Türkiye güneşi arıyor. Özgürlük arıyor.
İnsanın onuruyla kazanacağı, güvenlik içinde yaşayacağı bir gelecek arıyor.
Dünyanın en büyük 18.ekonomisi masalıyla değil, yollar köprüler yaptık
edebiyatıyla değil, akıl ve bilim ile, teknoloji ve yüksek değer üretimiyle,
sahip olduğu insan gücünü seferber ederek, üreten bir ekonomi inşa ederek,
dayanaşarak ve hakça bölüşerek, yoksulluğu yokederek yarınını nasıl kuracağını
arıyor..
Acil iş, acil insanca yaşam!
Acil demokrasi! Acil onur!
Acil gelecek... Kaybedecek bir saat yok, insan
isyan içinde!
Kılıçdaroğlu böyle bir geleceği vaad eden
bir bildirge ile halkın önüne çıktı dün.. Bir yandan Kılıçdaroğlu’nun
konuşmasını dinliyorum, öte yandan önümdeki 50 sayfalık ama çok daha
ayrıntılısı 150 sayfalık “Seçim Bildirgesi 2015” devasa metnini ise sabahtan
beri bilgisayarda sayfalarını çeviriyorum!
Bu çalışmada büyük emeği olan Sencer Ayata ile önceki günkü uzun
sohbetimizde diyordu ki, “günü kurtaracak
politikalarla Türkiye hiç bir yere varamaz, daha da batarız, dünya öyle bir yere
geldi. Biz Türkiye’nin bundan sonra üzerinde yükseleceği tepeden tırnağa çağdaş
ekonomi ve insan, hukuk, demokrasi, hak ve özgürlüklere dayalı bir ülke
inşasının ana iskeletini kuruyoruz...”
İktidarın bugüne kadarki tüm seçim
bildirgeleri bir çöptür. Oraya adeta yapacaklarını değil yapmayacaklarını yazıp
durdular. Asla açıklamadıkları yapacaklarını ise, ani baskınlarla Meclis”te
gerçekleştirdiler. Hiç biri programlarında yoktu.. Kılıçdaroğlu’nun özgüvenini
izliyorum, öngörülen büyük iskelete bakıyorum, şüphesiz diyebilirsiniz ki şu bu
niye yok... Özellikle siyasetin özgürleştirilmesi, ahlakileştirilmesi ve
milleti ekonomik olarak rahatlatacak ekonomik önlemlerin hemen alınması
konusunda, programda yapılmayacak bir şey yok gibi. Kılıçdaroğlu bir hesap adamı;
şüphesiz programın bütünü dört yılda gerçekleştirilebilmesi olanaksız, ama
gerçekten ciddi, kararlı, taviz vermez bir uygulama ile, Türkiye’de yapısal bir
ekonomik, demokratik ve siyasal dönüşümün gerçekleşeceği orta vadeli bir döneme
damga vurabilir.
13 yıldır hiç bir yapısal sorunun
çözmeyip yeniden ekonomik ve siyasal krize ülkeyi geri döndüren bir iktidar,
300 milyarlık bir ekonomik hacimden 800 milyar dolarlık ekonomik hacme
yükselttiklerinden bahsediyor. Elinde başka bir şey yok. Aradaki 500 milyar
dolar farkın hesabını vermiyor, bu Türkiye’nin toplam dış borcu! İktidarı
devraldıklarında 150 küsur milyar borcu düşerseniz, basitçe, 350 milyar dolar
ülkeye giren yabancı para ile ekonomiyi büyüttüler diyebiliriz. Ama
karşılarında şimdi bir kapı duvar..
Gördüğüm kadar Kılıçdaroğlu’nun ülkeyi
yeniden inşa programı, adeta bir Demokratik
Devrim kokuyor. Hayır abartmadan söylüyorum. Bu programın, hepsini değil,
ana hatlarını gerçekleştirecek bir Türkiye, çok önemli bir eşik çizgisini
atlar.
Kılıçdaroğlu, ana metne dayanarak ve 4
aşamalı bir stratejik planın çerçevesinde, halkın da anlayabileceği bir dille programını
ördü. Bu bir seçim bildirgesidir, evet bir vizyonunuz olacak ama daha ilk
günden halkın hayatında nelerin değişeceğinin örneklerini de sundu.
Kılıçdaroğlu toplumun belkemiğini
kucaklayacak önerilerde bulunuyor: Aile sigortası geçen seçimin ana
konusuydu. Utanmaz iktidar ve yardakçıları parayı nereden bulacaksınız diye
karaladılar. Çünkü niyetleri yoksulluğu arttırmak zengin kesimi de
yükseltmekti. Türkiye’nin kaynaklarını yiyip bitirdiler, zenginliklerini
sattılar paraya dönüştürdüler ve onları yemeye başladılar. Sonuçta İktidarları
döneminde nüfusun yüzde 1’lik azınlığının milli gelirden aldığı yüzde 30’luk
payı yüzde 54’e çıkarttılar. Milyonlarca nüfusu da sadaka yardımlarla uyutma
yolunu seçtiler.
TOPLUMUN ÇALIŞAN VE YOKSUL KESİMİNE
DAMARDAN GİRİYOR
Kılıçdaroğlu, aile sigortasını yeiden
gündeme sürdü. Her ailenin en az 700 liralık geliri olacak dedi. Sağlığı da
sigorta kapsamında kalacak.
Bu seçimde ikinci hedefi emekliler oldu:
11 milyon emekliye iki maaş ikramiye
için diyor ki, “bize teşekkür etmeyin
sadece hayır duanızı istiyoruz, çünkü sbiz Türkiye’nin kalkınmasında büyük emek
verdiniz, sizlere vefa borcumuz”. Güzel. Sağlıkta emeklilerden yapılacak 3
kalem kesintiyi kaldırıyor. Emekli olup çalışanlardan “yüzde 15 sosyal yardım
kesintisini” kaldırıyor.
Kılıçdaroğlu, iktidarın sadaka toplumu
derekesine düşürdüğü geniş kitlelere sesleniyor: Asgari ücreti 1500 nete
yükseltiyor. 600 TL’lik artış.. Taşeron işçiliği kadrolara alıyor ve güvenceye
kavuşturuyor. Evsizlere hesabı kitabı yapılmış konut öneriyor: Ayda 277 TL
taksitle. TOKİ’yi yeniden yapılandıracağı açık. Çiftçi için söylediği cazip:
Mazotu maliyet fiyatı olan 1,5 TL den satacak. Verdiği bilgi önemli: iki Trakya
büyüklüğünde toprak Türkiye’de bu iktidar döneminde ekilmez biçilmez oldu! Bir
yıl önceden fiyat garantisi açıklıyor.
Şu
önemli:
5 milyon yurttaşı borç batağından kurtulmasına fırsat vermek. Faizin yüzde
80’ini sileceğiz diyor. Bunu bankacılarla nasıl halleder bilemem. Ama söylediği
şu nokta çok önemli: Bankalar 12 milyar liralık, tahsil edemedikleri borcu,
“varlık yönetim şirketlerine” 2 milyar TL’ye sattılar. Demektir ki zaten 10
milyar borcu sineye çekebilecek durumdalar! Vatandaştan aldıkları yüksek
faizle, bu borcu faaliyetlerinde kompanse edebiliyorlar! O halde buraya
devletin yapısal müdahalesi mümkün. Bu bağlamda, esnafa ödedikleri vergi kadar
faizsiz kredi sunmaları da çok tartışılacak. İşletmelere işçi çalıştırmayı
seven teşvikler getirilmesi, şüphesiz ki işsizler için umut.
Bunlar ilk 100 gün içindeki yapılacaklar
listesinde. Programın, AKP’nin oy
tabanını damarden deştiği açık. Fakat bunların halka anlatılması ve
Türkiye’nin ekonomik ve siyasal dönüşümünü gerçekleştirecek bir önemli oy
kaymasının sağlanması ise, ayrı bir program meselesi.. Bunu nasıl yapacaklar
anlatacaklar güvenlerini sağlayacaklar, bilmiyorum.
100 GÜNLÜK PROGRAM
100 günlük iktidarlarında acil
gerçekleştirecekleri iki çok önemli
siyasal devrim var: Siyasal ahlak yasası, siyaseti kirlilikten, kendini,
çevresini, adamlarını zengin edecek bir “işadamlığı’ndan kurtaracak ahlak
yasası, yıllardır Kılıçdaroğlu’nun gündemindedir. İkincisi Meclis’te kesin hesap komisyonu
kurulması ve başkanlığına da muhalefet partisinin getirilmesi. Kılıçdaroğlu,
böylece iktidarın hesap verebilirliğini, şeffaflığını gündeme getiriyor. Bu
iktidarın neredeşse bütün hesapları Meclis’ten kaçırdığını ve arka planda kirli
siyaseti işlettiğini düşünecek olursak.
Bu bağlamda, siyasi partiler yasasını
değiştirmek programda. Lider sultasını yıkmak şart. Milletvekillerine lider
için oy kaldıran değil, ülke için el kaldıran ve vicdanına göre hareket eden
bir onur öneriyor! Önseçim, şüphesiz bunu önemli ölçüde sağlar. Tabii, çok
önemli bir konu yüzde 10 seçim barajını kaldırmak. Gerçekten milli iradeyi,
gerçek zenginliği Meclis’e yansıtmak. Parlamenter Sistemi güçlendirme projesi,
şüphesiz ki RTE’yi yasal sınırlarına itecektir. Sonra da 4 yıl sonra emekli
olur! Hukuk, yargıyı, sıcak siyasetin tasallutundan kurtaracak öneriler de
siyaseti özgürleştirir ve ülkenin yolunu açar. RTE’nin Türkiye’nin tüm
kurumları üzerindeki büyük “tasallutu” yerine, kurumsal biri demokrasinin tüm
mekanizmalarını işletmek, ülkenin önünü açar.
4 AYAKLI STRATEJİ
Evet sona gelelim. 4 ayaklı stratejinin ilk ayağı katılımcı üretici bir
ülke. Üretim ayağa kaldırılmazsa, bu ülkede hiç birşeyi gerçekleştiremezsiniz.
Para bulamayınca dışarıdan, krize girersiniz. Bakınız bugüne. 17’inci büyük
ekonomi, ama insani gelişmişlik endeksinde 69’unculuk, büyük yoksul, büyük
demokrasi ve insan hakları açığı, vizyonu olmayan bir ülke demek.
Barış, özgürlük, demokrasi, birbirinin kuyusunu kazan değil hedeflerde
birleşen bir milleti yeniden kurabilir mi yeni bir iktidar. Eğer böyle bir amaç
varsa, tabii ki.
En önemli ve uzun vadeli stratejik vizyon ülkeyi Bilgi Toplumu ülkesine dönüytürmek. Şüphesiz bunun için bir kaç
iktidar dönemi gerekli. Katmadeğeri yüksek bir ekonomiye dönmek zor bir süreç.
Ama bu zorluğu göze almadıkça bu ülke, sürünür. Üniversitelerin bilgi üretici
kılınması ve bölgesel değil sektörel teşvikler, yüksek katma değerli ekonomiye
geçiş olmazsa olmazı ekonominin. Bu amaçla eğitimin de bugünkü kepaze
durumundan ve liderini oğlunun sultasından kurtarılması şart. İnsanı ve eğitimi
özgürleştirmezseniz, Bilgi Toplumu’nun yanına yaklaştıramazsınız
Stratejik diğer bir nokta sosyal devlet, bu açıdan devlet
güçlendirilecek ve toplum arasında hakka bölüşümü ve dayanışmayı gözetecek.
Milletin bağlarını güçlendirmenin başka yolu yok. Kılıçdaroğlu bütün bu
kazanımları güçlendirecek halka hizmet edecek bir devleti yeniden inşa olarak
ülkenin önüne koyuyor.
ACİL YARDIM İKTİDARI GEREKİYOR
Bütününe bakıyorum, hepsi olabilirlikler
içinde. Vizyonu olan tüm iktidarlar, “Türkiye’ye
hemen derhal acil yardım” kategorisinde daha fazlasını bile gerçekleştirebilirler.
Yeter ki iste!
Evet “Türkiye’ye acil yardım iktidarı” gerek! Türkiye’ye demokratik
devrimini gerçekleştirecek bir iktidar ve programa gerek. Temel soru: iktidara
gelebilmek ve bunun da ötesinde, iktidara geldiği saatten itibaren, ne
yaptığını ve eylemlerinin ana sonuçlarını bilecek kadar bilgi üretmiş bir
siyasal bilinç, yüksek bir hızla çalışma.. Böyle bir örgütlenme var mı? Tabii,
iktidara gelince tüm Türkiye’ye saracak ulusal büyük bir heyecan yaratmazsanız,
bir şey yapamayabilirsiniz. Ülkenin önünü açacak demokratik programa destek
veriyorum.
20 Nisan 2015 / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder