CHP yanlış mı yapıyor? Bir adım ötesi önemlidir. Bir adım seçimlerse, ötesi ise seçim
sonrası sonuçların yaratacaklarıdır. Parti veya birey, adımını atarken,
sonrasında nasıl bir görüntü ortaya çıkacağını düşünmek zorunda. İlk adımı
atarken politikaların ve mesajların, oluşmasını istediğin tabloya uygun
nitelikte olmalı.
Bu girişi neden yaptım anlatayım?
Kılıçdaroğlu’nun
yardımcılarından Mehmet Bekaroğlu, 1
Martta Diyarbakır’da Altan Tan’ın
düzenlediği “Nasıl bir
Ortadoğu, Nasıl bir Türkiye ve Nasıl bir Kürt Çözümü” başlıklı panelde “Ulus devletin bana göre miadı doldu.
Tekçilik, bu coğrafyada bana göre huzur, refah ve mutluluk getirmedi,
getirmiyor da" dedi ve AKP’yi de ulus devleti ayakta tutmakla suçladı!
“Bu tamamen benim görüşümdür, CHP’yi bile
ulus devletçilikle suçluyorum” demediğine göre, temsil ettiği partiyi de
bağlayıcı konuştu. Parti yönetimi resmi bir açıklama yapmadı.
Bu
şu anlama gelebilir: CHP olarak utangacız.
Biz de aslında ulus devletle bu işin sürmeyeceğini biliyoruz, ama seçmenimizden
korkuyoruz.. Tek çözüm çokçu bir devlet-yönetim yapısı oluşturmaktır.. Seçim
sonrası bu konudaki girişimlere destek verebiliriz, Bekaroğlu’nu cepheye
sürerek seçmeni test ediyor, tepkiyi ölçüyoruz..
Öyle
mi, bilmiyoruz. Ama öyleyse, vakit gecikmeden seçimlere yönelik politikasını
hemen değiştirmeli CHP! HDP ile şimdiden bu konuda anlaşmalı, seçimlere
birlikte girmeli ve Meclis çoğunluğunu sağlayarak ulus devletin yerine çoklu devlet yapısını geçirmeli.. Mesele
iktidara gelmekse..
Tabandan HDP’ye kayış
Ama
öyle değilse, Bekaroğlu gibilerin söylemleri, Parti politikası, CHP tabanını
zayıflatıyor, CHP-HDP tabanındaki geçirgenliği arttırıyor.. Tabii ki HDP
lehine!
HDP’nin
/ PKK’nın tezleri konusunda da CHP yönetiminden politik bir yanıtın zerresinin
görülmemesi, bu geçirgenliğin artmasına yardımcı oluyor.
Çok temel bir stratejik yanlış
var: Tamam, oyunuzu arttırmak
için ana hedefiniz AKP tabanı. Ona seslenecek bir program hazırlığı
içindesiniz.. Bu doğrudur. Ama varolan seçmeninizi “konsolide” etmek gibi bir
sorununuz var mı yok mu?
Bu
kadar uçlarda seyreden ve ülkenin geleceğini önemli ölçüde “yeni Türkiye”
bağlamında etkileyecek bir seçime girerken, seçmenin AKP’ye yönelik sert tepkisini
yanınıza aldığınızı düşünerek, ama seçmeniniz için ikincil ve çok daha
önemli politikalarda susarsanız, seçmeninizi kaybedebilirsiniz.
Hele
AKP’den seçmen kapma planlarınız umduğunuz gibi gerçekleşmezse, üstüne üstlük duyarlığı
üst derecede önemli seçmen kitlenizin bir kesimini de MHP’ye ve HDP’ye
kaptırırsanız, sonuç CHP için hüsran olabilir.
Şimdi
şu geçirgen seçmenlere gelelim. CHP’ye oy veren seçmenler arasında
sol-sosyalist eğilimli önemli bir oran var. Bu kesim CHP’yi sol politika
eksikliğinden dolayı eleştirir, ama AKP’ye karşı mücadelede blok durmak
gerektiğine inandıklarından, pek çoğu eleştirel oyunu CHP lehine kullanır.
Ama şimdi yeni bir durum var
Bunların
bir kısmının tutum değişikliğini çevremde net görüyorum:
a)
HDP-Demirtaş’ın
söylemlerinden etkilenerek Meclis’e girmesini istiyorlar.. “CHP’den HDP’ye oy akmaz” düşüncesi
yanlıştır.
b)
Ayrıca ikinci bir güçlü
tercih daha var: “AKP’nin tek adam
anayasasını-diktatörlüğünü önlemenin tek yolu, HDP’nin mutlaka Meclis’e
girmesinden geçiyor” düşüncesi güçlü. Bunu HDP, CHP tabanında yayıyor. Öyle
ki, Ankara parti yapısında görevli bir işletmeci üyeniz de aynı düşünceyi
çevresinde yaydığını belirtiyor.
CHP’nin
HDP ile “ayrılıkları” zayıfladıkça, HDP’ye akış kaçınılmazdır.
CHP’nin
diğer bir “ortak tabanı” MHP’dir. Yukarıda HDP’ye karşı söylemsizliğin ve
üstelik ulus devlet bitmiştir (Davutoğlu-RTE)
söyleminin ikinci yönü de, CHP ile MHP arasında geçirgenliği arttırıcı
yönüdür.. Tabii güçlü bir propaganda ve söylem tutturan Vatan Partisi’nin
de, eğer yüzde 2-3 oya çıkarsa, bunu önemli ölçüde CHP’den kopartacağını da
söyleyebiliriz.
HDP,
CHP oylarıyla mı Meclis’e girecek, yoksa AKP’li Kürt seçmeni yeter ölçüde
çekerek mi.. Devamı, Metin Feyzioğlu’nun görüşleriyle birlikte Pazar’a..
--12 Mart 2015 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder