SAYFALAR

14 Nisan 2015 Salı

AKP-CHP mi yoksa AKP-MHP mi?


Kamuoyu anketleriyle ilgili sonuçlar masasına konduğunda, epey morardı yüzü. Dün değil daha iki üç ay öncesinden.. Bir değil, kendisine çalışan üç dört anketçi şirketin farklı zamanlardaki sonuçları birbirini aşağı yukarı doğruluyordu. Oylarda bir düşüş vardı, oy oranı 40 civarına sarkmıştı, aşağı da gidebilirdi, nitekim bazı diğer anketler yüzde 40 altını da gösteriyordu.. Artık bir ay önceki son anketler de benzer sonuçları gösterince...
Yüzde 10 kadar kayıp var! “Milliyetçi oylar” kendisine el sallıyordu. Üstelik 1-2 değil; 4-5 puan. Ve bir kaç puan Kürt seçmen oyu. Beştepe’de ilgili danışmanlarını fikirlerini aldı. İşler kötüye gidiyordu.. İşin garibi, parti ve hükümet olayın farkında değildi! Onlar “çözüm sürecinde samimiyiz. sonuna kadar götüreceğiz” diyor, üstelik Dolmabahçe Mutabakatı diye Bay İmralı’nın kaleme alıp dayattığı 10 maddelik açıklama yapıyordu.
Bunlar ne zaman, herşeyin sana yaradığı sürece kullanacağın bir politik araç olduğunu, yoksa alıp çöpe atman gerektiğini öğrenecek ve kavrayacaktı! Hiç biri adam olmazdı! İpleri yeniden ele almak, aslında kimsenin ipini asla ve hiç bir zaman bırakmamak gerektiği konusunda bir sonuç daha çıkardı. Bakın, yine günde beş posta hep sahada!

Düğmeye bastı: Dur...
Neye dur?! “Kürt Sorunu yoktur, Kürt kardeşimin sorunu vardır. Bu ülkede kardeşi kardeşe düşürenlerle biz bir yerlere varamayız. Bu ülkeyi bölmeye çalışanlarla biz bir yerlere varamayız. Bu ülkede bölücü terör örgütü ile biz bu ülkeyi ayağa kaldıramayız..”
Konuştuğu alanda “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır'' , ''Yurtta sulh, cihanda sulh'', pankartları kendisine bakıyordu!
Millet şaşırdı tabii.. Ula bu ne 180 derece dönüş! Hükümet şaşırdı, çözüm sürecinin arkasında olduklarını açıkladılar. Beştepe ile neredeyse kapıştılar; derken üzerlerinde bir şamar daha patladı: Ben 10 maddelik açıklamayı da doğru bulmuyorum! Bu maddeleri, daha aylar önceden, hükümetten çekip MİT’e geri aldığı Hakan Fidan ile kotarmamışlar mıydı!
***
Tabii bu süreçten sorumlu, Beştepe’nin hükümet içindeki sadık kolu Yalçın Akdoğan, daha dün Dolmabahçe’de HDP-PKK heyetiyle neredeyse yanak yanağa poz verip 10 maddeyi kabul eden değilmiş gibi, Ağrı’daki çatışmaya ilişkin konuştu: "Yerleşim yerlerinde silahla dolaşmak, eylemsizlik iddiasıyla bağdaşmaz. Silah ve illegalite en büyük tacizdir..”
Akdoğan, gözünü seveyim, Dolmabahçe’de alayı vala ile 10 maddeyi açıklarken de Ağrı’da PKK’lılar dolaşıyordu, Siirt’te de! Kandil’in, aylar önce, “geri gelenleri Türkiye’ye gönderiyoruz” açıklamasını ben ki duydum!

AKP-CHP mi yoksa AKP-MHP mi?
Dün “çatışmasızlık” gerekiyordu, bugün ise “çatışma”.. Hangi araç uygunsa onu kullanmak, iktidarın siyasetidir. Mart sonundaki “Demokrasi hep bekleme odasında” yazımın “PKK ve Hükümet- Yeni İlişki” başlıklı bölümünden: “AKP’den oy kayması sonucu, iktidar, PKK’nın eylem yapmasını bile neredeyse arzu eder hale geldi..” (http://orhanbursali.blogspot.com.tr/2015/04/demokrasi-zaten-hep-bekleme-odasnda-rte.html)
PKK eyleme girişmeyince, dün elini tuttuğu askeri ileri sürdü, hadi dedi. 
AKP, HDP’nin Meclis’e girmesinden şüphesiz rahatsız. Ama esas rahatsızlığı bu değil, nasıl olsa Meclis’te de HDP ile birlikte “Başkanlık Sistemi- Çözüm Süreci/Kürt İstekleri” arasında, al-ver gülüm oyununu oynar. Ortada başarılı bir Jonglörlük var!
Meclis’e girmesi, HDP’nin’nin “kürt kozunu” RTE’nin başkanlık anayasasıne karşı çok daha büyük oynama ve pazarlık şansını arttıracaktır.  Bakın demokrasiden falan bahsetmiyorum!
AKP buna tamam diyebilirdi, ama  MHP’nin de öyle yükselmesi, üstelik CHP oylarında 2 puana yakın artış olasılığı da ne oluyordu?
Şu oluyordu: AKP ile onu izleyen partiler arasında oy makası daraldıkça, büyük partinin (AKP) milletvekili kaybı artıyordu.. MHP %18, CHP %28 demek, başına iktidar icin gerekli 276 milletvekilini çıkartamıyordu..
Esas derdi, kayan oyların MHP’ye yönelmesiydi. İktidar olma koşulları zorlaşınca, aman allah, bakmayın siz AKP-CHP koalisyonu ileri sürüşlere.. AKP-MHP gibi güçlü bir milliyetçi koalisyona öncelik verin..

--13 Nisan 2015 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder