni iradesiyle konu tartışılacak ve ortak bir hareket belirlenecek... Ya da, hükümet kurulamazsa, gidilecek tekrar seçimin sonucuna göre davranılacak.. Hikaye budur.
CHP’nin Meclis’de ortak bir partilerarası platformda bu sürecin tartışılmasını savunmuştu hep.. Sanırım, bu doğru çözüm politikasını sürdürecek.
Bu süreç salt partilerle ve iktidarlarla sürdürülemez. Ulusal bir uzlaşma sağlanmadan çözülmesi zordur, kim buna tek başına yeltenirse, kendisi çözülme tehlikesiyle karşı karşıya kalır... Çünkü Kürtlerin, “özerklik”, “federatif yapı” gibi hareket etme istekleri vb., tüm Türkiye’yi ilgilendiren ulusal bir sorundur.

Silahlı saldırılar başlarsa..
KCK / PKK yapıları bu süreç üzerindeki “silahlı vesayetleri” ile sonuca ulaşma politikalarını sürdürürlerse, güçlü bir tepki ile karşı karşıya kalırlar. Silahla bir yere varmaya son vermeliler. KCK’nın ilk aşama olarak “barajlara ve inşaatlere silahlı saldırı” kararı, terörü, öldürmeyi, silahı bu konuda hâlâ ana araç olarak gördüklerini gösteriyor. Bunun arkasından da devamı gelebilir. Umarım bu kararları da salt sözde kalır.
Böyle bir kararın, terörün, etkileri ve boyutları da çok olur.
Hatta, Türkiye’nin elde ettiği ve ülkeye rahat bir nefes aldıran seçim sonuçlarını tersine çevirecek etkileri bile yaşarız..
Bu ciddi tehlikeyi yarınki yazımda anlatmaya çalışacağım...


--19 Temmuz 2015 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder