SAYFALAR

27 Nisan 2015 Pazartesi

Herkes TC ile Hesaplaşmak İstiyor


HDP’nin “radikal demokrasi- demokratik özerklik” bildirgesini bugün başka önemli açılardan değerlendireceğim. Bu bağlamda şu cümleye bakalım: “tarihte yaşanmış soykırımlar, katliamlar, infazlar, kayıplar ve benzeri uygulamaların araştırılması ve hakikatlerin gün ışığına çıkarılması amacıyla ‘Hakikat Komisyonları’nın ivedilikle kurulması için gerekli çalışmaları yapacak”..
Bildirge’de, araştırılacak somut olaylar üzerinde durulmuyor, adeta bütün Türkiye Cumhuriyeti tarihini “kriminalize etme” niyeti kapalı olarak dile getiriliyor. HDP’ye göre zaten 1915 tarihinde yaşananlar “soykırım”dır.
Amerikan Ermenilerinin Kongre’ye sundukları son soykırım karar tasarısında, eskiden 1915 olan tarih, 1915-1923 olarak genişletildi ve Milli Kurtuluş Savaşı, Atatürk ve silah arkadaşlarının mücadelesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu, hatta Türkiye’nin kuruluş senedi olan Lozan Anlaşmasını içeren Kurtuluş ve Kuruluş süreci de, “soykırım” kapsamında değerlendirildi.
Açıkça Ermeni Diyasporası, Türkiye’nin varlığını bile kabul etmiyor ve uluslararası bir savaşı siyasi, dini, toplumsal ve diplomatik alanda sürdürülüyor.
HDP-PKK unsurları da bu noktada Diyaspora ile bütünleşiyor gibi. Emperyalizme karşı verilen ve bütün dünyaya örnek olan milli kurtuluş savaşı ve sonuçta hepxsinin kabul etmek zorunda kaldığı Türkiye Cumhuriyeti’nin ne kadar çok düşmanı var.. Herkesin içinde kalmış bir hesaplaşması var.
Tabii başta AKP’nin Yeni Osmanlıcıları.. Türkiye Cumhuriyeti’ni bir “reklam arası” kabul edenlerden tutun, ulusal devleti “parantez”e alarak, kendilerini Osmanlıya yapıştıran Davutoğlu ve diğerlerine kadar..
Atatürk ve devrimlerini faşist ve tepeden dayatılan kararlar olarak görerek reddeden liberal solcu eskileri ve bir kısım “muhafazakar” liberallere kadar..
Tabii ki Ermeni Diyasporası ve onların destekçileri..
Ve Kürt Siyasi ve Silahlı Hareketi..
HDP bildirgesinde resmini çizmeye çalıştığı “Hakikat Komisyonları” de (Herhalde Cumhuriyet’in bütün tarihini hallaç pamuğu gibi atacak çok sayıda komisyon öngörülüyor), Türkiye Cumhuriyeti ile tepeden tırnağa ve her açıdan bir hesaplaşma niyetini içeriyor.
Yukarıda saydıklarımızın hepsi zaten Türkiye Cumhuriyeti’ni reddiye içinde..
HDP Bildirgesi de, ulus-devleti yıkıp, ulusalcılığı reddedip, özetle Türkiye Cumhuriyeti yerine “radikal demokrasi ve özerk yapılar” siyasi modeli öneriyor.

İki çok önemli nokta
HDP’nin bildirgesinde dikkati çeken iki başka cümle var. İlkinde, Başkanlık Sistemi’ni karşı olduklarını belirtiyorlar. Bu, bu köşede hep dile getirilen “AKP ile seçim sonunda yeni anayasada anlaşacaklar, ver başkanlığı al özerkliği alışverişine girecekler” saptamasına karşı, özellikle oyunu istedikleri bir kısım CHP seçmenine verilen bir “güvence” olarak görünüyor.
HDP’nin destekçileri de, bunu bildirgeye yazdığına göre yalan söylemezler, demek ki bunu yapmayacaklar, diyor.
Ben seçim bildirgelerinde böyle güvencelere fazla önem vermem.  Yeni koşullar yeni sözleri gündeme getirir. Mesela şu soruyu yöneltirim bu kez: Yeni anayasa yapımında RTE Kürtlere özerklik verme karşılığında önereceği başkanlık sistemini kabulunu istese, bu alışverişi kabul eder misiniz etmez misiniz? Çok somut soruyorum. Bunu ilan edin!
Bildirgede, ayrıca şu var: “Partimiz, her koşuda silahsız çözüm ve demokratik siyaseti savunacak.”. Belki de ilk kez yaptıkları bu saptamayı çok önemli buluyorum. HDP’nin “silahlı gücünü vesayeti”nden kurtulma adımı olarak mı kabul edelim bu bildirgedeki sözü? HDP içinde bu yönde gelişen bir siyasi anlayışın varlığı Türkiye’de çözümün yolunu açacak önemli bir adım olabilir. 
PKK’nın da silahı, Türkiye’de siyaset aracı olarak kullanmaktan vazgeçmesi de, Kürt Meselesinde gerçekten bu kez demokratik çözümün yolunu açar.
Öcalan’ın son Nevruz açıklamasında (daha öncesinde de benzeri vardı) yaptığı, mealen “silahlı mücadele ile varılabilecek hedefler varıldı, bundan sonra silahla gidilecek yer kalmadı” saptaması, Kürt hareketi için de büyük bir gerçeklik ifade ediyor olabilir.

HDP’nin bunlar dışında, kadınlara ve gençlere yönelik, pek çok alanda “radikal” önerileri şüphesiz ki ilgi toplar. Ben en çok “Eşbaşbakanlık” önerilerine talibim! Kadın ve erkek..

HDP, bıcak sırtında gidiyor.. Bu konuyu ayrıca yazacağım, ama batıdaki oylarını AKP’ye veren Kürtlerin oyunu alamazsa, salt CHP’den kopartabileceği oylara bel bağlar ve barajı aşamazsa RTE’nin çok sevineceği bir durum ortaya çıkacak. Bu CHP’lileri de yakan bir onuç üretebilir. Bunu sonra yazacağım.
--27 Nisan 2015 Pazartesi – Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder