SAYFALAR

14 Temmuz 2015 Salı

6. Büyük Yokoluşun İçinde Bir dünya: Hayatı Orta ve Uzun Vadeli Planlamak

CBT sayı 1477, 10 Temmuz 2015


Geçen haftaki dergimizde hem haberi vardı hem de Baha Kuban konuyu köşesine taşımıştı: “Yeryüzünde 6.büyük yokoluş dalgasının ilk başlarındayız,” deniyordu Science Advances dergisindeki araştırmada. Meksika dahil, Amerikanın ünlü üniversitelerinde bilim insanları, “altıncı toplum ölüm dalgası başladı, türler daha önceki dalgalara kıyasla 100 kat daha hızlı yokolacaklar...”
Konuyu bizler açısından daha da dramatik kılan ise, bu yokoluş dalgasının insanları da kapsadığına yapılan vurgudur. Bu dalgayı etkileyen başlıca nedenler, çevre kirliliği, iklim değişikliği ve ormanların azalması. Yani insan eliyle hazırlanan ve insanı da kapsayacak bir yokoluşu /tükenişi ateşledik.
Bugüne kadar dünyada 5 büyük yokoluş yaşandığı biliniyor, sonuncusunda 100 milyon yıl kadar önce Dinozorlar da bu dünyaya elveda demişlerdi. 250 milyon yıl kadar önce de tüm türlerin yüzde 90-95’inin ortadan kalktığı en büyükyokoluşlardan birini yaşamıştı yeryüzü.
 Bu yokoluşlara, göktaşı çarpmasından tutun büyük yanardağ faaliyetlerinin ve büyük iklim değişiklikleri neden gösteriliyor. Yani yeryüzünün 4,5 milyar yıllık yaşamı içinde uzun vadeli döngülerle git-geller yaşanıyor. Bugünün insanoğlu ise son bir kaç milyon yıllık evrimsel gelişmenin son 50-100 bin yılın ürünü. Yani yeryüzü tarihine gözünü yeni açtı. 
Fakat kısa süre içinde yeryüzünü bu kez insan eliyle altüst eden değişimlere damgasını vurdu.. Vallahi helal olsun! En büyük tüketici, yokedici.. yeryüzünü bütün diğer canlılara dar eden en vahşi hayvan. Zevk için yokeden, biriktiren, tüketen, kendi türünü durmadan öldürmesine rağmen de, üremesini artırarak sürdüren.
İçimizden birileri çıkıp diyebilir ki, valla biz tetiklemesek zaten dünya kendi döngüsü içinde yaşamı altüst eden nedenler buluyor, ne var bunda.. Durmadan varoluş ve yokoluş.. Bir sarmal gidiyor. Fakat şimdiki olay değişik. Şimdiki canlıların yokoluşu büyük adımlarla ilerliyor, ama yeni doğuşlar çok ağır aksak, zor-zenaat; kıt-kanaat gerçekleşiyor.
Aslında yeryüzündeki canlılık çok ilginç. Yeryüzünde yaşam, yeni türlerin doğmasına olanak veren güçlerle, var olanları yok oluşa iten güçler arasındaki bir çekişme biçiminde sürüp gidiyor. Yeryüzünün durumuna göre, doğal evrimsel süreç içinde yokolan canlılara kıyasla, bazen çeşitlilik patlaması yaşanıyor. “Küçük ya da büyük herhangi bir yok oluştan sonra gezegenimizin eski biyolojik çeşitliliğine kavuşması yaklaşık 10 milyon yıl” aldığı da bir başka bilimsel saptama.
***
Neyse bu konuya “dünyanın derdi” olarak olarak bakmak da bir tavır. Günlük dertlerimiz, kovaladığımızın incir çekirdeği konular, koalisyon kurulması üzerine kafa patlatmalarımız varken, bir de dünyanın bu derdi ile mi uğraşacağız.
Evet ama uğraşanlar var “maalesef”, biz de onların derdini kendi dertlerimiz kılıyoruz! Dergimizin varoluş nedenlerinden biri de bu.
***
Bir yanımız bu tüketim toplumu modelinden yeni bir iktisadi toplumsal yaşam modeline geçmemiz gerektiğini haykırıyor. Türkiye’de bu iktidar döneminde herhalde büyük yokoluş nedenlerine en büyük katkı yapıldı.
Dünyada hiç bir toplum “büyüme-tüketme” modelinden vazgeç(e)mezken, biz bunu kendi başımıza nasıl yapabiliriz, diyenlere ne yanıt vermeliyiz?

Felaket zamanlarına hazırlıklı olmak
Benim yanıtım şu: başımıza gelecek, gelmekte olan büyük felaketi mümkün olduğunca hazırlıklı karşılamak için bir çalışma başlatmalıyız. Yok hayır, büyük yokoluşa karşı değil, belki de bu konuda yapabileceğimiz bir şey olmayabilir. Ama iklim değişikliği, kuraklık, beslenme sorunu vb gibi, yakın gelecekte kapımıza daha büyük çanlarla dayanacak olan temel sorunlara karşı nasıl hazırlıklı olabiliriz..
Bugünkü iktisadi- toplumsal düzen içinde, yavaş yavaş değişimi başlatacak nasıl bir (ulusal) plan program hazırlanmalı? Tüm hükümetlere bunu kıyısından köşesinden adım adım uygulama zorunluluğu getirmeli? Nasıl bir yeni bir toplumsal yaşamın taşları döşenmeli?
Türkiye’yi bekleyen, yeryüzündeki değişimin dayattığı olaylara karşı, yaşamsal zorluklara karşı, yeni bir toplumsal ilişkiler bütünselliğine geçilmeden, varoluşu düzenli sürdürebilmek zor gibi geliyor bana..
Ne dersiniz?

Gelecek Cumaya kadar sevgiyle kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder