SAYFALAR

11 Nisan 2015 Cumartesi

Ne Çok Yazı Yazmışım Rektör Atamaları Üzerine!

CBT Gündem, Sayı 1464, 10 Nisan 2015



Beştepe-YÖK ikilisi Raşit Tükel’i en çok oyu almasına rağmen rektör olarak atamaması üzerine kızıl kıyamet kopuyor. Haklılar... Adamlar sandık iradesi deyip de sandık dışı kişileri o koltuğa oturtuyorsa, şüphesiz ki teşhir edilmeli.. Ama meselenın Raşit Tükel olduğunu sanmayalım. Örneğin Harran Üniversitesi’ndeki sandıktan 6. çıkanı rektör yaptılar!
Bu yeni bir şey mi? Hayır! Tükel’in ne gibi özel durumu vardı da, birinci sırada geldiği için rektör olarak atanacaktı? RTE’nin (daha önce de Gül’ün) atamada “bizden mi, benden mi” diye tek kriteri olduğunu, en alt sırada olsa bile, adamlarını tepeye çıkarttıklarını, Tükel’in atanmayacağını bilmiyor muydunuz? Biliyordunuz tabii ki.. Ama bu oyunu oynamayı sürdürüyorsunuz. Aklınıza, bu oyunu oynamıyorum demek gelmiyor. Buna cesaretiniz yok.
Şimdi size bu konuda 8 yıldır yazdığım yazılardan bir kaç örnek vereceğim. Bir daha da bu rektör seçimleri için, vayy bak yine atamadı yazısı yazmayacağım, sadece akademianın ne kadar kullanışlı olduğu üzerinde duracağım. Kusura bakmayın artık..
***
Üniversitelere Hakaret! (Cumhuriyet, 24 Temmuz 08):

“Beklenen oldu; YÖK denen oluşum, üniversitelerde yapılan “eğilim yoklaması”nda akademianın tercihlerinden önemli bir kısmını ayakları altına aldı, oyları pas pas gibi çiğnedi, 3’er kişilik yeni aday listesini Çankaya’ya gönderdi. YÖK Genel Kurulu’nda listenin “gizli oy” ile hazırlandığı gibi şekli bir bilgi yayıldı.
Bu özünde büyük bir palavra. YÖK Genel Kurulu’nda çoğunluk iktidarın denetimi altında. “İktidarın Adamları” milim şaşmazlar! YÖK Başkanı da iktidar tarafından YÖK’ü ve Üniversiteleri özellikle de AKP’leştirmek üzere o koltuğa oturtulmuş bir kişi! Siyasal görevini büyük bir liyakatla yerine getiriyor!
Çankaya ve iktidarın eğilimleri doğrultusunda hazırlanan “gizli oy”lu liste ile, başta İTÜ olmak üzere pek çok üniversitede AKP yanlısı değişim gerçekleşecektir. Rektör atamaları süreci büyük bir hukuki şaklabanlığı andırıyor!
Akademia’yı oluşturanlar da bu zırvalık sürecinin kuklaları, veya figüranları gibi. Akademisyenlerin bence onurunu, kişiliğini zedeleyen bir yönü yok mu bu seçimlerin?
Akademiayı ve adayları, aylar süren büyük bir seçim kampanyasının içine sok... Emek harcat, oy kullandırt... neden? Tepede iki zırva süreci başlatmak için! Önce YÖK denen oluşum senin tercihlerini altüst etsin, yeni bir sıralama yapsın. Ardından Çankaya gönlüne göre bir kişiyi atasın!
Yukarıdaki oyuna alet edilen onbinlerce öğretim üyesi! Yıllardır süren bence bu hukuki rezalete bizzat Akademia’nın kendisi son verebilir!
Boykot ederek! Büyük bir boykot kampanyası örgütleyerek! Bu kampanyaya öğrencileri de katarak, geniş kitleleri de yanlarına çekerek oluşturacakları büyük bir baskı atmosferi, bu komediye bir son verebilir ve akademia ciddi bir demokratik ve toplumsal kişilik kazanabilir.
Ancak akademia ne istediğini biliyor mu, bundan emin değilim! Akademi dünyası, önce kendi arasında, sağcı-dinci-solcu vb gibi ayrımlara son verebilmeli, akademiada geçerli bilimsel kriterlere, etik anlayışa, liyakata dayalı ilkeler üzerinde bir birlik sağlamalı...Yoksa, siyasetin oyuncağı olmaktan asla kurtulamayacaklar...
Rektörler neye göre seçiliyor, hangi liyakat aranıyor, bilimseliğin neleri dikkate alınıyor, hangi yönticilik erdemlerine üniversite teslim ediliyor?
Bunların hiç biri yok! Atamalar tamamen keyfidir, siyasidir...
Bu seçim yöntemi siyaset madrabazlarına ve onların oyuncaklarına yakışabilir, ancak üniversiteye, akademiaya hiç mi hiç yakışmaz! AKP iktidarı öncesinde ve iktidarının ilk zamanlarında, bir dizi yazar çizer “aydın” takımı ortalıkta kol geziyordu, YÖK’e veryansın ediyorlardı, rektör seçimlerinin ne kadar adaletsiz ve demokrasi karşıtı olduğunu yazıp çiziyorlardı..
Sakallı sakalsız profesör ünvanlı-ünvansız bu oyuncular bugün sus pus! Şimdi hepsi için anlaşılan YÖK iyi, atamalar fevkalade uygun, herşey tam demokratik! Bir kısım Türk aydınında anlaşılan çatlayacak ardamarı yokmuş veya kalmamış! Acaba aynada kendi yüzlerine bakınca ne düşünüyorlardır?”
***
Üniversite Öğretim Üyesi Kukla mı? (CBT Gündem, sayı 1114)
“Üniversitelerde rektör adaylarını belirleme sürecinden sonra, YÖK’de gizli oylama ile belirlenen üçer adaylık liste Cumhurbaşkanına gönderildi. O da ne? En çok oyu alan pek çok aday listeye girmedi! Hükümete eleştirel yaklaşan Kadri Yamaç dahil, Uludağ ve Dicle’de ilk sırada olan adaylar elendi. Oy kullanan üniversite öğretim üyeleri.. bu anti demokratik tasarruf karşısında kendilerini nasıl hissediyor? Kendimi onların yerine koyuyorum ve kişiliğime tam bir tecavüz olayı ile karşı karşıya kaldığımı görüyorum! Burada yapılacak tek şey var: Üniversite rektörlük seçimlerini boykot etmek!
Burada “sağ” veya “sol” gibi kavramlar değil, ilke önemli, üniversitenin evrensel onuru, bilim insanının bilim onuru, ülkemizin bilim geleceği önemli... İktidarlar değiştikçe, üniversitenin, bir onun bir de bunun elinde oyuncak olarak kullanılması önemli... Üniversiteler YÖK’ü, YÖK Yasası’nı, siyasetçinin üniversite üzerindeki oyunlarını, bütün antidemokratlığı protesto etmeli! Bunun için uzun vadeli bir boykot örgütlenmeli!

İradeyi Yok Sayma (CBT sayı 1185, 2009 Aralığı)

Anadolu Üniversitesi'nde yapılan rektörlük seçimlerinin sonuçları ve bu sonuçlar üzerinde hem YÖK'ün hem de Cumhurbaşkanlığı'nın "iradeyi yok sayma" tutumları, yeni bir olay değildi. Alışıldık bir şekilde, ortaya konan sandıktan neredeyse sondan çıkanlar rektör olarak atanıyor. Burada da, ilk iki sıra es geçildi ve 96 oy alan aday, üçüncü sıradan rektör atandı.
Peki, Anadolu Üniversitesi'ndeki seçimlerde oy kullanan ve oylarını ilk iki sıradaki adaylara veren öğretim üyeleri nerede; neden iradelerinin çiğnenmesi karşısında zırnık ses çıkartmadılar, oylarına sahip çıkmadılar; en azından "madem bizi hiçe sayacaktınız, neden ortaya sandık koyuyorsunuz" biçiminde masum bir itiraz cümlesini bile kamuoyuna yansıtmadılar?
Biliyorum, bu ifade biraz ağır kaçmıştır, oradaki dostlarımızı bile kızdırmış olabilirim... Biz burada, kötü insan olma pahasına gerçekleri dile getirmeyi kamusal bir hak ve görev sayıyoruz. Geleceği başka nasıl kuracağız ve nasıl isteyeceğiz? En azından, biz bir gelecek istiyoruz! İstanbul Üniversitesi rektör seçimlerinden önce, bu köşede seçimleri boykot çağrısı yapılmıştı! Çünkü "sandıktan çıkan" değil, çıkamayan seçilecekti! Beklenen oldu!”
***

Herşey yazılıp çizilmiştir.. Gelecek Cuma birlikte olmak dileğiyle..

2 yorum: